AY IŞIĞI EFSANESİ

14 0 0
                                    

Odamda ki pencereden gökyüzünü izleyerek tüm öğleden sonramı geçirmeye niyetli olduğum günlerden bir tanesi daha idi. Hangi gün olduğunu kendim bile bilmiyordum. Neden diye soracak olursanız ise karantina başlayalı bir seneyi geçmiş ve nitekim bende takvim yapraklarını saymayalı bırakalı bir hayli olmuştu. Odamın penceresi diğer apartmanların sıkıcı çatılarına bakıyordu. Hafifçe camdan aşağı sarkan bir kolum ve camın pervazına yaslanan kafam ile gökyüzüne bakıyor ve uçan martıları sayıyordum. Benim kim olduğuma gelecek olursak ise sıradan bir hayatı olan fakat kafası farklı alemlerde dolaşan birisiyim. Sanırım bu kendimi hikayede size tanıttığım kısım oluyor. "Merhaba ben Simay" hatta şöyle desem daha doğru olur hayattan bezmiş Simay şuan pencereden baygın baygın dışarı bakan da benim. Dışarı da ki martılara bakmaya devam ediyor bir yandan da hayal kuruyordum. Üniversiteye gitmeme rağmen neredeyse bütün derslerimi salmış amaçsızca hayal kurmaya devam ediyordum. Dışarıda yağan hafif yağmur ve toprak kokusu ile gittikçe mayışmış , esen rüzgar ile yüzüme gelen bir kaç yağmur damlası ile bulutların ağlayışını hissediyordum. Yanlış duymadınız bulutların ağlayışını dedim. Küçüklükten beridir Efsanelere, hikayelere, deyişlere inanan bir insan olmuştum. Kulağa belki birazcık delice gelebilir ama Ay'ın bile güçleri olduğuna inanıyorum. Yüzüme gelen yağmur damlalarını silip hafifçe gülümsedim. Kendi kendime hafifçe "Sanırım yağmur şiddetlenecek"diye mırıldanarak pencereyi kapadım. Bir süre film izlemek için efsanevi yaratıkların ve mitlerin çizimlerinin yapıştırılı olduğu duvarımın önünde ki masama doğru yöneldim. Mitleri ve efsaneleri araştırmak ve çizmek dışında , beni bu dünyadan alıp farklı dünyalara götüren filmlerim ve dizilerim son zamanlarda beni mutlu eden tek şey olmuştu. Bir süre diye oturduğum masadan yemek molası dışında hiç kalkmamıştım. Hafifçe uzanarak telefonumu elime aldım. Saatime baktım ve şaşırarak "Ne çoktan gece yarısı oldu mu?" diye söylendim. Sandalyeden kalktığım da ise saatlerce garip garip oturmanın verdiği bel ağrısı ile gerindim. "Ah gittikçe yaşlanıyorum ne kadar güzel oysa ki daha yirmi yaşındayım."diye hayıflanarak odamın ışıkları kapattım. Perdemi hafifçe açarak gökyüzüne baktım. Zifiri karanlıkta Ay'a bakarak uyumayı yıllardır huy edinmiştim. Tam kendimi uykunun kollarına bırakacak iken titreyen telefonumun bildirimi ile irkildim. Yatakta doğrularak eski sevgilimden gelen "Tekrar deneyelim" temalı mesajı okurken gözlerimi devirdim. Aşka olan son inancımı bu ilişkimle birlikte geride bırakmıştım. "Aşk'ın hiç var olmadığını söylemiyorum inanın bana aşk vardı fakat bana kalırsa eski dönemlere nazaran naifliği ve güzelliği bu devirde kalmamıştı". Bir kez daha bel ağrıma hafifçe sövdükten sonra pencereme bakacak şekilde geri uzandım. İçimden " Bu gece olduğundan daha parlak mı gözüküyor yoksa bana mı öyle mi geliyor" diye düşündüm. Normal gecelere kıyasla dolunay formunda olan ay o gece olduğundan daha mavimsi bir renkte parlıyordu. İçimden "Keşke eski dönemlerde ki gibi bir aşka sahip olabilseydim. Eski japon evlerinde yaşayarak sevdiğimle ömür geçirmek hiç de fena olmazdı." diye düşündüm. Fazla vakit geçmeden uyku perisi beni kollarımdan yeniden yakalamıştı. Bir süreliğine huzurlu ve mutlu bir şekilde uyuduktan sonra uykumun en derin yerinde aniden bir his hissetmiştim. Anlarsınız ya sanki biri yada bir şey sizi izliyor yada çağırıyor gibi bir his hissedip ürperirsiniz ya aynen bende öyle hissetmiştim. Aniden beni terk eden uyku halimin yerine bir gerginlik hissi hızlıca etrafımı sarmıştı. Hızlıca yataktan doğrulmamla birlikte Ay'ın iyice soğuk gri mavimsi renkte parlaması gözlerimi almıştı. Ellerimle gözlerimi hızlıca kapatırken içimden "Noluyor bu ışıkta neyin nesi ? Resmen fener gibi gözlerimi alıyor. Kahretsin!" diye küfrettim. Cama hızlıca sırtımı dönerek ellerimi gözlerimden çekip hızlıca etrafa baktım. Ay ışığı neredeyse tüm odamı sanki gündüz gibi aydınlatmıştı. İçimden " Hayır bir rüya daha görüyor olmalıyım. Ay'ın ışığı bu kadar kuvvetli bir şekilde parlayamaz hem de sadece benim odama" diye düşündüm. Yatağımda oturur pozisyonda adeta kaskatı kesilmiştim. Kendime rüyadasın şimdi uyanacaksın diye teselliler vermeye başlamıştım. Fakat bir türlü uyanamıyordum. Tüm gücümü toplayarak kendime bir tokat atmamla birlikte dudaklarımdan bir "Ah acıdı" nidası koptu. Canımın acımasından ziyade gerçekliğin verdiği şok ve gerginlik üzerime ağır bir külçe parçası gibi çökmüştü. Hızlıca yatağımdan ayağa kalkarak etrafa daha sakin ve dikkatli bir biçimde etrafıma bakmaya başladım. Anın heyecanı ile fark etmediğim detayları görmeye başlamıştım. Oda da ki çok parlak ışığın yanı sıra sise benzer bulutlarda vardı. Ellerimle hafifçe gözlerime siper yaparak kafamı geri pencereye doğru çevirmiştim. Ay'ın ışığına zar zor bakabiliyordum. Fakat sanki Ay'ın ışığı tehditkar bir biçimde parlamaktan ziyade davetkar bir biçimde parlıyordu. Daha dikkatli bir şekilde incelemeye başlamıştım ki bir ışık hüzmesi tam sağımdan geçince yerimden hopladım ve yüksek bir sesle "Kahretsin! Şimdi kalpten gideceğim" diye söylendim. Işık hüzmesinin bir yeri işaret ettiğini anlamam biraz zaman almıştı fakat işaret ettiği yere doğru korkak adımlarla ilerlemekten de geri kalmamıştım. Gittikçe ışığa doğru yaklaşıyordum ancak ışık hüzmesi odanın köşesinde ki makyaj aynama doğru geri çekilmekteydi. Birden aldığım cesaretle ellerimi ileri doğru uzatmamla birlikte ışık hüzmesinin makyaj aynamın içine girmesi bir olmuştu. Işığın aynama girmesi ile aynam mavi bir renk alarak flaş gibi parlayıp sönmeye başlamıştı. Gittikçe ilginçleşen bu yaşadığım olaya hala inanamıyor ve kendimi bir rüyada gibi hissetmeme rağmen bir o kadar da canlı hissediyordum. Yavaşça aynamın önüne gelmiştim. Mavi ışığın içinde hala kendi yansımamı görmekteydim. Ayna hala bu sırada parlayıp sönmeye devam etmekteydi. Mavi ışığın içinde ki yansımama bakmaya devam ederken parlamaların birinde birden görünüşüm değişmiş benim yerime benden belki 1 yada 2 yaş genç, güzel çekik gözlere sahip, saçları topuzlu ve tokalı Asyalı bir kızın görüntüsü karşıma çıkmıştı. Anlık gördüğüm bu görüntü ile geriye sıçradım. Panikle "O da neydi be o kişi kimdi" diye sesim titreyerek bağırdım. Bir kaç dakika aynanın önünde ne yapacağıma dair kararsız kalmıştım. Beynimin mantıklı tarafı manyak mısın çık git odadan diyor, İçimden meraktan neredeyse çığlık atacak olan beynimin öbür kısmı ise aynaya tekrar bak diyordu. Kafamda verdiğim yaklaşık 10 dakikalık bir savaştan sonra merakım korkuma bir kez daha galip gelmişti ve aynaya geri yaklaşmıştım. Aynanın önünde ki makyaj malzemeleri mi yere koyduktan sonra artık makyaj aynası ile nerdeyse burun burunaydım. Kendime aynada bakmaya tekrar başladıktan sonra beklemeye başladım. Bir kaç parlamadan sonra yine aynada gördüğüm yüz karşıma çıkmıştı. Benim hareketlerimden bağımsız bir şekilde bana hoş bir şekilde gülümsüyordu. Dikkatlice onu incelemeye başlayınca içimde garip bir his belirmişti. "Çok tanıdık geliyor, sanki bu benmişim gibi oysa ki bana da hiç benzemiyor. Ama gülüşü sanki aşina olduğum bir yüzmüş hissiyatı yaratıyor." diye mırıldandım. Bunu söylediğim anda aynadan çıkan eli yanağıma deyince kısık bir çığlığı basmıştım. İçimden "Artık bu kadarı yeter bu lanet odadan ve evden çıkıp gidiyorum." diye düşünerek tam geri çekiliyordum ki Asyalı kız aynadan çıkan elini daha da uzatarak beni kolumdan yakalamıştı. Kızın yüzünde ki sırıtış kaybolmuş onun yerine hüzünle bakmaya başlamıştı. Kolumu bir güçle kızdan geri çekmeye çalışıyordum fakat o kadar sıkı sıkıya tutmuştu ki bir türlü yapamıyordum. Son gücümle bağırmaya başlamıştım fakat kimse beni duymuyordu. Bağırışlarım arasında büyük bir güçle hızlıca beni aynanın içine çekmeye çalışıyordu. Tam aynanın içine tepetaklak çekiliyordum ki son anda beyaz makyaj aynamın köşesini tutmayı başarmıştım. Son gücümle çekilmemek için savaşıyor, içimden "Hadi Simay dayan bırakma kendini" diye kendime güç vermeye çalışıyordum. Ayna da ki kız sanki düşüncülerimi okumuş gibi ilk defa konuşarak bana yanıt vermişti. Hüzünlü bir sesle "Kaderini değiştirmeyi sen istedin, boşuna direnme çoktan karar verildi." diyerek büyük bir güçle beni aynanın içine çekmişti. Büyük bir çığlık atarak makyaj aynasına tutunduğum sağ elimi keserek aynanın içine bir rüzgar eşliğinde çekildim. Büyük bir ışık topu içinde aşağı doğru çekildiğimi hissediyordum fakat etrafımdaki ışık o kadar parlak ve güçlüydü ki gözlerimi bile açamıyordum. Yere düştüğümü hissettiğim anda ışık yerini zifiri karanlığa bırakmıştı. Bilincim kapanmadan önce düşündüğüm son şey ise ölmüş olduğumdu. Birden sarsılmaya başladığımda bilincim tekrar açılmaya başlamıştı. Ölmemiş miydim? Gözlerimi hafifçe aralamaya çalışarak beni sarsan kişiye bakmaya çalıştım. Tepemde dikilen çekik gözlü bir kadın endişe ile bana bakıyordu. Üzerine şık bir kimono giymiş yaşları 30 larında olan bir kadındı. İçimden "Ne! çekik gözlü , kimonolu bir kadın mı?" diye şok geçirdim. HIzlıca yattığım yerden doğruldum. Kadına bir uzaylı gibi bakıyor bir yandan da gördüğüm şeyleri idrak etmeye çalışıyordum. Kadının "Yui sana kaç defa dedim şafakta kervanla yola çıkacağız erken uyan diye" demesiyle gözlerimi ellerimle kavuşturarak etrafıma bakmaya başladım. Az eşya ile döşenmiş bir evin içindeydim. Bir kaç sandığın ve yer sehpasının yanı sıra yerdeki oyuktaki yanan ateşin üstünde çay demlenmekteydi. İçimden "Sanırım geleneksel bir machiya evinin içindeyiz. Fakat ben kimim? Neredeyim ve neden bu tanımadığım kadın bana Yui diye sesliyor?" diye düşündüm. Karşımda ki kadın benden bir yanıt alamayınca kaşlarını çatarak "Yui kime diyorum birde koskoca benim Tomoko hanımın eğittiği bir geyşa olacaksın. Yanıt vermemek sana yakışıyor mu hiç ?" diye kızınca kekeleyerek "Özür dilerim hanımım" demiştim. Bunun üzerine adının Tomoko olduğunu öğrendiğim kadın gülümseyerek "Üstüne başına çabuk çeki düzen ver. Yola çıkmamıza çok az kaldı ben dışarıda seni bekliyorum." diyerek dışarı çıkmıştı. Kadının dışarı çıkmasının ayağa kalkarak odanın içinde bir ileri bir geri yürümeye başlamıştım. İçimden yaşadıklarımı düşünüyordum. "En son odadaydım. Ay parladı, ve ışık hüzmesine baktım. Ayna da kız beni içeri çekti" diye düşündüm. Birden dışımdan sesli bir şekilde "Tabi ya Ayna benim ayna bulmam lazım belki eve geri dönebilirim" diye kendi kendime konuşarak evin içinde ayna aramaya başladım. Biraz araştırdıktan sonra sandıkların birinin içinden el aynası bulmayı başarmıştım. Üzerinde oymaları olan şık bir demir işçiliğine sahip bir aynaydı. Aynayı elime alır almaz kendime bile bakamadan sağ elimde büyük bir acı hissetmiştim ve elimdeki acı ile yavaşça yere aynayı düşürmüştüm. Pürüzsüz sağ elimin avcumun içinde bir kesik izi belirmeye başlamıştı. Açılan yaradan bir damla kan aynanın üzerine düşünce ayna aynı içine çekildiğim zaman ki gibi mavi renkte parlamaya başlamıştı. Korkarak yere eğildim ve aynayı yerden alıp kendime baktığımda küçük bir çığlık atmıştım. Titrek bir sesle "Bu b...bu mümkün olamaz bu ben olamam. Odamda ki aynamda gördüğüm asyalı örgülü saçlı kız şuan benim. Bu b...bu nasıl mümkün olabilir." diye ağlayarak konuşmuştum. Tam elimdeki aynayı titreyerek yere bırakacağım sırada görüntü tekrar değişmişti. Birden gelen yumuşak bir ses beni durdurmuştu. "Hayır aynayı yere bırakma bana bak!" aynayı tekrar yüzüme doğru tuttuğumda kendi esas görüntüm geri belirmişti. Bunu görünce beynimde çakan şimşekler gerçeği haykırmıştı. İçimden "B..biz yer değiştirdik" diye düşündüm. Karşımda ki esas görüntümde ki kız düşüncelerimi tekrar okuyarak "Evet doğru düşünüyorsun, gece Ay'dan dilediğinde bu değil miydi?" diyerek gülümsedi. Bunun üzerinde kaşlarımı çatarak "Evet ama gerçekleşeceğini düşünmemiştim. Geri dönmek istiyorum beni geri götür." diye kıza çıkışmıştım. Kız ise hüzünlü bir şekilde "Ay dileklerini geri almazsın. Ayrıca sadece bin yılda bir çok içten dilenmiş dilekleri gerçekleştirir. O yüzden geri dönmeyi bana kalırsa sende istemiyorsun." dedi. Bunun üzerine meraklı bir şekilde "Sen bütün bunları nerden biliyorsun. Ayrıca sende yerini ben aldığım için mutsuz değil misin? Geri dönmek istemiyor musun?" diye kıza sordum. Bunu sorarken ise bir yandan bir ayna ile konuştuğum deliliğini aklımdan atmaya çalışıyordum. Kız ise bu sorumun üzerine gülümseyerek "O zaman en baştan alalım ben Yui anladığın üzere bir geyşayım ve şuan da eski Japonyadasın , ikinci olarak Ay efsanesi benim yaşadığım yerde çok uzun zamandır anlatılır ve bu efsaneye küçüklüğümden beridir çok inanırım son olarak ise anladığım kadarı ile dileklerimiz karşılıklıydı ben gelecekte yaşamak istiyordum ve şuan burdayım. Sen ise sanırım ne anlatmak istediğimi anladın." dedi. Bunun üzerine "Sanırım bende sana kendimi tanıtmalıyım" dediğim sırada aynadaki mavi ışık azalmaya başlamıştı. Bunu fark eden kız aceleci bir şekilde "Vaktimiz yok Ay'ın gücü azalıyor. Neredeyse şafak sökmek üzere elini uzat." deyince anlamlandıramayarak kaşlarımı çattım. "Neden elimi uzatıyorum?" diye kıza sordum. Kız ise sorumu duymazdan gelerek aynadan yara izi olan elimi tutmuş yara izinin üzerine baskı yapıyordu. Tam ona neden bunu yaptığını tekrar soracak iken zihnime birden bana ait olmayan fakat aynı zaman da artık bana ait olan Yui'nin geçmişi ve bilgileri dolmaya başlamıştı. Kızın küçüklüğünden beridir yaşadığı tüm anıları ve bilgileri tek tek gözümün önünden geçmekteydi. Bir balon gibi zihnim doluyordu. Elini yara izimin üzerinden çektiğinde anlık olarak başım dönmüştü. Kız ise " Buna vakit yok çabuk ol." diyerek elini bana uzatmıştı. Onun da sağ elinin avcunda benim kesik yarama benzer bir yara vardı. Bende aynı onun yaptığı gibi yara izinin üzerine elimle baskı yaptığım anda bütün anılarım çekiliyormuş gibi hissetmiştim. Sanırım benim bütün yaşadıklarımı ve bilgilerimi şuan bende ona aktarıyordum. Onunda başı hafif dönüyor gibi olmuştu. Aynanın ışığı gittikçe solmaya başlamıştı fakat benim aklımda hala bir sürü soru vardı. Mesela ay efsanesini biliyor olabilirdi fakat bu bilgi ve anı aktarım işini normal bir kızın bilmesine olanak yoktu. İçimde ki şüpheci ses ise kesinlikle senden sakladığı bir şeyler var. Kendisi hakkında ki her şeyi sana aktarmadı diyordu. Kafamdan bunları geçirirken kızın aynada ki görüntüsü kaybolmak üzereydi. Bana gülümseyerek "Sandığımdan daha da zekiymişsin" diye kurnazca gülümsedi. Gülümsemesinde kesinlikle sakladığı bir şeyler vardı. Bunu dedikten sonra ise aynada ki mavi ışık kaybolmuştu ve aynada ki yeni yansımamla bir başıma kalmıştım. Bütün bu yaşadıklarım bana ağır gelmeye başlamıştı. Ne yani artık Yui adında bir kız mıydım? Küçükken evinden alınıp yıllarca geyşa eğitimi görmüş ve sonunda bir geyşa olmuştum. Elimde ayna ile sarsak adımlarımla kapıya doğru yönelmiştim iyice başım dönmeye başlamıştı. Kapıyı açtığımda ise şafak sökmeye başlamış güneşin ilk ışıkları machiya evinin avlusuna düşmekteydi. Avlunun azıcık ilerisinde ki yola bakınca ise yola çıkmaya hazırlanmakta olan kervanı görmüştüm. Bu ise artık dayandığım son nokta olmuştu. Son gücümle "Gerçekten eski dönem Japonyasındayım, ben şimdi ne yapacağım?" diye mırıldanarak evin girişine yığılmam bir olmuştu.

ATEŞ KİTSUNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin