Ara sokak

699 46 9
                                    

'Hayır, üzgünüm, biraz meşgulüm... bilirsin, çiçeğimi suluyorum. İyi günler efendim.' Telefonu kapattım ve bir fincan sıcak çikolatamı kafama dikip bitirirken telefonumu mutfağın tezgahına koydum.

Boş kupayı tezgahım üstünde tutup içeceğin kupanın içinde bıraktığı izlere baktım ve az önce reddettiğim teklifi düşündüm. Aldığım diğer teklifler gibi (hatırlayabildiğim kadarıyla) kişisel çıkarlar için materyalist meselelerin ticaretiydi, tabii benim çıkarım olmaması dışında.

Bir süredir yeteneğim birçok kişi tarafından bir lütuf olarak görülüyor. Birine dokunarak F.L.A.S.H (korku, aşk, öfke, hüzün ve mutluluk) olarak kısalttığım yeteneğimle o kişinin duygularını okuyabilirim. İki elimdeki parmaklar bu duyguları temsil etmek için sunulmuş, her biri kendi duygusunun varlığıyla parıldıyor yoksa yokluğu mu demeliyim.

Yeteneğimin tek faydası sadece duyguları okumak değil aynı zamanda duyguları manipüle edebilmek, her bir duyguyu istediğim zaman yükseltip düşürebilmektir. Birçok insan bunu yalnızlıktan kaçışları, sevdiklerine olan aşklarını güçlendirme çareleri ya da (niyetlerini kim bilebilir) düşmanlarıyla yüzleşmek için yeterli cesarete sahip olmak için öfkelerinin yükseltilmesini isteyen deliler. Evet, geçici bir çözüm ama benden istenen hiçbir duygudan tamamen kurtulmamıştım.

"Daha fazla üzgün hissetmek istemiyorum, lütfen beni düzelt."
"Beni hissettiğim aşktan kurtarabilir misin? Acıtıyor."
"İnsanlar bu kadar mutlu olmamam gerektiğini söylüyor. Belki de hiç mutlu hissetmemeliyim. Bu sormak için çok mu?"-
Bunlar ve diğerleri duyguları silmek icin talep edilmişti, tek sorun bunları tamamen silme yeteneğime odaklanamamış olmamdı. Zaten bunu kişisel olarak yapamadım.
"Oh, çok daha iyi hissediyorum."- Ama bu ne kadar sürecek? Duyguları yaratamıyorum ve yok edemiyorum, bunu anlamalısın. Yaptığım şey kaldırılmasını istediğin duygunu sıfırlamaktı, bu duyguyu tekrar öğrenmen uzun sürmeyecek.

İlk başta bu vakaları çözmek için yeteneğimi kullanmak evden ayrıldıktan sonra bile harika bir para kaynagı olarak görünüyordu ama telefon çok fazla aramadan patlamaya başladığında ve günde birkaç kere kapının çalınma sesi duyulduğunda; durdum, sıkıcı ve tekrarlanan döngüden bıktım.

İsteği kabul et, sana söyleneni yap, maaşını al ve tekrar et.

Bunu yaparken sadece başkalarının duygularını bastırmakla kalmamıştım aynı zamanda benim duygularım da çok bilinçsiz kalmıştı. Her işe karşı ilgisiz hissetmeye başladım ve yaptığım işin insan refahını geri getirmediğini, daha çok duygusal olarak bastırılmış yeni bir kohort yarattığımı fark ettim - artık insan değil.

Hiç suçluluk hissetmedim, gerçekten hiçbir şekilde. Ve sorun da buydu.

Bu işte mutluluk bulamamıştım. Bu işte ne aşk, ne korku, ne üzüntü, ne de öfke buldum. Tek hissettiğim kalbimin olması gereken yerde bir çukurdu. Herhangi bir müşteriye bağlılık yok, baştan aşağıya düşmek yok ya da istekleri için birinden nefret etme nedeni verilmez. Duygusal mutluluk varlığıydım, neredeyse bir oyuncak. Oynamaktan sıkıldıklarında kenara atıldım. Ama ne bekliyordum?

'Biraz daha sıcak çikolataya ihtiyacın var.' Kendimi gerçekliğe geri döndürdüm ve parmaklarımı kupanın kulpuna sıkıca sardım. Buzdolabına doğru döndüm, ani soğuğu karşılamak için dolabın kapısını hızlıca açtım. Sütün olması gereken yere bakıp yokluğunu fark edince iç geçirdim. 'Bu senin için bir alışveriş gezisi.'

