7 | Allah'ın Emri Peygamberin Kavliyle

301 24 100
                                    

Akşamın ilerleyen saatlerinde, elinde çikolata ve çiçekle jilet gibi üstüne geçirdiği takım elbisesiyle meydandan Rukiye'lerin evini babasıyla tutan sarışın oğlan gergin hissediyor ama yüzü gülücükler saçıyordu. Kahvehanenin önüne geldiğinde arkadaşları kıkırdayarak ona bakıyorlardı. "Vay vay vay takım elbise bir adama bu kadar mı yakışır be." dedi Zeynel. Ardından İlhan da arkadaşının omzunu patpatlayıp destek olurcasına göz kırpmıştı.

Bir çift kara göz ise onun gamzelerinde yutkunarak dolaşıyordu. Daha sonra elindeki çikolata ve çiçeğe baygın baygın bakmaya başladı. Gerginliği ve heyecanı yüzünden okunan oğlanın o dalgalı saçlarını bir çiçek gibi yolmak istiyordu. Yumruklarını sıkıyor ama o da gülümsüyordu. Ayağa kalkıp tiz bir sesle dudaklarını araladı. "Hayırlı olsun Pusat. Allah mesut etsin inşallah." dedi. Pusat'ın gözleri onun mağrur gözleriyle buluştu ve sırıtıp kafa salladı. Ardından babası ile Rukiye'nin evinin yolunu tuttu.

Pusat oradan ayrıldığı gibi olduğu yere sindi Kürşat. Göz bebekleri titiriyordu. Gömleğinin ilk iki düğmesini açıp Kâzım'a tutundu. "Kâzım, nefes alamıyorum oğlum. Ölüyorum. Allah şahit burnumun direği sızlıyor."

Kâzım aceleyle Ziya'ya dönüp "Ziya, kahvehaneye baksana oğlum bir iki saat kadar." dedi. Ziya ne olduğuna anlam veremese de kafasını sallarken Kâzım, Kürşat'ı kolundan tutup dışarı çıkardı. "Gel oğlum gel. Bu gece içmek sana haram değil. Gel." diyerek iki sokak ötedeki meyhaneye götürdü kara oğlanı..

\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\

İçeride heyecanın verdiği bir sessizlik hüküm sürerken Rukiye içeride kahve yapıyordu. Pusat da Rukiye'nin annesi Fatma hanım ve babası Abdullah beye gülümseyerek bakıyordu. Onlar da Pusat'a tebessüm ediyor hayranlıkla izliyorlardı. Mahallenin gözde muallimi ve kızları evlenecekti yakında.

Kız tepsiyle gülümseyerek gelmiş çiçekli elbisesinin içinde gerçekten çok zarif görünüyordu. Herkese birer kahve uzatmış Pusat'ın kahvesini özel olarak hazırlamıştı. Pusat ona uzatılan fincanı gülümseyerek alıp kumral kızın ela gözlerine baktı. Bir süre gülüşüp "Ellerine sağlık. Senin kadar olmasa da güzeldir eminim." dedi Pusat. Rukiye utanarak başını önüne eğdi ve "İç bakalım." dedi.

Pusat dudaklarına götürdüğü kahvenin acı ve tuzlu olduğunu hissetti ama hiç bozuntuya vermeden tek dikişte bitirip gülümsemeye devam etti. Rukiye'nin ailesinin gözünde biraz daha büyüdü.

Kahveler içildikten sonra İskender bey dudaklarını hafifçe araladı. Yerine getirilmesi gereken bir adet vardı ne de olsa.

"Efendim şimdi gençler anlaşmış, güzel bir yuva kurma yoluna niyetlenmiş. Bizler de onların aile büyükleri olarak bu izdivacın kurulmasına en güzel şekilde vesile olma telaşındayız. Bu amaçla Allah’ın emri, peygamber efendimizin kavliyle Rukiye kızınızı, oğlumuz Pusat'a istiyoruz."

Abdullah bey, gülümseyerek ellerini ovuşturup "Kız evi naz evidir İskender bey. Sizi tanımasam bu kadar kolay olmazdı. Ama Pusat bey evladımızı da seni de tanıyorum neticede. O yüzden verdim gitti!" dedi şen bir sesle.

Alkışlar koptu ve isteme töreni böylelikle sonlanmış oldu. Pusat da babası da ayağa kalktı. Rukiye, İskender beyin elini öperken, Pusat da Rukiye'nin anne babasının elini öptü ve dualarını aldı. "Berhudar olun çocuklar. Allah uzun ömürler, hayırlı bir gelecek nasip etsin."

İskender bey son sözü söyledi. "Öyleyse haftaya söz için tekrardan görüşmek üzere Abdullah bey. Hayırlı akşamlar."

Abdullah bey de kafasını sallayıp "Hayırlı akşamlar İskender bey. Yakında kahvede bir tavla atarız."

Ben Dilhun Siz Melun | [ BxB ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin