2

328 28 9
                                    

Kuvvetli ışıltıyla gözlerimi kırpıştırdığımda odada duvar saati bulunmadığı için güneşin yerine göre saatin kaç olduğunu tahmin etmeye çalıştım. Yattığım yerde dönüp pencereye bakarken araladığım gözlerimi tamamen açmamı sağlayan bir baskı hissettim.

Matty'nin kolu belimi sarıyordu.

Dün geceden kalan herhangi bir hasarı var mı diye bakarken neredeyse içim rahatlıyordu. Sonra böbrek tarafından süzülmüş kuru kanı gördüğümde aniden ayağa fırladım. Matty uykusunda bir şeyler mırıldandığında nasıl uyuduğuna şaşırmıştım.

İnce parmaklarım, ince derisini sararken sakin harflerle onu uyandırmaya çalıştım.

''Matty,'' diye fısıldadım. ''uyanmalısın.''

Odanın ışık almasından dolayı bana kızacaktı ama uyanması gerekiyordu. Kanaması varsa ona pansuman yapmam gerekiyordu. Siyah bukleler, gri yastık kılıfına yörüngesiz bir şekilde saçılırken kan çanağı olan gözler kıpraşarak açıldı.

Derin kahverengi gözleri beni hedef aldığında yutkunmaktan başka bir şey yapamadım.

Onu sevip sevmediğimi bilmiyordum sadece beni rehin almış gibiydi.

Matty beni bir kasırga gibi ordan oraya savuruyor, benimde bir kalbimin olduğunu fark etmiyordu.

Perdelerin açık olduğunu gördüğünde parmaklarını kaldırarak iki kez havada şıklattı. Boğucu kalınlıktaki siyah perdeler ritmik bir şekilde kapanırken evin bu düzenine yavaş yavaş alışıyordum. Evdeki her mobilya Matty'nin hareketlerine göre açılıp kapanıyordu.

Bu da ister istemez beni de yönettiğini anlamamı sağlıyordu.

Gözlerim, gözlerine dalmışken yatakta oturur pozisyona geçmişti. Sesini duymamla imkansız hayaller diyarımdan ayrıldım. O beni asla, onun beni görmesini istediğim şekilde görmeyecekti.

''Rose,'' dedi ve kumral saçlarımdan birkaç tutamını omuzlarımdan aşağı attı. ''ne oldu, meleğim?''

Mermi hissi veren kelimelerini gerçek anlamda kullanmadığını bildiğimden içim defalarca dışına çıktı. Yine de yüzümdeki samimi ifadeyi bozamadım. Ne zaman onu korkuyla uyandırsam bana böyle davranırdı. Sanki hayatındaki tek gerçek benmişim gibi.

Derdimi öğrenip tekrar uyuduktan sonra ise beni umursamazdı.

Çift kişilik bir adamla yaşamak beni bu yüzden yoruyordu. Sırf sayılı anlar için mutlu rolü yapıyordum. Patlayıp mahvolacağım günden deli gibi korkmam dışında hiçbir sorunum yoktu.

''Belin,'' dedim ve kanayan bölgeyi işaret ettim. Kanlı çarşaf, baldırının altında kalmıştı. ''yaralı mı?''

Yüzünde hiçbir duygu ifadesi olmadan gözlerini yüzüme gönderdi. Boş bakışları hiç hareket etmeden saniyelerce dururken gözlerini kaçırmadan rahat bir refleks ile odanın tek ışığı olan tavandaki uzun florasanı açtı.

''Bilmem,'' dedi ve kaybolduğu hiçlikten sıyrıldı. ''bir bak bakalım.''

Altında sadece iç çamaşırıyla karşımda uzanırken bana dokunmayacağı konusunda o kadar emindim ki zihnime kötü fikirlerin düşmesine dahi izin vermedim. Soluk mavi gözlerim, onun sıcaklığına hiçbir zaman layık olamayacaktı.

Ellerim kuru kanla kaplı sırtına gittiğinde bu sıvıların başkasına ait olduğunu anladım. Matty, sapasağlamdı ve bana gülümsüyordu. Üzerindeki pisliğin kime ait olduğunu bilmiyordum ama içimdeki rahatlamanın vicdanıma ters düştüğünü biliyordum.

Matty, dün gece yine katil olmuştu.

Ve ben, dün gece yine bir katile güvenmiştim.

Gittikçe aklımı kaybediyordum çünkü yaşadığım hayatta griye dair hiç iz yoktu.

Her yer siyahtı.

Kurumuş kanın siyahı.

-

acayip sıkıcı bir bölümdü ama ruhsal tasvirlere yer vermezsem hissetmezsiniz diye düşünüyorum ileride (birkaç bölüm sonra) olaylar daha hızlı bir hal alıcak, tabi okuyan hala varsa :)-

guns n' roses :: matty healyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin