3 | Yürek Yarası

444 49 88
                                    

Tüm gece mehtabı seyrederek dudaklarının arasındaki sigaranın dumanını ciğerlerine çekmişti. Efsanevi Güvercinlik vadisine çıkmış peri bacalarının yalnızlığına eşlik etmişti. Buradaki nazar ağacı meşhurdu. Kimisi testi bağlar kimisi nazar boncuğu dileklerini bu ağaca iletirlerdi. Kimi de yazma. Kürşat'ın gözleri bithap düşmüş baygın baygın semada dolanıyordu. Kahvehaneden ayrılalı henüz bir iki saat olmuştu. Her sıkıntılı hissettiği vakit gibi yine gözleri kısılmış nefesleri derinleşmiş sıklaşmıştı.

Duyguları kapadığı mahpushane   hücresinden firar ediyordu. Tam olarak neye isyan edeceğini bile şaşırmıştı. Uyku uyuyamıyordu. Tam iki senedir uyku uyuyamıyor huzurlu tek bir günü bile geçmiyordu. Bunun sebebini çok iyi bilirken bildiğine lanetler yağdırıyordu.

Tek başına uğuldayan rüzgarın peri bacalarıyla ritmik melodisi kulaklarına dolarken gittikçe serinleşen havayla vücudu buz kesmişti. Şakağındaki yara izine değdirdi parmaklarını. Yarılmıştı yıllar önce. Bir hır gürün içindeyken. Aslında birini korumak istemişti. Onun için bu izin kendi yüzünde oluşmasını sorun etmemişti. Sevdasının nişanesi olarak görmüştü.

Vücudu gittikçe buz keserken çimenlerin hışırtısı ve yeşil kokusu da burnuna doluyor ve onu bir nebze rahatlatıyordu. Çimenlerin üzerindeki adım sesini işitince arkasına baktı. Beşiktaş atkısı ile Kâzım geliyordu.

"Biliyordum burada olacağını."

Dedikten sonra onun yanına oturdu kahve gözlü oğlan. Bir elini arkadaşının omzuna atıp endişeli bir şekilde sordu.

"Ne oluyor oğlum sana? Bak çok endişeleniyorum. Gözlerimin önünde eriyip havaya karışıyorsun. Dertli dertli tüttürüyorsun."

Kürşat hayattan yılmış birinin izlerini taşıyordu yüzünde. Gözleri hala baygınca çimenlerin hareketlerini izliyor sesi soluğu çıkmıyordu. Sanki ciğeri düğümlenmişte nefes alamıyor gibi hissediyordu.

"Düğün dernek mevzuları açılınca ben de kendi sevdamın acısını hatırladım be Kâzım."

Kâzım da onun gibi derin bir iç çekip sigara yaktı ve dumanı içine çekmeye başladı.

"Sen ve şu kara sevdan.. Ne zaman bitecek bu yürek yaran senin Kürşat? Kim olduğunu sordurtmuyorsun anladık. Ama bu acın ne zaman son bulacak be oğlum?"

Kafasını burukça gülümseyip iki yana salladı.

"Benim yürek yaramın üstünü hiçbir şey kapatamaz oğlum. Bu yara benimle bir ömür kalacak. Beni benimle bu cehennemde bırakacak. Ruhum ondan çok uzak,.. yabancıyım, yabancı kalacağım onun cennetine."

Arkadaşını dinlerken gözleri onun acı dolu bakışlarında takılı kalmıştı. Öylece bakakalmış arkadaşının da yüzünün gülmesini diliyordu. Sevdasının bu acısının meyvesini de alsın. Kaç senedir ölümün nabzından daha kaç kadeh içecekti bu kara oğlan..

"Sen babanla takışmamak için değil, bu illeti unutmak için gece gündüz harıl harıl çalışıyorsun değil mi lan?"

Esmer oğlandan ses çıkmamıştı. Bu haklı olduğunu gösteriyordu. Kabanına iyice sarınıp konuyu değiştirdi.

"Hava buz gibi oğlum. Hadi gel de dağılalım hanelere."

Kürşat, sıkıntılı bir ifadeyle ayağa kalkıp arkadaşıyla vadiden yavaş yavaş aşağı inmeye başladı. Her ikisi de susuyor yol boyunca nefesleriyle adımlarını eşitliyorlardı. Kâzım kahvehaneye yakın oturuyordu. Meydanın ortasında tokalaşarak birbirlerinden ayrılıp evlerine gittiler.

Konağın kapı tokmağına sertçe vurduğunda adım sesleri gelmeye başladı. Annesi kapıyı açmış açtığı gibi oğlunu sorguya çekmişti. Her zamanki Hamiyet hanımdı işte. Oğlu için deli gibi endişelenir dakikaları sayardı.

Ben Dilhun Siz Melun | [ BxB ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin