Tanrım, o adamla tekrar görüşmeden eve dönmeme izin verdiğin için teşekkürler ve yıllardır gittiğim dükkana ulaşabilmek için her zaman kaygısızca geçtiğim ve bu güne kadar hiç tehlikeli olmayan ara sokakta cinayet işlendiğine şahit olduğumdan dolayı artık çok da iştahımın kalmadığı bu sıcak çikolata için şükürler olsun.
Kupamı kaldırdım ve boş gözlerle izledim. 'Şerefe.' Kupayı kaldırıp havayla tokuşturdum ve seramik eşyanın sıcak içeriğini yudumladım.
Kapı çalındı.
Hayır, bu sadece paranoya. Bu duyguyu kenara itip hâlâ dolu olan kupamla kanepeye yöneldim. Yastık yığının arasına yerleşip kumandaya uzandım.
Kapı tekrar çalındı.
Kapıya bakmaya başladım. Bu sefer gerçekti, değil mi?
Üçüncü kez kapı tekrar çalındı.
Bir an nefesimi tuttum ve kumandaya uzanmak için geriye yaslandım. O adam mıydı? Mafyayla birlikte miydi? Polis mi? Tutuklanıyor muyum? Hayır, bu çok saçma hiç suç işlemedim. Müşteri mi? İlk defa bir müşteri olasını umuyorum. Lütfen bir müşteri ol.
Kendimi kanepeden iterek kapıya doğru yürüdüm, kulağımı soğuk ahşaba dayayarak üzüntüsünün gitmesini isteyen çaresiz bir varlığın sesini duymaya çalıştım. Ama sadece sessizlik vardı.
Dördüncü vuruş.
Neden yaptığımı bilmediğim bir şekilde, ilk defa karşılıksız sevgiye bağlı bir adam ya da erkek arkadaşı onu terk eden bir kadın hatta peluş oyuncaklarını mutlu etmek isteyen bir çocuk tarafından karşılanmayı umarak kapıyı hızlıca açtım. Ama bu dileklerimin hiçbiri yerine getirilmedi; bunun yerine dileklerim doğrudan anlıma yönelik bir silah ile değiştirildi.
Otomatik olarak serbest elimi yukarı kaldırarak diğer elimle kupamı tutmaya devam ettim ve tetiğin çekilmemesini unarak dudağımı ısırdım.
"Bizimle geliyorsun."
"Hayır, teşekkürler. Gelmemeyi tercih ederim."
"Soru sormuyordum." Sesi taş gibi soğuk, keskindi ve bir yeraltı ajanına aitdi. Arkasında birkaç adam daha duruyordu, komik bir şey denemem durumunda silahlar beni nişan almıştı. Eşyalarımı içeriye bırakmama izin verilmeden siyah bir arabaya bindirildim. Camlar siyah filmle kaplanmıştı böylece dışarıdan içerideki hiçbir şey gözükmüyordu. Yol bir ömür sürmüş gibiydi ancak sakindi.
Onları arabanın dışında takip etmekte isteksiz olduğum adamlar beni karagâhları olduğunu düşündüğüm yere yönlendirdi ve çok geçmeden açıkça Liman Mafyası tarafından rehin alındığımı anladım. Her iki tarafımda duran bir çift takım elbiseli adamlar tarafından büyük bir kapıya yönlendirildim; kapılar açıldı ve derneğin ofisi gözlerime sunuldu.
Duvarlar karanlığa vurgu yapan viktorya desenli bir duvar kağıdıyla kaplıydı ve duvarların her iki tarafını kaplayan büyük kitaplıklar, altın bir kuşak tarafından açık tutulan perdelerden içeri girmek için yolunu zorlayan parlak günışığı ile çelişiyordu.
Zengin kokuyordu.
Odanın sonunda her biri kendi tahtında oturan üç figür vardı. Sağ tarafımda ara sokakta karşılaşıp yeteneğimi üzerinde kullandığım ince figür oturuyordu. Bilmeyen biri rahatsız oturuşundan ve kirilgan tavrından dolayı bir dakika içerisinde işlenen, iki cinayetin sorumlusunun o olmadığına yemin edebilirdi.
Solumda ise esmer bir erkek oturuyordu. Taktığı göz bandı yüzünün yarısını gizliyordu, yüzünde bandajlı etinin kaslarını hareket ettirmeyeceğini düşündüğü için bir gülümseme yapışıktı. Kolları da bandajlıydı ve rahatça iki tarafından sarkıyordu, olayın onun için resmi olmadığını gösteriyordu ya da belki burada ne için olursam olayım, yeni bir olay olmadığını ve tavrının gerekli olmadığını gösteriyordur.
Merkezdeki patronları olduğunu varsaydığım kişi, Liman Mafyasının patronu.
"Ougai Mori." kendini tanıttı.
"Sizi burada ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz." Keskin çenesi gevşek bir şekilde iç içe geçmiş parmaklarına dayandı, görünüşümle yüzünde hoşnut, tatlı bir bakış belirdi.
