Şaşırtıcıydı.
İlk defa kıvırcık saçlıyı ağlarken görüyordu. Ömer kafasını kaldırmadan boğuk ve anlamsız cümleler kurarak ağlamaya devam etti. Ama sakin ve sessizce ağlıyordu, eğer omuzları titremeseydi Hürkan onun ağlıyor olduğunu anlayamayabilirdi bile.
Ömer gecenin verdiği sessizlikle kendi hıçkırıklarını daha da bastırmaya çalıştı, zaten Hürkan'ın karşında ağlamak yeterince kötüydü. Daha da içine sıçmadan olayı bitirmeye çalışıyordu. Ama durması biraz zor oldu. Uzun süredir ağır gelen her şeyi gülerek geçiştirmeye çalışıyordu ve bu çok zordu.
Hürkan'sa bir süre olayın şokundan çıkamadı, öylece gelip yanına oturmuştu ve ağlamaya başlamıştı. Diyebileceği pek bir şey de yoktu buna karşı, izlemekle yetindi.
Kıvırcık saçlının nefes alışları düzelene kadar sessizce ona odaklandı, sonra Ömer kafasını kaldırıp stabil bir mimikle Hürkan'a baktı. "Sanırım çok içtim, kafam dolu. Odaklanamıyorum." Sesi sona doğru kısılırken ekledi. "Kusura bakma."
Hürkan kaşlarını kaldırdı, "Açıklamak falan... İster misin?" O da kararsızdı, soruşundan belliydi.
Ömer masadaki kalemle oynamaya başladı, kaşları kararsızlıkla çatıldı. "Her şey... Çok üst üste geldi, en basit şeylere bile ağlayasım geliyor aslında. Ama-" Hürkan tek kaşını kaldırdı. "İçinde mi tutuyorsun?" Duraksadı. "Zor olmuyor mu?"
Kısa bir sessizlik yaşandı, kıvırcık saçlı adam yargılarcasına kaşlarını kaldırmıştı, Hürkan gergin bir gülümsemeyle konuştu. "Evet tamam, haklısın. Kolay olsaydı ağlıyor olmazdın biliyorum." Ömer kendisini ifade etmenin verdiği rahatlıkla gülümsedi. Hafif ve sevimli bir gülümsemeydi.
Hürkan donup kaldı, yüzünün ısındığını hissediyordu ve bu kesinlikle karşısındaki çocuğun fark etmemesi gereken bir şeydi. Odasını sadece loş ışıklarla aydınlatıyor olmasına şükretti bir süre, gayet iyi bir karardı. Yüzleri belli bile olmuyordu. Kekelememeye özen göstererek konuştu. "Zor olduğunu biliyorum ama... Eh- Belki gerçekten içinde tuttuklarını dökmek istersen?"
Kıvırcık saçlı adam alaylı bir ses tonuyla konuştu. "Porçay diye bir kanalım var, daha ne kadar kötü olabilir ki?" Hürkan kafasını kaşıdı, sonra o da güldü.
Ömer duraksadı. Direkt konuya girmesi gerektiğini hissetti, eğer o konuşmasaydı uzun ve anlamsız bir sessizlik olacağı belliydi. "Kız arkadaşımı sevmiştim Hürkan, kız gerçekten benim tipimdi. Anlattığım şeylere gülüyordu, beni anlıyordu." Hürkan başını salladı, morali bozuluyordu.
Hürkan da onun tipi sayılmaz mıydı o zaman? O da onu anlıyordu ve o da anlattıklarına gülüyordu.
Ömer sustu, belli ki daha fazla konuşmak istemiyordu. Masanın diğer ucunda olan açık içki şişesine baktı ve sonra da uzandı, acılarını tekrar gömmek için içmek istiyordu. Ama Hürkan hızlı bir refleksle içkiyi tuttu ve masadan çekti, kendi sandalyesinin yanına koydu.
Bu hareketi Ömer'i şaşırtmıştı, kaşlarını çattı. "Bu neydi şimdi?" Hürkan kıvırcık saçlıya bakmadan kısık sesle cevapladı. "Yeterince sarhoşsun zaten, bakışlarından belli." Ömer huzursuzca belirgin olmayan şeyler homurdandı ve sonra kafasını tekrar masaya koydu. "Ölmek istiyorum." Kahve saçlı olan kaşlarını çattı, bakışlarını Ömer'e çevirdi, kıvırcık saçlının bu düşüncesi onun sinirlenmesine sebep oluyordu. Kısa bir sessizlik oldu. Ömer devam etti. "Belki de tekrar tren raylarına-"
"Kes sesini." Hürkan düz bir şekilde Ömer'in lafını kesti, sesi her zamankinden daha kırgındı. Ömer kafasını kaldırıp kaşlarını eğdi, bir süre anlamaya çalışırcasına Hürkan'ı süzdü. Odanın ışıklandırmasından olsun, kendisinin sarhoşluğundan olsun; Uzun adamın kendisine çatık kaşlarla baktığını fark etmesi biraz uzun sürmüştü. Fark ettiğinde o da kaşlarını çattı ve doğruldu. "Sana dertlerimi anlatma sebebim benden nefret etmen değil, bana öyle bakma Hürkan."
Hürkan mimiğini değiştirmedi, aynı şekilde bakmaya devam etti. Ömer ayağa kalktı ve sesini biraz daha yükselterek tekrar etti. "Bana öyle bakma dedim!" Kahve saçlı olan derin bir nefes aldı. "Kafan güzel Ömer, hadi gel seni odana-"
"Siktir git! Hayır!" Hürkan da ayağa kalktı ve Ömer'in yanına doğru ilerledi. Tam dibine gelince durdu ve kafasını havaya kaldırıp kıvırcık saçlıya hafifçe yukardan baktı. Ömer iyice sinirlendi. "Ne o, kavga falan mı çıkartmaya çalışıyorsun? Bana vuracakmışsın gibi bakıyorsun! Hadi-!"
Hürkan uzandı ve kıvırcık saçlıya sarıldı. Sıkıca. Ömer refleksle havadaki ellerini serbest bıraktı, bunu beklemiyordu. Gözleri tekrar yaşarmaya başladı, tam olarak buna ihtiyacı vardı. Kafasını, hafifçe eğilmiş olan adamın omuzuna gömdü ve mırıldandı. "Ben..." Kaşlarını çattı. "Özür dilerim Hürkan..."
Kahve saçlı adam hafifçe başını salladı ve kısa adamı daha çok sardı. "Artık, uyumak ister misin?"
Kıvırcık saçlı adam olabildiğince gülümsedi. "Evet, evet lütfen."
• • •
Hürkan uyuduğundan emin olduğu adamı bir kez daha süzdü, o zor şeyler yaşamıştı ve yaşamaya devam ediyordu. Hayat adil değildi. Uzandı ve kıvırcık saçlarla oynadı bir süre, Ömer'i ağlarken görmek onu tuhaf hissettirmişti.
Üzgündü evet ama farklı bir şeyler daha vardı. Sanki ona daha da yakın hissediyordu, olması gerekenden de fazla. Gözlerini yumdu ve gözlerinin yaşarmasını engellemeye çalışmadan mırıldandı. "Sonuna kadar yanında olacağım Ömer, bütün dünya sana karşı da olsa ben yine de arkanda olacağım."
Uyuyan adamın huzurlu yüzüne bakarak tebessüm etti. "Korkma tamam mı? Ben buradayım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komik Misin? (Porgola)
FanfictionŞaka amaçlı yazılmıştır, ciddi değildir. Bu ikiliyi (Porçay ve Hugola) yakıştırıyorum ve diyalogları aşırı hoşuma gidiyor. Ama asla aşırıya kaçmayacak bir kitap olacak ve cinselleştirilmeyecek. Siz de yapmayın. Porçay hoşlanmadağını söyledi zaten...