Her Şeye Yeniden Mi Başlayacağım ?

22 1 0
                                    

Chris ve babası birbirlerine hiç de samimi veya içten olmayarak sarıldılar ve arabaya bindiler.
Chris, babası ile babası da Chris ile muhabbet etmek, birbirlerine bir şeylerden bahsetmek istiyorlardı ama ikisi de korkuyordu ve nasıl konuşacaklarını da bilmiyorlardı.
Uzun zamandır yüz yüze gelmemişlerdi ve neyden bahsetseler bilemiyorlardı.
En sonunda Chris'in babası sessizliği bozdu ve ikisinin de ağzından şu cümleler döküldü ;

- Nasılsın, nasıl gidiyor ? Annen nasıl, Avustralya'da her şey yolunda mı ?
- Yani evet her şey iyi aslında...
- Herhalde her şey geçen gün beni aradığın ana kadar iyiydi. Ama bir şeyler olmuş gibi ?
- Oldu tabii, olmasa burada ne işim var benim.
- Chris...
- Neyse ya önemli değil.

Chris uzun zamandır annesi ile yaşadığı tartışmaları, işten çıkarılışını ve geri kalan her şeyi babasına anlattı. Daha sonra babası sadece kafasını sallamak ile yetinip gözlerini tekrar yola koydu, babası bir şey demeyince o da sesini çıkarmadı.

Tahmini 1-2 saat sonra 2 katlı bir villanın önüne geldiler. Chris buranın babasının evi olduğunu düşündü ve eve bakarak içinden "Cidden mi... Annemle beraber kiralık kutu kadar bir dairede kalıyorduk..." diye düşündü durdu.
- Chris ? Hadi in ?
- Ne ? Ha evet peki bir saniye.

Chris arabadan indikten sonra valizini almaya yeltenecekti ki babasının valizi çoktan aldığını ve eve doğru yürüdüğünü gördü.
Chris de babasını takip etti ama sanki, babasının evinden çok bir yabancının evine doğru yürüyordu. İçi hiç rahat değildi, aklı da annesinde kalmıştı zaten.
"Baba !" dedi Chris içi titreyerek "Annemi arayıp geliyorum."
"Tamam, konuştuktan sonra direkt eve gir dışarıda kalma."
"Tamam."

Chris telefonunu cebinden çıkardı ve o sıra şarjının da azaldığını fark etti, içeri girince uygun şarja takmalıydı.
Chris annesinin numarasını çevirdi, telefon 2-3 kere çalıp, kimse açmayınca kapandı. Chris meraklandı ama pek umursamadı ve içeri girdi. İçeri girince onu kardeşi karşıladı, ona doğru koştu ve "Abi ! Abi ! GELDİN !" diye tüm evi inletti.
Chris'in gözleri doldu. Kardeşi kocaman olmuştu, saçları, gözleri, vücudu... Kavga gürültü olmayan rahat bir hayat ona çok iyi gelmiş olmalıydı. Kardeşinin resmen gözleri gülüyordu.
"Geldim tabii ya, geldim..."
Kardeşi kollarını Chris'in boynuna doladı ve Chris onu kucağına aldı. Abisini her iki yanağını da defalarca kez öpüp kıpkırmızı yapmıştı. Chris gülerek "Tamam yeter artık." demese hala daha devam edecekti abisini öpmeye.
Babası Chrise yukarı kattan seslenince, Chris kucağında kardeşiyle sese doğru ilerleyip merdivenleri çıktı.

Merdivenleri bitirdiklerinde kardeşi Chris'e "Abi odanı hazırlamıştık, o kadar beğeneceksin ki ! Ve odana bir sürpriz de koydum biliyor musun ?"
Chris kardeşini öyle hevesli görünce "Demek sürpriz he ? Bak çok merak ettim şimdi." diye karşılık verdi. O sıra babası "Çene çalmak yerine acele edin hadi !?" diyince kardeşi ve Chris kıkırdadı ve kardeşi Chris'in kucağından indi.
Kardeşi önden bir odaya girdi ve Chris de onu takip etti. Odaya girdiklerinde, babasının valizi açıp kıyafetleri bir bir yatağa koyduğunu gördüler.

- Baba, sorun değil ben yaparım.
- Benim için sorun. Zaten sadece çıkarıyorum, dolaba istediğin gibi koyarsın.
- Yine de iş olmasın diye dedim.
- Anladım, önemli değil.

Chris ve babası arasında sanki bir baba-oğul ilişkisinden çok iş arkadaşlarının arasında olan türden bir ilişki vardı. İkisi de ciddiydi, çok az birbirinin suratına bakıp, daha çok farklı yönlere bakarken konuşuyorlardı. Zaten Chris de birbirlerinin boyunlarına atlamayı beklemiyordu ama yine de bu durum biraz germişti onu.

