Seine Nehri kıyılarını bilmeyen ve oradan geçerken nehrin ortasında yükselen bir kaya üzerine inşa edilmiş olan, Ortaçağ'dan kalma Malaquis Kalesi'ni fark etmeyen bir turist yoktur.
Kaleyi kıyıya kemerli bir köprü bağlar. Kaleyi çevreleyen nehrin durgun suları sazlıklara ulaşır, ıslak kayalıklarında kuyruksallayan kuşları oynaşır. Malaquis Kalesi adı gibi fırtınalı, mimarisi gibi sert, keskin bir geçmişe sahip. Uzun yıllar süren çatışma, kuşatma, saldırı, yağma ve katliamlara tanıklık etti. En taş kalpli insanın bile kalbini sızlatacak suçlar bu kalede işlendi. Kaleye dair birçok esrarengiz rivayet bulunur. Örneğin, önceleri Jumieges Manastırı'na ve VII. Charles'in metresi olan Agnes Sorel'in köşküne ulaşan bir yeraltı tünelinin varlığından bahsedilir. Kahraman ve eşkıyalarla dolu bu antik yerleşim yerin de son zamanlarda Baron Nathan Cahorn, bir zamanlar kısa zamanda büyük servet kazandığı Paris borsasında bilindiği adıyla Baron İblis yaşıyordu.
Malaquis'in tamamıyla iflas eden sahipleri antik kaleyi yok pahasına satmak zorunda kalmışlardı. Kalede mobilya, tablolar, ahşap oymaları ve çinilerden oluşan olağanüstü bir koleksiyon bulunmaktaydı. Baron kalede üç yaşlı hizmetkârıyla birlikte yaşıyordu. Kimse ziyarete gelmezdi.
Müzayedelerden bir servet harcayarak satın aldığı üç Rubens, iki Watteau, Jean Goujon tarafından yapılan vaiz kürsüsü ve diğer kıymetli eşyaları kimse görmemişti. Baron İblis sürekli korku içindeydi. Bu korku kendisi için değil, yıllardır özveri ve dikkatle biriktirdiği, kimsenin hakkında kötü bir yorum yapamayacağı mükemmellikteki kıymetli eşyaları içindi. Her biri onun için çok kıymetliydi. Onları çok sever, her birinin üzerine titrerdi, bir âşık gibi titizlikle ilgilenirdi. Her akşam günbatımında köprünün her iki ucundaki demir kapılar ve ana giriş kapısı kapatılarak kilitlenirdi. Bu kapılara yapılan son müdahaleden sonra iş lemin tamamlandığını bildiren bir zil çalardı. Eylül ayında bir perşembe günü, köprünün girişindeki kapıda bir postacı belirdi. Baron kapıyı her zamanki gibi yalnızca araladı. Gelen güvenilir görünüşlü parıldayan gözlü postacıyı yıllardır tanıyor olmasına rağmen sanki bir yabancıymış gibi dikkatle inceledi. Postacı gülümsedi: "Be nim, Bay Baron. Şapkamı ve giysimi giymiş başka bir adam değil." Baron, "Asla emin olamayız," diye homurdandı. Postacı eline birkaç gazete tutuşturup, "Size yeni bir şey getirdim bayım," dedi.
"Yeni bir şey mi?" "Evet, bir mektup. Taahhütlü bir mektup." Hiçbir arkadaşlık ya da iş ilişkisi olmaksızın münzevi bir hayat süren Baron hiç mektup almazdı. Bu nedenle bu mektup onda bir şüphe uyandırdı. Bu mektup sanki uğursuz bir şeydi. Yaşadığı münzevi hayatı bozmaya cesaret eden bu esrarengiz kişi kimdi acaba? "Burayı imzalamalısınız bayım." İmzaladı, mektubu alıp postacının gözden kaybolmasını bekledi. Birkaç dakika boyunca gergin bir şekilde bir ileri bir geri yürüdükten sonra köprünün korkuluklarına yaslandı ve zarfı açtı.
Zarfın içinde bir kâğıt vardı. Mektupla Sante Hapishanesi'nden gönderilmişti. İmzalayan ise Arsen Lü pen'di. Okumaya başladı: "Sayın Baron, Kaledeki galerinizde bulunan Philippe de Champaigne resmi ziyadesiyle ilgimi çekmektedir. En küçük Watteau'nuz ve Rubens 'leriniz de tam benim zevkime göre. Sağdaki oda da bulunan XIII. Louis dönemi vitrin dolabı, Beauvais duvar halıları, Jacob¹ imzalı ampir sehpa ve Rönesans dönemi sandığı; ayrıca soldaki odada bulunan mücevher ve minyatürlerle dolu vitrin de dikkatimden kaçmadı. Bahsettiğim eşyaların rahat taşınabilir olanları benim için şimdilik yeterli. Sizden her birini dikkatle paketleyip sekiz gün içerisinde karşı ödemeli olarak Batignolles durağına göndermenizi rica ediyorum. Aksi takdirde bunu 27 Eylül gecesi kendi yöntemlerimle halletmek durumunda kalacağım ve bu durumda yalnızca bahsettiğim eşyalarla yetinmeyeceğimi de bilmenizi isterim. Verdiğim zahmet için özürlerimi kabul ediniz lütfen. Hürmetkâr kulunuz, Arsen Lüpen. Not: En büyük Watteau tablosunu göndermeyin. Bu tabloya otuz bin frank ödemiş olabilirsiniz fakat bu yalnızca bir kopya. Aslı Direktuvar döneminde Barras tarafından bir hovardalık gecesinde yakıldı. Garat'ın Memoires 2 eserine başvurabilirsiniz. XV. Louis dönemi chatelaine de kalabilir, onun da gerçek olduğundan emin değilim." Bu mektup Baron'un bir hayli canını sıkmıştı. Eğer gön deren bir başkası olsaydı çoktan etekleri tutuşmuştu. Fakat gönderen Arsen Lüpen'di! Düzenli bir gazete okuyucusu olan Baron son zamanlarda işlenen suçlar hakkında bilgi sahibiydi, haliyle bu esraren giz hırsızın işlerinden de haberdardı. Lüpen'in, Amerika'da ezeli düşmanı Ganimard tarafından tutuklandığını ve La Sante Hapishanesi'nde gözetim altında tutulduğunu elbettebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibar Hırsız ©
Misterio / SuspensoMaurice Leblanc'in yarattığı Arsen Lupen efsane bir karaktere, ölümsüz bir hırsız'a can veriyor Arsen Lupen'i diger polisiyelerden ayıran en önemli özellik, onun kanunun yanında değil suçlu tarafta bulunmasıdır. "Suçun Sherlock Holmes'ü" diye de an...