xx

289 57 8
                                    

sevgili günlük,

prens louis'nin odasına girdiğimde malzemelerimi göremediğimden bahsetmiştim evvelki sayfada.

sesim titreyerek "afedersiniz, majesteleri." diye mırıldanıp arkamı dönmüştüm anında, koşar adımlarla odama gidip malzemelerimi almaktı amacım. lakin prens'in yumuşak sesi adımlarımı durdurmama sebep olmuştu.

"harry." demişti o pürüzsüz sesiyle, ve benim dizlerim titredi. bunu söylediğini ilk kez işitiyordum. olduğum yerde arkam dönük, kapıyla bakışırken heyecandan kalbimin seslerini kulaklarımda duyabildiğimi anımsıyorum.

"gitme." diye fısıldadı ardından. ve ben onun dibime geldiğini dahi fark edememişken kollarını belime sardı, çenesini omzuma yerleştirdi.

sesli bir şekilde yutkunduğum anda titreyen göz kapaklarımı örtmüştüm hızlıca. kalp atışları sırtımda, nefesleri boynumdaydı. kolları karnımın üzerinde, bedeni tüm bedenimi sarmalamış hâldeydi.

gitmem, çıkmam lazımdı oradan acilen. prensin emrine uymayıp kellem gidecek olsa bile, gitmem gerekliydi. zira onun kolları arasında kalp krizi geçirerek ölmekten daha iyiydi idam sehpasına çıkmak.

lakin ben kolları arasından sıyrılmaya çalışınca, tutuşunu sıkılaştırdı. içine derin bir nefes çektiğini duyabilmiştim. burnunun ucu omzumla boynum arasındaki o yumuşak bölgeye değiyordu. kokumu içine çekiyordu, ve bu gerçeği fark etmek karnımın daha da büyük bir heyecanla kasılmasına neden olmuştu.

kurumuş dudaklarım aralansa da "yapmayın, majesteleri." kelimeleri dökülmedi. "yapmayın, lütfen, bu sizin için tek seferlik bir heves olsa da; beni tamamen mahveder."

lakin diyemedim, desem de bir şey olacağını zannetmem. zira bir prensin emirleri karşısında, bir kölenin duygularının ne gibi bir önemi olabilirdi ki?

1504, 02.11

snowdrop | l.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin