Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Minho'nun saçlarıyla oynadığı tanıdık hissiyle uyanan Jisung gözlerini açtı ve büyük olanınkiyle buluştu.
"Saat kaç?"
Jisung uykulu bir şekilde konuştu.
"Gece 1"
Jisung eğilip çenesine ve sonra yanağına bir öpücük koymadan önce büyük olanın ifadesine güldü.
"Senden Felix olayını açıklamanı isteyecektim ama bu hikayeyi dinleyecek havamda değilim. Öyleyse bunun yerine beni öpmeye ve yarın anlatmaya ne dersin?"
"Tekrarlamana bile gerek yok."
Minho eğilmeden önce kıkırdadı ve gencin dudaklarını yumuşak bir öpücükle yakaladı. Kendini durduramayarak öpücüğün içine gülümsedi.
"Ya da yemek yapabilirim ve bunun yerine ateşin yanında oturup birbirimize sarılabiliriz."
Jisung yataktan çıkıp kollarını germeden önce gülümsedi ve başını salladı. Giydiği büyük boy kapüşonlu, kollarını başının üzerine kaldırırken biraz yukarı çıkıp fit karnını ortaya çıkartıyordu. Minho, küçük olanın dışarı çıkıp oturma odasına doğru yürümesini izlerken boğazındaki hırıltıyı bastırdı.
Jisung yine uyumaya giderken Minho'nun kapüşonlarını veya en sevdiği tişörtlerini giyiyordu.
Sonunda kendine gelen Minho ayağa kalktı ve diğerinin dövmelerini ne kadar beğendiğini bilerek tişört giyme zahmetine girmedi.
Jisung'un tezgahta durduğu yere doğru yürüdü. Arkasına geçip kollarını gencin beline doladı ve onu göğsüne doğru çekti.
Minho, gözlerini kırpıştıran parlak bir şey yakaladı ve genç olanı bıraktı. Kitap rafına bakmak için tezgahın etrafında dolaştı.
Kitaplardan birisinin köşesi tuhaftı. Daha yakından baktı ve onu inceledi. Sonra kanının kaynadığını hissetti.
