Mori'yi birkaç dakikadır takip ediyorum, acil bir durumda kaybolmamamı sağlamak için tanımam gereken ofisleri ve odaları gösterip vaka konularını tartışmam gerekirse diye özel bir personel arıyordu. "Seni Chuuya'nın gözetimi altına koyacağım, bazen zor biri olabilir ama alışırsın."
Boş bir ofisin beni karşılaması için kapıyı açtı. "Yakında burada olacak. Kendini evinde gibi hisset." Ben içeri girer girmez kapıyı arkamdan kapattı ve patron tarafından kilitlenme beklentim karşılanmadı. Belki de rehin tutulmuyorumdur, ha?
Ofis küçüktü, sadece temel eşyalar vardı. Ahşap masanın üstü ince bir toz tabakasıyla kaplıydı, bu da amirimin beklendiği gibi ofisinde düzenli olarak bulunmadığını gösteriyordu. Deri koltuk masaya dönük değildi, ya da masanın altına sıkıştırılmamıştı, bir acelenin sonucu öyle bırakıldığını düşünüyorum - ya da genel olarak dağınık biri. Sandalyeye doğru yürüdüm ve arkasından tuttum, ses çıkmasın diye yavaşça masanın altına doğru ittim.
Kapı yavaş yavaş açıldı ve arkasından küçük, kuşkulu bir adam belirdi. Bana sağlanan betimlemeden onun amirim Chuuya olduğunu doğrulayabilirim. Kızıl saçları dağınık bir şekilde gözlerinin üzerine taranmıştı ve alçak, düzgün bir atkuyruğu vardı. Başını, etrafı kırmızı bir kuşakla çevrelenmiş fötr bir şapka ile saklıyordu. Soğuk mavi gözleri yerden bana doğru yol aldı, beni analiz etmek için birkaç saniye durdu.
"Y/N, değil mi?" Başımı salladım.
"Kim olduğumu zaten bildiğini düşünüyorum. Senin için çoktan bir iş atadılar."Kapıyı aralık kalmasın diye biraz daha açtı, bana verilen görev ne olirsa olsun onun ofisiyle bir ilgisi olmadığını belirtti. Arkasından temkinli adımlarla onu takip ettim.
"Sana nasıl hitap edeyim?"
"Mori beni nasıl anlattı?"
Tereddüt ettim."Kızıl saçlı kısa adam-"
"Ben kısa değilim!" Öfkeyle bağırdı, bir anda durdu ve ona yanlışlıkla çarpmama sebep oldu.
"Hâlâ büyüyorum." Diye mırıldandı yumruklarını pantolonunun cebine sokarak.Tam o anda hissettiği duyguları okumak için elime bakarken o da bana baktı. Ona çarptığımda elim avcuna değmişti. Her şeyden önce öfke liderliği almıştı, ki bunun söylenen rahatsız edici gerçeğin sonucu olduğunu varsayabilirim. "Seni incittiğim için özür dilerim."
"Kırılmadım." İleriye baktı ve yola devam etti. "Bana Chuuya de. Sadece Chuuya."
Kafamda aldığımız yolun haritasını çıkartmaya çalışarak sessizce onu takip etmeye devam ettim. Bana gideceğimiz yeri söylememişti ama patikadaki taş basamaklardan inerken Liman Mafyasının bodrumuna gideceğimizi tahmin edebiliyorum.
Dökülen kanın kokusu sahneyi işgal etti, garip bir şekilde tanıdıktı. Odanın sonunda ağır, paslı kelepçelerle zincirlenmiş beş adam vardı, her birinin çıplak kollarında ya da gövdelerinde çürükler vardı.
Dazai olduğunu sandığım kişi ayağa kalkmadan önce, her iki adamın yararlı bilgiler vermesini sabırla bekliyordu.
"Ona fazla yaklaşma." Chuuya fısıldadı, odanın sağır edici sessizliğine rağmen sadece benim duyabileceğim bir sesle. "Sana dokunursa aptallığı sana da bulaşabilir." Bunu söyledikten sonra beni onlara doğru hafifçe itti ve yolun geri kalanında kendimi onlara foğru yürümeye zorladım.
"Seni görmek güzel Y/N." Yanında durduğumda beni selamladı. Cevap olarak ona başımla selam verdim. "Misafirlerimiz bize ihtiyacımız olan bilgiyi vermekte isteksizler. Ne yazık ki hiçbir işkence yöntemi de işe yaramıyor. Bir adamın bir tırnağını çektikten sonra konuşmazsa bütün eli kurcalandıktan sonra da konuşmaz derler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygular [Dazai x Reader] ✅
Fanfiction"Asla başkalarının duygularıyla oynama çünkü oyunu kazanabilirsin ama risk kişiyi kesinlikle bir ömür boyu kaybetme riskidir." Aşk olabildiğince karmaşıktır. En beklenmedik yerde bulunabilir ve biz farkına varmadan önce apaçık bir şekilde belli olab...