Buzdolabının kapağını kapatıp kullanılmış kupayı yıkadıktan sonra üstümdekileri insan içine çıkabileceğim kıyafetlerle değiştirdim. Gördüğüm ilk çantayı kapıp girişte papasın yanında duran ilk çift ayakkabıyı giydim. 'Sadece süt 5 dakikanı bile almaz.'

Ya da ben öyle düşünmüştüm.

Markete hızlı bir gezi yapmak zorunda kaldığımda ara sokak her zaman en iyisiydi ama ben sadece doğru günü seçememiştim.

Her zamanki gizli patikada, ara sokağı işgal eden uzun, siyah trençkotlu bir adamın ince figürü vardı. Sıyahlı adamın önünde iki adam bendenlerini acı içinde sıkıyor gibi gözüküyordu. Mafya işi olabileceğine inandığım için kaba değiş tokuşlarına pek aldırış etmedim - ki kendimi buna dahil edeceğime dair hiçbir bilgim yoktu - fark edilmeden gitmek için geriye doğru bir adım attım ama başarısız oldu.

İnce figürün sırtından ilahi varlıklardan filizlenen bir çift kanada benzeyen kırmızı kol (sadece çok daha karanlık ve belki de bir günahkara ait) ilk adamın vücuduna saplanarak yolunu buldu ve ikinci adamın boğazını kavradı.

Bakışlarım sahneden ayrılmadı ve bur an için benjm ve adamın gözleri buluştu. Dudakları ölmekte olan bir fısıltıyla "Yardım et." dedi. Bu çok geçmeden siyah-trençkotlu figürün varlığımı fark etmesine neden oldu ve öfkeli gözlerle bana döndü, kurbanının bedeni bir bez bebekmjş gibi tuğla duvara çarptı.

"Ne istiyorsun?" diye hırladı sesinden duyulabilir bir nefret yayılırken.

Biraz süt almak ve size hiç bulaşmamış olmak efendim.

"Sadece buradan geçiyordum. Sessiz kalacağım söz veriyorum." diyerek geri fısıldadım iki elimi de görebileceği şekilde havaya kaldırarak.

Ellerini hızla ceplerinden çıkardı ve donuk figürüme yaklaşırken bakışları bana sabitlendi." Kimse bundan çok emin olamaz."

Ondan geldiğini gördüğüm yeteneği ne olursa olsun harekete geçmeden önce ilk hamleyi ben yaptım. Parmak uçlarımı açıkta olan tek cildi olduğu için yanağına götürmeye niyetlendim ama içimde hissettiğim korku benden çok daha hizlıydı ve narin dokunuş temiz bir tokat olarak ortaya çıktı, ona vurduğum yerde geçici kırmızı bir leke bıraktı. Bir an için hiçbir şey söylemedi ve bana bakmak için yüzünü döndürdüğünde çok daha öfkeli gözüküyordu. Kolumu savurarak önümde tuttum ve kollarımın arkasına gizlendim.

'Yüzde sıfır öfke.' Bir süredir tuttuğum nefesimi bıraktım.

Kırmızı mızrağın beni delip geçmeden hemen önce durduğunu fark ettim. Ne kadar şanslıyım.

Gözleriyle buluşmak jçin kollarımın üstünden ona baktım. Gözlerindeki boşluğu gördüm, sadece birkaç saniye öncesinden gelen bir kızgınlığın hiç var olmadığının farkina vardım. Parlayan parmaklarıma baktım, her biri çok az parlıyordu - hayır, hepsinin üstünde üzüntü vardı. Ah, canım.

Kaşlarını çatarak bana baktı, tereddüt etti. "Ne yaptın?"

Kendimi hafifçe gülümsemeye zorladım ve hâlâ orda duran mızrağın altından eğilip ara sokağı takip ettim.

"Hey! Daha bitirme-"

"İyi günler efendim." Zorla oradan çıktım ve ara sokağı geçerken hızımı arttırdım.

Mafya üyesi olmamış ol. Lütfen beni takip etme. Sadece ikinci bir fincan sıcak çikolata daha içmek istiyorum.

______________________________________

İyi günler <3

Duygular [Dazai x Reader] ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin