Tam Bir Aptalım

146 13 76
                                    

Bugün uyandığımda saat 8.30 idi. Normalde bu kadar erken kalkmıyorum.. elbette bana göre erken yani neden geç olsun ki?

Her neyse, iş için hazırlanırken aklımdan çıkmayan birçok şey vardı ve artık bunları unutmak istiyordum. Bu yüzden işe olduğundan daha erken gitmeye karar verdim böylece kafamı daha kolay dağıtabilirdim. Çantamı da hazırladıktan sonra artık işe gitmeye hazırdım.

İşe gittiğimde bütün askerlerim oradaydı. Hoş, bu çok normaldi çünkü ben birkaç günlüğüne eve gitmiştim. Ne düşünüyordum bilmiyorum.

Ofisime gittim. Kafam hâlen dağınıktı ve bu durumdan hiç hoşnut değildim. Kendimden ne kadar hoşlanmadığım kafamda yankılanıp duruyordu. Sürekli "Çok iyi" olduğumu söyleyip kendimi kandırıyordum ve hâlâ da öyle.

Kendimi herkesten üstün görüyor gibi görünüyorum ama öyle değil aslında. Ancak duygularım hakkında dürüst olamıyorum yoksa tamamen yıkılacağımdan eminim. Özgüvenim olsun istiyorum. Kendime.. daha fazla güvenmek istiyorum. İnsanların benim hakkında ne düşündüklerini artık umursamak istemiyorum.

Bu düşünceler hâlâ kafamda yankılanırken, aklıma biri geldi.. Red Leader.. Ah tanrım ne harika bi- yani ne diyorum ben.

Her neyse bu dediklerimin tıpatıp aynısını söylerken bir askerim kapıyı çalmadan içeri dalıverdi. Çok utanmıştım. Gene de kızmadım. Ona baktım ve "Ne oldu?" diye sordum.

Bana baktı. Çok endişeli görünüyordu ancak belli etmemeye çalıştığı çok barizdi. Nefes nefese kalmıştı. Bana "Liderim Red Leader sizinle görüşmek istiyormuş.." dedi.

Kalbim çok hızlı atıyordu kızarmıştım. Onu sevdiğimi biliyordum ama kabullenmek istemiyordum çünkü onun beni sevmeyeceğini düşünüyordum. O anlık için haklıydım tabii ki.

Ben de onun aşağıda olup olmadığını sordum. O da "Aşağıda" diyerek soruma olumlu cevap verdi. Sandalyeden kalktım ve ofisten çıkarak merdivenlerden inmeye başladım. En alt kata indim. Orada beni bekliyordu. Daha çok kızarmıştım. Onunla birlikte olmayı çok ist- yani biz konuya dönelim ya.

Ardından onun yanına gittim. Neden konuşmak istediğini sordum. O da ordularımız arasındaki çatışma hakkında olduğunu söyledi. Ofiste konuşacaktık. Kendisine beni takip etmesini söyledim. O da beni ofisime kadar takip etti ve ofisin içerisine girdik. Kapıyı kapattım.

Masamın önündeki sandalyelerden birini gösterip "Otur" dedim gülümseyerek. O da bunu dememe karşılık olarak oturdu. Onun zorla gülümsemeye çalıştığını hissedebiliyordum ancak sesimi çıkarmadım.

"İsterseniz başlayalım." dedim. O da bunu başıyla onaylayarak konuşmaya başladık.

O konuşurken ona bakmaya o kadar dalmıştım ki onun dediklerine mantıklı cevaplar veremiyordum bile. Dediklerinden bir gram anladığını bile sanmıyorum. Ki zaten bana bir sorun olup olmadığını sordu. Ben de "Hayır bir sorun yok." dedim. Yüzüm dünyadaki en kırmızı domatesten daha kırmızıydı.

Çok saçmaladığımı düşündüğünü hissediyordum. Ama umursamazlıktan geliyordu. Konuşmanın bitişinde çok sinirli olacağını biliyordum sonuçta amaçlarımız tamamıyla farklı ve benden nefret ettiğini biliyorum. Ağzımdan laf almaya çalışıyordu ama o anlığın aptallığı birkaç şeyi ağzımdan kaçırmıştım bile.

Kötü YalancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin