tamam, ortam üçümüzün tahmininden de daha ilginçti. delicesine dans ediyorduk ve kahkahalarımız eksik olmuyordu. elimizde tuttuğumuz şişe -artık bardaktan içmekten yorulduğumuz için direkt şişeyi almıştık- zıpladığımız anlarda elimizden kayıyor gibi oluyor, içindeki sıvının zemine, ayakkabılarımıza, pantolonlarımıza dökülmesine sebep oluyordu.
ilk buluştuğumuz anda jimin jeongguk'a öldürücü, jeongguk da jimin'e mahçup bakışlar atmıştı ve bir süre sadece içmişlerdi. ben de öylesine onları izliyordum.
artık alkol kanlarını ele geçirip rahatlamalarını sağladığında birlikte dansa kalkmışlardı. bu gece ben de onlardan aşağı kalmıyordum, içtikçe içiyordum. masadan kalkmadan önce jeongguk'un masadaki telefonu çalmıştı. yoongi aradığı için heyecanlanmış, sanki meşgulmüşüz gibi bir süre bekletmiştim. alkol beni daha fena biri yapıyordu, şeytanlarıma mukayyet olamıyordum. tam kapanmaya yakınken açmıştım, jimin'den hiç bahsetmemiş, jeongguk ile içmeye çıktığımızı söylemiştim. sinirli nefeslerini hafif kayan aklıma rağmen hissetmiştim, fena kızmıştı.
jimin jeongguk'a yaklaşıp beline sarıldı, jeongguk da jimin'in kalçalarını avuçlarken ben ne izlediğimi sorguladım. şu an ne yaşanıyordu?
sonra bunu sorgulamak için fazla bir akıl kırıntım kalmamış, dans etmeye devam etmiştim. arada her yerimi berbat eden şişeden yudumlamayı ihmal etmiyordum ve bu daha berbattı çünkü hareket ederken içince soluk boruma kaçıp duruyordu.
mekanda sigara içmek yasaktı ama herkes birkaç dakikada bir dışarıda içip geliyordu, üstlerine sinen dumanlar birleşince benim için rahatsız edici bir atmosfer oluşmuştu bile. bir de bu ekstra hareket ediyor oluşum, alkol kullanmam, bu gecenin acille sonuçlanmaması için hiçbir neden yoktu. ama hazırlıklı gelmiştim, ilacım yanımdaydı.
bir süre daha dans ettikten sonra artık yapışmış iki bedenin kollarından tuttum ve barın bir tık daha sessiz olan yerine doğru sürükledim. bulduğum koltuğa üçümüzü de oturttum.
"biz bu akşam dertleşmek için buluştuk ama bakıyorum siz farklı şeylerin peşindesiniz."
jimin kıkırdadı, iyi ki ortalarına oturmuştum. jeongguk elini omzuma koydu.
"ben dertlerimi unutmaya çalışıyorum... hiç anlatıp gün yüzüne çıkarmaya niyetim yok."
şu an aklıma gelmiş şeyle kafamın yerinde olmadığına kesin karar vermiştim. önce jimin'e döndüm.
"sen bir gidip baksana biz hala dans ediyor muyuz diye."
jimin kıkırdamış, ardından ayağa kalkıp yalpalaya yalpalaya geldiğimiz yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. bakışlarımı jeongguk'a çevirdiğimde gözünü kapatmış, arkasına yaslandığını gördüm.
"hayatın hakkında her bir bilgi verişinde benden bir öpücük kazanırsın, kabul mü?"
şeytanlarım alkolün etkisiyle fazla mesai yapmaya başlamıştı bile, şu an hiçkimse umrumda değildi. jimin, yoongi, annem, babam, kimseyi umursamıyordum.
jeongguk söylediğimle sırıtmış ve gözlerini açmıştı. elini bacağıma attığında onu durdurmadım. açıkçası bacağımı hissetmiyordum bile, gözümle görüyor olmasam ne yaptığını bilemezdim.
"annem yoongi'nin babasını babamla aldatmış, sonucunda ben olmuşum."
işte bu kadar kolaydı. bu bilgiyi zaten biliyor olsam da, araştırdığımızı anlamasın diye şaşırmış gibi yaptım.
"öpücüğüm nerede?"
ceketimin cebine yerleştirdiğim minik şişeyi alıp kapağını açtım ve kafama diktim, ağır içkinin tadı boğazımı yaktı, yüzümü buruşturdum. sarhoştum ama tamamen aklımı kaybetmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acquainted | sope
Fanfictionhoseok, o gece kendi toz pembe hayatına hiç de uygun olmayan biriyle tanışacak, o kişi ile olmak için çabalayıp duracaktı.