Koridorda insanların bakışları altında ezilerek sınıfıma doğru yürümeye çalışıyordum. İlk derse yetişmem gerekiyordu. Zaten hocada herkes gibi bana takıktı. Bu düşünce aklıma gelince adımlarımı daha da hızlandırmıştım ki aldığım omuz darbesiyle birlikte yana savrulmuştum. Anın şokuyla gözlerimi araladım. Bu kadarı da fazlaydı artık. Bana omuz atanı bulmak için yanıma çevirdim bakışlarımı. Tam da beklediğim gibi Melis ve arkadaşlarıydı bana omuz atan. Ağzımı açıp ne yaptığını sanıyorsun sen, diye bağıracaktım ki kahkahaları kelimelerimi yarıda kesti. Birde utanmadan gülüyorlardı demek. Birisinin bunlara haddini bildirmesi gerekliydi ama bir sorun vardı. Onlar beş kişiydi ben ise bir kişiydim. Ne desem de dinlemeyecekleri kesindi. Tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim ve onların kahkahasına değil de acıya odaklandım. Ezilen ruhumun acısını yalnızca fiziksel acım bastırabiliyordu. Derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Hepsi birkaç saniyede olmuştu ve onlara istedikleri kavgayı vermekten olabildiğince kaçınmıştım. Onları arkamda bırakarak sınıfima yol aldım.
Ben kim miyim ?
Ben Buğu Zarafet. Kendi çapında takılan bir lise son sınıf ögrencisiyim. Etrafınıza baktığınızda hep aynı tür insanlarla karşılaşırsınız. Orta güzellikte, sürekli konuşan ve dedikodudan başka hiçbirşey bilmeyen gereksiz insan toplulukları vardır her yerde. Bunlar toplumun genelidir. Bir de bu genelin dışına çıkan istisnalar vardır, başkaları tarafından topluma uymadıkları için her ne kadar dışlansalar da bu farklılıkların onları hep özel kıldığına inanmışımdır. Farklılıklardır toplumu sıradanlıktan uzaklaştıran. Ben ve arkadaşım, hayattaki tek arkadaşım : Derin. Biz bu istisnalar grubunun içindeydik, bir yere ait değildik. Biz birbirimize de ait değildik, biz birbirimizdik.
Bu düşüncelerle sınıfa doğru ilerlemeye devam ettim ve sınıfıma girdim. Görünüşe göre tek arkadaşım Derin de hala sınıfa girmemişti. En yakın arkadaşınız sınıfa gelmediğinde hepimizi bir depresif hal alır. Sınıfa girdiğiniz gibi çantayı sürükleyerek çıkmak istersiniz. Etrafa küçük Emrah bakışları atarsınız. Hangimizin durumu en yakın arkadaşımız gelmediğinde böyle olmadı ki...
Derin olmadığı için istemeyerekte olsa yerime geçmek zorunda kaldım. Etrafıma ürkek bakışlar atmamla bana bakan iki uç kişiyle karşılaşmam bir oldu. Poyraz ve sevgilisinin bakışları altında esir edilmiştim. Neden baktıklarına bir anlam veremiyordum doğrusu. Tek bildiğim sevgilisinin düşmanca baktığıydı. Evet, beni düşmanı olarak gördüğünü biliyordum ama sebebini anlayamıyordum. Onun beni düşmanı gibi görmesinin bir sebebi yoktu değil mi? Vardı da benim mi haberim yoktu? Bakışlarından rahatsız olarak başımı çevirdim. Bu seferde Ceyda'nın beni öldürmek ister gibi olan bakışlarına maruz kaldım. Aman Tanrım! Cidden sinirli olmalıydı. Beni yiyecek gibi bakıyordu ve aynı anda telefonla konuşuyordu. Gözleri faltaşı gibi açıldı ve çığlık atarak " Ne! NedemekMelis'idövüyor? Hemengeliyorum" dedi ve bana öfkeli bakış atıp koşarak sınıftan çıktı.
Hepimiz şaşkınca Melis'in popüler grubundan olan Ceyda'nın davranışına bir anlam vermeye çalışıyorduk. Anlaşılan arkadaşının başı beladaydı. Anlamadığım benim bundaki alakam neydi? Bakışları bu işin içinde benimde olduğumu söylüyordu. Yakında işin aslı anlaşılırdı zaten. Arkama yaslandım ve hocanın gelmesini beklemeye başladım. Hocada bir iki dakika sonra kapıda belirmişti zaten. Hepimiz ayağa kalktık ve hocayı selamladık, yerlerimize geçtik ve bu dersin Derin'siz nasıl geçeceğini düşünmeye başladım. Neyseki çok uzun sürmedi. Kapının tıklanmasıyla bakışlarımızı kapıya çevirdik. Derin gelmişti. Tek başıma olsam kesin Oleey! diye sevinç çığlıkları atardım ama durum müsait değildi ve içimden yapmayı tercih ettim. Derin " Geçkaldığımiçinözürdilerimhocam" demeye bile gerek duymadan başıyla hocayı selamlayarak içeri girdi. Başkası olsa hoca bu davranışa tepki gösterirdi. Ama söz konusu Derin olunca kimse onu karşısına almak istemezdi. Buz gibi bakışları vardı. Hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmayan bir kızdı. Ölüme bile meydan okuyabilirdi. Onun için benden başka hiçbirşeyin önemi yoktu. Sınıfın bakışları altında ağır ağır yürüyerek yanıma oturdu. Normalde hiçbirşeyi umursamayan kız bugün gergindi. Onu geren birşeyler olmalıydı ve neden geç geldiğini merak ediyordum doğrusu. Ona dönerek endişeyle "Derin, neyinvar? Epeygergingörünüyorsun" dedim. Hissettiğim endişeyi sesimde gizlemeyi başaramamıştım. Derin endişelendiğimi anladı ve bunun olmasını istemezdi, sürekli mutlu olmamı istiyordu. Bunun için olsa gerek gergin halinden sıyrılmaya çalışıp gülümseyerek cevap vermeye çalıştı, "Hiç, hiçbir şeyimyokonuda nereden çıkarttın?" dedi ama ben anlamıştım. Gülümsemesi gerginliğini kapatabilecek kadar gerçek değildi. Üstüne gitmemeye karar verdim. Elbetteki daha sonra bu durumunu anlatması için onu epey zorlayacaktım. Şimdi gerginliğini atması için onu rahat bırakmaya karar verdim. Derin şiddetli bir nefes aldı ve elini başına koydu, "Buğubenbudersyatacağım, hocanınbenikaldırmasınaizinverme. Hoş, zatencesaretedemezde" dedi ve göz kırptı. Kıkırdamamı tutamadım ve onunda biraz keyiflendiğini fark ettim. Kafasını masaya koyup uyumaya başladı. Ben de onun bu halinin sebebini düşünmeye başladım. Elleri dikkatimi çekti, kolları da...
Tırnaklarının içi kandı ve kolları da tırnak izleriyle doluydu. İşte şimdi korkmaya başlamıştım. Derin'in gergin halinin de sebebi anlaşılıyordu. Kavgaya karışmış olmalıydı. Belki de çok daha fazlası. İşte şimdi fazlasının olmaması için dua etmeye başlamıştım. " AhDerin, yinenebelayabulaştın?" diye mırıldanmaya başladım.Gerçekten ne olduğunu merak etmiştim.
Multimedya: BuğuZarafet
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Bağ
AdventureDünya benim için yaşam yeri değil, ölüm yeriydi. İnsanlara baktığımda onların insan olduğunu görmezdim. Onların hepsini öldürülmeyi bekleyen bedenler olarak görürdüm. Benim için her yer ölüm. Her yer kan. Her yer çığlık. Aldığım nefeste bile kan kok...