"Size içecek bir şeyler teklif ederdim ama sanırım payınızı almışsınız." diye ekledi. Hâlâ elimde tuttuğum kupaya göz attı. Sonunda boş olsa da - hayır, içmedim; binanın dışındaki zemin içti. Ne israf ama."Lafı dolandırmayalım!" kahverengi saçlı erkek enerjik bir şekilde ayağa kalkıp bana doğru yöneldi ve kupayı alıp, küçük, kırılgan, canlı bir hayvanı koruyormuş gibi ellerine yerleştirdi.
Tepki vermedim.
Farkındalık nefesini kesmeden önce bir iki saniye bana baktı.
"Ah, tatlım. Elbette tanışmalıyız." Kupayı mafya patronunun masasına yerleştirdi ve bana doğru döndü.
"Osamu Dazai, memnun oldum" ışıltılı bir şekilde gülümsedi ve daha önce karşılaştığım kırılgan görünüşlü erkeğe doğru baktı. "İşte astım Akutagawa. Sizin küçük karşılaşmanızdan döndüğünden beri pek eskisi gibi değil. Bunun senin yeteneğinle ilgili olduğundan şüpheleniyoruz." Birkaç saniye duraksadı.
"Nedir bu?"Cevap verme konusunda isteksiz olduğum için en iyisinin esprili cevaplar vermemek olduğunu düşündüm ve bu durumda dürüstlüğe başvurdum. "Dolu kalpler. Dokunduklarımın duygularını manipüle edebiliyorum." Bana Akutagawa olarak tanıtılan erkeğe tekrar baktım. "Kendimi korumak için öfke düzeyini düşürdüm."
"Düzeltebilir misin?"
Kafamı salladım.
"Peki, öyleyse düzelt." Sesi alçaldı, daha önce sunduğu yürek ısıtan nezaketinin iki yüzlü doğasının gösterdiği yolu daralttı.
"Korkunun yokluğunda disipline tepki vermemesine tahammül edemiyorum."Söylendiği gibi yaptım, her zaman yaptığımdan farklı değildi. Akutagawa'ya yaklaştım ve bana bakması için çenesini kaldırdım, gözlerindeki renk tonunun yokluğunu fark ederek "Eski haline getir." diye fısıldadım.
Sadece birkaç saniye içinde kaşları çatıldı, içindeki öfkenin geri döndüğünü gösterdi. "Sen-" sesinin keskinliği ortaya çıktı ve kasları bana karşı harekete geçmeye hazırlanırken gerildi.
"Hayır, yapma." Dazai emretti.
Akutagawa itaatkâr bir şekilde kulak vererek kendini durdurdu ve gözleri hâlâ öfkeyle boş boş baktı.Sessizlik odayı işgal etti ve çeşitli göz çiftleri sessizce beni inceledi, nefes alamayacağım bir tedirginlikle bana baskı yaptı. Üç adama baktım, aralarında sessiz bir anlaşma yapılmış gibiydi.
"Yeteneğin burada harika bir şekilde kullanılabilir. Liman Mafyasının yeni üyesi olmaya ne dersin?"
Ben cevap veremeden önce daha fazla ikna sunuldu.
"Sorgu departmanı son zamanlarda personel sıkıntısı çekti - her halükârda yeterli bir personel" diye ekledi esmer, kırılgan gözüken erkeğe bir bakış atarak. "Sizden kimseyi incitmenizi istemiyoruz. İstediğimiz şey rehinelerin psikolojik durumu hakkında bilgi almak için bir değişiklik."
Bir süre duraksadım. Akutagawa'dan birkaç adım uzaklaştım ve kararımı vermeye çalışırken üç figüre baktım.
Bütün mantıklı düşünceler teklifi reddetmem gerektiğini söylüyordu. Bu tür talepleri yerine getirmekten vazgeçmiştim çünkü sonunda kimse kazançlı çıkmıyordu - ne onlar ne de özellikle ben. Liman Mafyasının başlangıçtan beri sabıka kaydı vardı, onlara katılırsam bu benim sicilimi kolayca lekeleyebilir. Artı, yeteneklerim için kullanılıp atılmaktan bıktım."Seçme şansım var mı?" Sonunda konuştum ve bir anlık sessizlikle karşılandım.
Patron sırıttı ve çenesini beyaz eldivenlere daha da bastırdı.
"Normalde olur." Doğrudan bana baktı, odanın her iki tarafından ona çarpan güneş ışığında mor gözleri parlıyordu.
"Ama seninki gibi yeteneklerden bu kadar kolay vazgeçilmez."Yani Liman Mafyası soru sormaz, basitçe emir verir.
______________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygular [Dazai x Reader] ✅
Fanfiction"Asla başkalarının duygularıyla oynama çünkü oyunu kazanabilirsin ama risk kişiyi kesinlikle bir ömür boyu kaybetme riskidir." Aşk olabildiğince karmaşıktır. En beklenmedik yerde bulunabilir ve biz farkına varmadan önce apaçık bir şekilde belli olab...