18 | Gönlümdesin Muallim

100 8 1
                                    

Öncelikle herkese selam. Çok uzun zaman oldu biliyorum. Belki de bu hikayeyi hatırlayan bile çıkmaz. Ancak buraya bir gün döneceğime emin olduğum için bu kitabı kaldırmadım.

Biliyorum ki bu hikaye benim evim gibiydi. Her canım sıkıldığında bunaldığımda yazıyordum. Fakat işler güçler hayat öyle farklı yerlere sürükledi ki beni dönmem uzun zaman aldı. Canım memlektime yakın zamanda gittim ve aklıma direkt olarak kurgum geldi.

Kürşat... Pusat... ve Kürşat'ın aşkı.

Bazen okuyup oy veren ya da yorum yapanlar olmuş ara ara. Öyle mutlu oldum ki anlatamam. Hâlâ bu hikayeyi okuyan birilerinin olduğunu görmek nasıl bir his anlatamam.

Çok duygusal hissediyorum. O dönemde dinlediğim türküler ile aklıma gelen bu kurgu ve bir heyecan ile yazmaya başlayışımı hatırlıyorum. Daha liseye gidiyordum. Şimdi üniversiteyi bitirmek üzereyim. Çok fazla şey değişti. Başka bir şehire taşındım. Başka bir hayata başladım. İlk aşk acımı yaşadım. Daha neler neler. Tabii bunları uzun uzun anlatarak sizleri sıkmak istemiyorum.

Bu hikayeye gelip benimle buluştuğunuz için hepinize çok teşekkür ederim. Ben dilhun siz melun okuyucuları sizler aynı bu kitap gibi benim için çok değerlisiniz. Kendinize iyi bakın :))


Cemal Süreyya demiş ki "Olmadığı zamanlarda bile birine sadık kalmak her yüreğin harcı değildir."

Kürşat içinse bu durumun nihayetinde pek bir manası yoktu. Çünkü Pusat hiç onun olmamıştı. Böyle bir vakit asla da gelmeyecekti. Muallim evlenecekti. Onun ise sadece boynu bükülecekti. Her zaman kendisi sevmişti her zamanda içinde zuhur eden acısına da sevgisine de sadık kalacaktı.

Düşündükçe içini kaplayan üzüntü katlanarak artıyordu. Oysa nasıl isterdi sevdiği adamın nahif kalbinde payidar olmak. Tam şuan bir adım gerisinde yürüyen oğlana o cümleleri bir sarf etse, dudaklarından o hisler bir dökülüverse sanki sihirli bir hayal aleminden geçip kalbine varabilecek gibi hissediyordu. Sanki dilediğince kucağında uyuyabilecek, tenini koklayabilecekmiş gibi.

Lâkin hiçbir şey söyleyemiyordu. Bıçak açmıyordu ağzını. Onun yerine gözleriyle izlemekten başka bir şey yapamıyordu. Alacağı tepkiden ölesiye korkarken nasıl ağzını aralayabilirdi ki?

Olumsuz bir tepki alırsa onu her gördüğünde kaçacak yanında yürüme şansını da kaybedecekti. Asıl onu hırpalayacak olan ise ya gönlüne girebilirse, onun gönlünde bir yer edinirse ne olacaktı?

Kendi içine içine sessizce bu ateşin içinde yanmıştı kabul. Ama yanında sevdiğini yakmış olurdu. Ailesine çok bağlıydı hem Pusat. Hayal kurmayı da severdi. Bir anda hepsini ondan çalıp bir ateşe mahkum edemezdi. Ona bu haksızlığı yapamazdı. Dili damağı kurumuştu susuzluktan. Ama onun mutluluğu için gerekirse bir damla suyu bile kendine çok görürdü.

Ben Dilhun Siz Melun | [ BxB ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin