Vazgeçmek

84 8 48
                                    

Benden onları takip etmemi istediler. Ben de kabul ettim. Beni kafeteryaya getirdiler. Yiyecek bir şeyler aldıktan sonra rastgele bir masa seçtik ve oturup sohbet etmeye başladık.

Yanımdaki kızlardan birisi sessizce "Sizi burada görmek çok güzel, Blue Leader. Uzun zamandır Red Leader'ın planlarını suya düşürmemizde yardımcı olacak birini arıyorduk." Dedi.

Ben de gülümsedim. Cidden benim tarafımdalar mıydı bilmiyordum. Onlara güvenebileceğimden emin değildim doğrusu.

Dördünün de adları formalarının üzerinde yazıyordu. Beni görüp her yeri tanıtan kişinin adı Sam idi. Öbürlerinin isimlerini de rastgele sıralamam gerekirse: Diana, Rose ve Fiona'ydı.

Benimle daha fazla sohbet etmeye devam ettiler. Onlara ısınmıştım desem yalan olmaz. Sanki onların 20 yıllık arkadaşıymışım gibi davranıyorlardı.

Rose bana "Peki.. planlarınız neler Blue leader? Size yardımcı olmak isteriz." Dedi.

Ben de içimden kendi kendime sorguladım "Onlara güvenip söylemeli miyim..?" Diye. Sam bana "Merak etme, sırrın bizimle güvende olacak. Biz de sana Red Leader'ın planlarını söyleriz." Dedi. İkisinin de yüzünde çok güvenilir, sıcacık bir tebessüm vardı.

Ben de çok zeki olduğum için söyledim tabii ki. Sam "Bekleyin beni, tuvalete gidip geleceğim. Kusura bakmayın kızlar." Dedi ve gitti.

Öbürleri de benle sohbet ediyordu. Sonra aniden arkamdan bir asker geldi ve beni bayılttı. Beni bayıltmak onların zevk işi galiba onlar yüzünden özürlü olacağım.

Uyandığımda gene aynı yerdeydim. Ama bu sefer elim kolum bağlıydı. Red Leader bana bakıp "Ne kadar safsın, cidden 1 gündür bile tanımadığın insanlara güveniyorsun." Deyip kahkaha attı.

Yalan söylemeyeceğim, haklıydı. Hiçbir şey demedim. Bana "Elini ve kolunu bağlamadığım zaman bunda ters bir şey olduğunu fark etmeliydin. Kaçtığında buradan gitmeyeceğini ve o aptal merakın yüzünden gezip askerlerin arasına karışmaya çalışacağını biliyordum." Dedi. Sanırım cidden huylarımı biliyordu.

Gene haklıydı, sonuçta madem beni burada tutmak istiyor, o hâlde beni öylece bırakmazdı. Bunu hiç düşünmemiştim, ne kadar aptalım cidden.

"Hiçbir şey demeyecek misin?" Dedi sırıtarak. Ben de "Evet, demeyeceğim." Dedim. O da kahkaha attı ve "Planların çok güzelmiş." Dedi. Bunun olacağını tahmin etmiştim ama elden ne gelir, her şey için çok geçti.

"Ama anlatmadığın şeylerin olduğunu da biliyorum.. hepsini söylesene." Dedi. Şaşırmıştım, evet anlatmadığım şeyler vardı fakat bundan nasıl bu kadar emin olabiliyordu?

"A-anlatmadığım bir şey yok." Dedim. Salak gibi kekeliyordum. O da "Yalan söylemekte o kadar beceriksizsin ki kekeliyorsun." Dedi. Diyecek bir şey bulamadım. Sadece yere baktım.

Ona onu sevdiğimi söyleyesim geldi bir and- ya ben ne saçmalıyorum.
Ona sadece baktım. Kızarıyordum. Böyle bir zamanda bu aptal duygunun kapımı çalması apayrı bir şeydi zaten.

Kendi kendime mırıldanıp onu övüyordum. O da bana "Ne mırıldanıyorsun?" Dedi. Öylece kaldım ve "H-hiç" dedim. Gene kekeliyordum. Şaka gibi.

Kötü YalancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin