2.BÖLÜM/ŞEFKATLİ BİR ANNE...

78 11 4
                                    

  Gözlerimi açtığımda yerde yatıyordum. Sanırım cennete gelmiştik. Yüzümde beliren tebessümle gözlerimi kapattım ve mutluluktan ağlamaya başladım.

FRİSK:" Başardık Chara... " diye fısıldadım gözlerimi açmadan ve hiç bir şekilde kıpırdamadan. Gözlerimi açıp yattığım yerden kalmaya çalıştığımda Micheal'ın dün akşam vurduğu kolum acımıştı. Anlık bir reflexle kolumu tuttum. Sonra kafama dank etti.

  Biz... ÖLMEDİK Mİ?

  Ama... nasıl olur? Havaya baktığımda deliğin girişini göremedim. Deliği göremiyorsam fazla yukarda olmalı. Fazla yukardaysa da bizim yaşamıyor olmamız lazımdı? Anlamıyorum... nasıl-

  Bir anda aklıma geldi:



CHARA



  Hızlıca etrafıma baktım. Üstüne düştüğümüz alanda sarı renkli çiçekler vardı. Hmm, bunlar yumuşak bir iniş yapmamızı sağlamış olmalı. En azından ölmememizin sebebini matıksallaştırabildim ( bu nasıl kelime lağn).

  En sonunda Chara'yı benim biraz arkamda yatarken gördüm. Yüzü diğer tarafa bakıyordu. Önce dizlerimin üstünde süründüm sonra ayağa kalkıp koşarak yanına gittim.

FRİSK:" CHARA! "

  Yanına çömelip yüzünü bana çevirdim. Baygındı... Ya da ÖLÜ...

  Anlık bir reflexle Chara'yı sarsmaya başladım... Tepki yoktu... Kulağımı burnuna yaklaştırdım. Aldığı nefes çok güçsüzdü. Ölmediyse de ölmeye yakındı. Bir anda gözlerim doldu

FRİSK:" CHARA, AÇ GÖZLERİNİ~CHARA *hıçkırarak ağlar* " sarsmaya devam edersem kızın kafası kopacak. ( GAFAN GOPSUN XDD)

  Etrafıma baktığımda hemen önümüzde bir koridor olduğunu gördüm. Burada birileri olabilirdi. Vakit kaybetmeden seslendim.

FRİSK:" KİMSE VAR MI? *hiç çıt çıkmaz* ORADA BİRİ VAR MI~ lütfeğn! " sonuna doğru sesim iyice kısılmıştı. Yankılanan sesim yavaşça küçük fısıltılar halinde kayboldu. .

  Derin nefesler eşliğinde Chara'nın yüzüne bakıyordum. Aklıma bir fikir geldi. Aslında denesem yapabilirdim.

* Kardeşini kurtarma çabası... KARARLILIKLA doldun*

  Ayağa kalktım ve derin nefes aldım. Chara'nın hâlâ sırtında olan çantayı alıp kendi sırtıma taktım. Artık iki çantam vardı. Şimdi ise Chara'yı kucağıma almalıydım. Yüzümden aşağı akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve burnumu çektim.

  Güçlü durmalıydım. Hayatta kalmalıydım. Chara'nın şu an bana ihtiyacı vardı.

  Eğildim ve Chara'yı kucağıma aldım. Evet, fazla ağır değildi, yemek yememişti ama bende yememiştim. Zorlanıyordum. Dizlerim titriyordu belki ama dayanmalıydım.

  Koridor kısaydı ve sonunda bir giriş vardı. Oradan geçtim. Az ilerde çimenliğe benzer bir yeşillik vardı. Ama tek bir çiçek içindi sanki...

  Beklemediğim bir anda çimenlikten anında bir çiçek çıktı. Veee... umm... çiçek... konuşuyor ve yüzü var -_-

ÇİÇEK:" Howdy, ben Flowey, Çiçek Flowey. "

FRİSK:" ... "

FLOWEY:" Hmmm... YERALTINA ilk gelişin, değil mi? Hay aksi! Kafan çok karışmış olmalı. Biri sana buradaki işlerin nasıl yürüdüğünü öğretmeli. Sanırım iş başa düşüyor. Hazır mısın? Hadi başlayalım! " dedi ve önümde bir anda kırmızı bir kalp belirdi. Bu ne ayy O-O ?

BU BENİM HİKAYEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin