Yemekten sonra, herkes hafifçe dağıldı. Kaan telefonuna sarılıp Mert'i(Saniye) aradı ve gülerek konuşmaya başladı. Hürkan'sa bütün gün onun telefonundan ayrılmayacağını bilmenin verdiği bıkkınlıkla derin bir nefes verdi. Emre ve Ömer'e dönüp kaşlarını kaldırdı. "Ee, biraz dışarda dolaşmaya ne dersiniz?"
Ömer alaylı bir ses tonuyla konuştu, "Ben polisle falan hiç uğraşamam, zaten yeterince soğdum." Emre buna karşılık Ömer'e döndü. "Lan polise yakalanmayız ki, kaçarız en kötü oğlum." Genç adam belli ki dışarı çıkmaya hevesliydi. "Gidelim lan."
Hürkan bir Emre'ye bir de Ömer'e baktı. Ardından bakışlarını kıvırcık saçlıda sabitledi ve onay bekledi, Ömer derince nefes verip güldü. "Peki o zaman, ama yakalanırsak benim para cezamı ödersin Hürkan." Uzun boylu olan güldü. "Ayıp ediyorsun."
Ve üçü, Kaan'ı eve kilitleyerek dışarıya çıktılar.
Polislere yakalanmamak için aralardan gidiyorlardı ve olabildiğince yüksek sesle kahkaha atmamaya çalışıyorlardı. Ama zorlanıyorlardı tabii, özellikle de Emre.
Kısa süre sonra bir parka geldiler ve Hürkan'ın özel isteği üzerine papatyaların arasına oturdular, ortam gayet huzurluydu.
Emre kendisini direkt yere attı ve kendi kollarını yastık misali kafasının arkasına koydu, gülümseyerek bulutlara baktı. Hürkan da bağdaş kurup onun yanına çökmüştü, etraftaki alışık olmadığı sessizliği dinledi. Buraların bu kadar sessiz olması onun için normal değildi. Bu parkı çocukların sesleriyle kafasına kazımıştı hep, şuan eksik gibiydi. Ömer'se Emre'nin uzandığı yerin hemen dibindeki ağaca yaslandı ve telefonunu eline aldı, gerçekten temiz hava gram sikinde değildi.
Hürkan kıvırcık saçlıya dönüp kaşlarını çattı. "Bırak lan telefonunu, evde de bakarsın." Ömer kafasını kaldırmaya bile teşebbüs etmeden hazır cevabını Hürkan'ın yüzüne vurdu. "Size de evde bakabilirm. Pek bir fark olmayacak yani."
Uzun adam dudak büzüp Emre'ye döndü, koyu kahve saçlı olanın kendisine sırıtarak baktığını yüzünde maske olmasına rağmen kolaylıkla anlayabiliyordu. Tek kaşını kaldırdı, sormak istiyordu ama vereceği cevabı Ömer'in yanında duymak isteyip istemediğinden emin değildi. Gözlerini kısmakla yetindi. Emre'yse arkadaşını rezil etmemek adına sustu. Hürkan'ın Ömer'e ne kadar değer verdiğini söylemek istedi, ilgi istediğini ve bunu ne kadar belli ettiğini de söylemek istedi. Ama utanıp sıkılacağını çok iyi biliyordu, bu yüzden vazgeçti.
Ömer sıkılınca telefonunu tekrar cebine koydu. "Biz geldik buraya da naapcaz şimdi? Öyle ağaçlara mı bakacağız, bunu evin balkonuna çıkıp da yapabilirdik çünkü?" Kaşlarını alayla kaldırdığında Hürkan da aynı alaylı ses tonuyla cevap verdi. "Naapmak istersiniz Porçay hazretleri?" Ömer dudak büzdü; Bir yandan hoşuna gitmişti, diğer yandan da tuhaf gelmişti. Genel olarak stabil yaklaştığı lakaba karşı güldü, "Bilmiyorum ki."
Emre bir anda oturur pozisyona fırladı ve ikiliye dönüp güldü. "Bahse girerim evde papatyadan taç yapamazsınız, ha?" Ömer de Hürkan da duyduğu cümleyle kaşlarını kaldırdı, papatyadan taç mı? Ömer etrafına bakındı, papatyaların birbiriyle ne kadar uyumlu ve hoş durduğunu fark etti. Yüzüne hoş bir gülümseme yayıldı. Hürkan da ilginç bulmuştu. Emre'nin hevesli gülüşüne karşılık tek kaşını kaldırarak güldü. "Taamam? Ama benim..." Omuz silkip devam etti. "Nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok."
Emre Ömer'e baktı, kıvırcık saçlı adam çoktan papatyaları toplamaya başlamıştı bile. Emre'nin kendisine baktığını fark edince ona bakmadan cevap verdi. "Biz küçükken annemle yapardık ama tam olarak hatırlamıyorum." Bakışları ikiliye döndü ve gülümseyerek devam etti. "Eminim tekrar gösterirsen hemen hatırlarım."
Emre Ömer'in hevesli olmasının verdiği mutlulukla atıldı ve papatyaları toplamaya başladı. Hürkan'sa Ömer'in gülüşüne takılmıştı, çaktırmadan hızla arkasına döndü ve arkasında bulunan papatyaları toplamaya başladı. Yüzünün kızardığını fark etmesinler diye onların bulunduğu taraftaki papatyaları toplamıyordu, gerginlikle düşündü. Ne zamandan beri Ömer güldüğünde bu kadar heyecanlanır olmuştu?
Kendi kendine mırıldandı. "Allah yardım etsin Hürkan..." Emre yanına bir anda atılıp kısık sesle eşlik etti. "Amin."
Hürkan beklemediği hamleyle Emre'ye dirseğini geçirdi, genç adam gözlerinin karardığına yemin edebilirdi. Ama hala nefes alıyordu. Bu yüzden Hürkan yandan bir bakış atmakla yetindi, ölmediyse sorun yoktu sonuçta. Sonra tekrar önüne dönüp agresif tavırlarla papatyaları kopartmaya devam etti, Emre'ye aşırı sinir oluyordu bazen. Emre gülerek doğruldu ve Hürkan'ın yanına gelip oturdu. "Şaka yapıyorum oğlum. Ama yani, sen de biraz geç fark etmedin mi?"
Hürkan kaşlarını çatıp arkadaşına döndü. "Neyi?" Emre göz devirdi, "Ananın amını Hürkan. Senin dışında herkes Ömer'i sevdiğinin farkında." Uzun boylu adam yan gözlerle kıvırcığa bakarken aynı anda da mırıldandı. "Yok öyle bir şey." Emre derin bir nefes aldı, "Aynen kardeşim."
Aradan biraz zaman geçti, üçü de bir sürü papatya topladı ve daire oluşturacak şekilde oturup çiçekleri ortaya yığdılar. Emre gösterdi ve diğer ikisi büyük bir dikkatle onu izledi, Ömer ilkinde anlamıştı. Ama Hürkan'ın kafası biraz karışmıştı. Çok geçmeden birkaç tane taç yaptılar, hepsi gayet de hoş duruyordu.
Emre uzandı ve ilk yaptığı tacı Hürkan'ın kafasına geçirdi, ardından güldü. "Yakıştı be kardeşime!" Evet, kesinlikle alay ediyordu. Ömer de kendi kafasına takmaya çalıştı ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi, saçları fazla karışıktı ve bakmadan takmak neredeyse imkansızdı. Hürkan Ömer'in acı çektişine bakıp güldü. "Gel yardım ediyim."
Ömer azıcık sürünerek uzun adamın yanına geldi ve elindeki tacı ona uzattı. Hürkan da elinden alıp kafasına geçirdi, tabii o kadar da kolay değildi. Saçlarını elleriyle şekillendirmeye çalışıp tacı çıkmayacak bir şekilde oturtması gerekiyordu, o kadar da kolay değildi. Ama sonunda... Başardı.
Bakışlarını aşağıya indirdiğinde gözleri kahve gözlerle buluştu, evet, onun gözlerine bakmaya çalışıyordu zaten. Amacı buydu. Ama bu kadar yakın olacağını hiç düşünmemişti, çok...
Çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komik Misin? (Porgola)
FanfictionŞaka amaçlı yazılmıştır, ciddi değildir. Bu ikiliyi (Porçay ve Hugola) yakıştırıyorum ve diyalogları aşırı hoşuma gidiyor. Ama asla aşırıya kaçmayacak bir kitap olacak ve cinselleştirilmeyecek. Siz de yapmayın. Porçay hoşlanmadağını söyledi zaten...