Arkadaşlar okuldan dolayı biraz geç kaldım. Özür dilerim.
....
İnce Mehmed, Turgutoğlu'nun daha fazla kan kaybetmemesi için üzerindeki ceketten bir parça koparıp Turgutoğlu'nun yarasını sardı. Hasan üzgün üzgün Mehmed'e bakıp "Yarası ağırmı?" diye sordu. Mehmed "Yarasındaki kanamayı durduramadım. Daha fazla kan kaybederse... Vakit kaybetmeden dinlenebileceği bir yere götürmeliyiz." Hasan "Biraz ilerde bir han var. Oraya götürelim hemen " dedi. Mehmed "Hadi o zaman vakit kaybetmeyelim." Turgutoğlu'nu, Kara Şimşek 'in üstüne sardıktan sonra atlarına bindiler. Hana doğru yolculuğa başladılar. Hasan ve Turgutoğlu önden gidiyor Kara Şimşek onları takip ediyordu. Diğer akıncıları ise görevlerine dönmek üzere yolladılar.
...
Birkaç saatlik yolculuktan sonra hana ulaştılar. Hanın kapısından girdiklerinde hancı birkaç adamla tartışıyordu. Mehmed ile Hasan birbirine baktı. Hasan "Sen Turgutoğlu'nu boş bir odaya götür burayı ben hallederim." dedi. Mehmed Turgutoğlu'nu handaki boş odalardan birine götürdü. Hasan hancıyla tartışan adamların yanına gitti. Önce hancıya sonra diğerlerine baktı. Hancının tartıştığı adamlar Bizans halkına benziyordu ve boş değillerdi. Hepsinin belinde kılıcı vardı. Hasan çenesine kadar inen uzun, pala bıyıklarını sıvazlayıp hancıya döndü. "Ne bağrışıp durursunuz bre? Alıp veremediğiniz nedir? Yoksa huzur mu sıktı?" diye sorarak olan biteni anlamaya çalıştı. Hancı, Hasan'a dönüp "Şu gördüğünüz vicdansızlar tam beş gündür hānımda yatıp kalkar, çorba içerler. Bugün ayrılacaklarını söylediler. Ben de yedikleri yemeğin, içtikleri çorbanın, yattıkları odanın karşılığını istedim ama paramız yok diye diretirler beyim. Paraları yoksa önceden söyleselerdi de bir hâl çaresine baksaydık. Haksız mıyım beyim?" Hasan Bizanslılara tepeden aşağı bir göz attı. Bunların giyim kuşamı gayet iyiydi. Bizans'ın fakir halkından olmadıkları belliydi. Ellerindeki eşyalara bakılırsa bunlar tüccardı ama hepsinin belinde kılıç vardı. Belliki tedbirli geziyorlardı. Ortadaki uzun olana ters bir bakış atıp "Bre deyus! Hancının söyledikleri doğru mudur?" dedi. Adam korkup bir adım geri çekildi. "Efendim elli akçe verdim beğenmedi. İlle de seksen beş akçe diye tutturdu. Oysaki seksen beş akçe tutacak bir hizmet görmedik. Bir tabak domuz eti istedim onu dahi yok diye vermediler. Bırakın onu bir şarap bile ikram etmedi. Bir de seksen beş akçe ister. Seksen beş akçelik bir hizmet görmedim ki..." diye karşılık verdi. Hasan kaşlarını çatıp "Bre ciğersizler! Bilmez misiniz bura müslüman toprakları? Bilmez misiniz bizim dinimiz şarabı da domuz etini de yasaklar? Şimdi ne diretip durursunuz? Ya hancının parasını verirsiniz ya da size kılıcımdan ikram ederim. Tercih sizin. Adam Hasan'a bakıp "Sen tek başına biz beş kişiyi mi alt edeceksin?" diye alay etti. Hasan "Demek sadece beş kişisiniz. Desene işimiz bu kez kolay olacak." deyip kılıcını çekti. Uzun olanın tam kafasına kılıcı indiriyordu ama adam sağa kayıp hamleyi boşa çıkardı. Hasan arkadan vurulmamak için hanın köşesine çekildi. Uzun olan çabuk toparlanıp kılıcını Hasan'a doğru tam gücüyle,son sürat
salladı ama Hasan bu hamleyi kılıcıyla durdurup aynı süratle karşılık verdi. Bu kez adam ne olduğunu anlamadan hayata gözlerini yumdu. Hasan dört kişiyle karşı karşıya kalmıştı. İşi zordu. Dört adamdan en sağdaki "Ne o yoruldun mu hemen? Arkadaşımı öldürdün ama daha karşında dört kişi var. Siz Türkler'in dediği gibi lafla peynir gemisi yürümez." diye alay etti ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Arkasından biri bir şey söylemek ister gibi omzuna dokundu. Adam arkasına döndü. Gördüğü kişi hancıydı. Konuşmaya fırsat bulamadan hancı boğazını kesti. O sırada Hasan da diğerleriyle uğraşıyordu. Bir tanesine kılıcını indirdi ama o kılıcıyla darbeyi atlattı. Tam o anda Hasan meşhur tokadı adamın suratına indirdi. Adam yere yapıştıktan sonra kılıcı adamın karnına sapladı. Sadece üç kişi kalmıştı. Adamlar hancıyı henüz farketmemişti. Hancı bunu fırsat bilip arkalarından yaklaşıp "Heeeeyt savulun bre!" diye bir nara attı. Hemen arkasına dönen adamın kafasına bir hamlede elindeki baltayı indirdi. Aynı anda Hasan da karşısındakine kılıcını tattırmıştı. Geride bir kişi kalmıştı. Hasan alaycı bir sesle "Bre deyus! Ne oldu. Az önce avratlar gibi laf atıp tutuyodun. Niye sustun?" dedi. Adam Hasan'ın ayaklarına kapanıp "Nolur öldürme. Kulun kölen olayım. Ben ettim sen etme. Affet beni." diye yalvarmaya başladı. Hasan ters ters adama bakıp "Kalk ulen ayağa. İt gibi ne sürünürsün. Biz de af dileyene kılıç çekmek erkekliğe sığmaz." dedi. Adam ayağa kalkıp üstünü başını silkti. Hasan hancıya dönüp "Eyvallah bey baba senin sayende kurtuldum ama hala nasıl bu kadar iyi silah kullandığını anlamadım." dedi. Hancı Hasan'ın saçlarını okşayıp "Tek akıncı sen misin yiğidim?" diye cevap verdi. Hasan endişeyle "Demek sen de akıncıydın" diyerek hayretini belli etti. Birden aklına Turgutoğlu geldi. "Hay Allah! Şu zındıklar yüzünden can yoldaşımı unuttum. Sen şunu iple bağlayıp sağlam bir yere koy, sonra icabına bakarız. İşin bitince de yanıma gelirsen sevinirim."dedikten sonra Turgutoğlu ile Mehmed'in bulunduğu odaya gitti. Turgutoğlu hāla uyanmamış yatakta yatıyordu. İnce Mehmed de onun başında bekliyordu. Hasan, Mehmed'e dönüp "Drumu nasıl garındaşımın?" diye sordu. Mehmed "Durumu iyiye gidiyor gibi görünüyor. Allah'ın izniyle kurtulacak. Bir de aradığım ilacı bulursam iki güne kalmaz uyanır." diye cevap verdi. Hasan "Hangi ilaçtan lâzım? Söyle de bulalım hemen?" diye sordu. Mehmed "Apratoktitak adındaki ilaçtan lâzımdır." diye cevap verdiği anda hancı kapıdan girdi. "Geçmiş olsun yiğitlerim. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa söyleyin de elimden geleni yapayım." Mehmed "Ağam apratoktitak adındaki ilaçtan lâzım bulabilir misin?" Hancı "Allah'ın sevgili kullarındanmışsınız yiğitler. Akıncılık yıllarımdan kalma yarım şişe o dediğin adını söyleyemiyom işte vardı. Hemen getireyim." diye odadan çıkmasıyla girmesi bir oldu. Mehmed tedavi için gerekenleri yapıp dua etmeye başladılar.
...
Yaklaşık bir birbuçuk gün olmuştu. Turgutoğlu gözlerini açıp "su" dedi. Hasan sevinçle su getirip Turgutoğlu'na verdi. Sonra da uyuyan Mehmed 'i uyandırıp sevinçli haberi verdi. Önce Turgutoğlu'na sonra birbirlerine sarıldılar. Hancı da seslerini duyup odaya girdi. Uyanan Turgutoğlu'nu görünce "Gözünüz aydın yiğitlerim" diye sevincini belirtti. Sonra hepsine sırayla sarıldı.
Beğendiyeniz oy ve yorumlarınızı, beğenmediyseniz eleştirel yorumlarınızı bekliyorum devam etmek için!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURGUTOĞLU
Historical Fiction444 kişiden olşan bir uç beyliği olarak başlayıp üç kıtaya yayılan Osmanlı'nın üç kıtaya yayılmasında akıncıların büyük rolü vardır. Turgutoğlu da hayali bir Osmanlı akıncısıdır.Turgutoğlu'nun maceralarını merak ediyorsanız kitabı okumaya başlasanız...