Chris yatağa doğru ilerlerken babası valizden çerçeve halinde olan Chris'in ve annesinin beraber sahilde çektirdiği bir resmi çıkardı. Eline aldı, inceledi, uzun uzun baktı ve sonra biraz ilerleyip yatağın yanındaki zigona sanki pahalı ve değerli bir şeyi yerleştiriyor gibi hafifçe bıraktı. Chris babası bunları yaparken "Neden ?" der gibi sorgulayan gözlerini, babasının gözlerine dikti. Babası resmi bıraktıktan sonra kafasını kaldırıp Chris'e baktı. Bir süre ikisi de birbirine anlamsız gözlerle baktıktan sonra kardeşi araya girdi.
"Abi ! Sürprizi hala fark etmedin mi ?" dedi.
Chris gözlerini babasının üstünden alıp kafasını kardeşine çevirip, "Neymiş bu sürpriz söyle hadi. Ben fark edemedim." diyince kardeşi parmağıyla yatağın başlığına yaslatılmış orta boylarda bir peluş ayıyı işaret etti. Chris kafasını kardeşinin işaret ettiği yere çevirince ; küçükken kardeşiyle beraber yattığı küçücük yatakta, uyuyamadıkları geceler ortalarına alıp bir kısmına kardeşinin bir kısmına kendisinin sarılıp uyumaya çalıştıkları, anneannelerinin hediyesi olan o peluş ayıyı gördü.
Chris'in gözleri doldu ama ağlamamaya çalıştı. Gözleri doldu çünkü bu peluş ayıyı en son yıllar önce babası kardeşini Kore'ye götürecekken, kardeşinin ayıyı valizine sıkıştırmaya çalıştığı gün görmüştü. En son valize sığmayınca eline alarak gitmişti.
"Hatırlıyor musun ? Her gece sarılırdık. Sana sonunda hala bende olduğunu ve ona çok iyi baktığımı gösterebildiğim içi mutluyum." Chris bunları duyunca sadece kafasını sallamakla yetindi.
Kardeşi bir anda "Bu arada abi, annem nasıl ? Hiç görmedim, bir zaman sonra görüntülü konuşmayı da bırakmıştık sadece telefonda konuştuk. Çok özledim onu." diyince Chris artık kendini tutamadı ve ağzından tuttuğu hıçkırığı kaçırarak ağlamaya başladı. Babası da bu cümleleri duyduktan sonra kafasını öne eğip "Aşağı inip kahvaltıyı hazırlayayım, rahatça konuşun. Ama sizi çağırdığım zaman kahvaltıya inin." dedikten sonra odadan çıktı ve kapıyı kapattı.

Kardeşi Chris'in yanına gelip "Abi ? Yanlış bir şey söylemedim değil mi ? Babam da gitti zaten. Özür dilerim ?" diyince Chris:
- Hayır tabii ki, söylemedin. Sadece uzun zaman oldu ve ben bir anda duygu boşalması yaşadım. Bu arada annem çok iyi merak etme. Seni hep özledi keşke bir kere de olaa görüşebilseydiniz.
- Keşke ya, babamdan beni yanınıza getirmesini istedim ama benim derslerimin, kendisinin de işleri olduğunu söyledi. Zaten sonralarda da hep geçiştirdi. Öyle öyle derken gelmek hayal oldu diyordum hep ama bak sen geldin ! Umarım annem de gelir ya da ben bir gün onu görmeye gidebilirim."
Chris kırık bir şekilde gülümseyerek "Umarım Williams." dedi. "Umarım."

________________________________

Chris ağzına attığı her lokmayı zorlukla yutuyordu, şu an oturduğu masa ve önünde duran yemekleri gördükçe bu daha da zor oluyordu. Sürekli kıyaslama yapmak istemiyordu ama annesi ile hiçbir şey yemeden geçirdiği günler aklına gelince dayanamıyordu, ağzında çiğnediği lokmayı masaya tükürmek istiyordu. Babası ve kardeşi uzun süredir bu şekil sefa içinde yaşıyordu, durumları da iyiydi. Annesi babasıyla boşandığı zaman babasının "Size en azından yardım edeyim hiç yoktan aylık para gönderirim. Hr Chris'e hem sana faydası olur. Bari Chris için kabul et." demesine karşılık annesi "Senin parana falan ihtiyacım yok, oğluma da kendime de çok güzel bir şekilde bakabilirim. Sen Williams ile ilgilen yeter. Tabii onu da annesiz bir şekilde yetiştirmeyi becerebilirsen." demişti. Ama hayır sefalet içinde yaşayan annesi ve kendisi olmuştu. Evet annesiyle gurur duyuyordu annesi onun için çok çabalamıştı elinden geleni yapmıştı, buna emindi. Yine de her ikisinin de iki işte -sokak, cadde üzeri dükkanlarda kasiyer, temizlikçi, bulaşıkçı, garson- çalışıyor olması onlara ekstra bir kazanç sağlayamıyordu. Taş çatlasa ancak boğazlarına ve kiraya yetecek kadar para kazanabiliyorlardı.
Ama babası... Kardeşi...

Babası "Chris ?" diye seslenince bir anda düşüncelerin arasından sıyrılıp yerinden sıçradı. "Efendim ? Ne oldu ?" der gibi gözlerini babasına dikti.
"Neden yemiyorsun ? Ayrıyetten istediğin bir şey mi var ? Canın bir şey çektiyse söyle. "
"Ne ? "
"Farklı bir şey mi yemek istiyorsun yani ?"
"Zaten bir sürü yiyecek var masada. Daha başka ne olacak ? Dinazor yumurtası mı ?"

Kardeşi Chris böyle duyunca içten içe sırıtmıştı.
"Hayır yani, yemeğini yemeyince farklı bir şey istediğini düşündüm. Peki karışmıyorum." diyince Chris tabağına baktı. Cidden birkaç dakikadır aynı lokmayı çiğniyordu ve düşüncelere dalmıştı. En sonunda midesindeki açlığı hissedince yemeğini yemeye devam etti.
.
.

Kahvaltıdan sonra babası Chris'e , burada temelli mi kalacağını yoksa birkaç gün için ziyarete geldiğini mi sordu. Chris babasına "Sanırım temelli kalacağım, arada annemi ziyarete gitmek dışında tabii." diyince babası istemsizce mutlu oldu ama bir yandan da üzüldü, annesi yalnız kalmış olacaktı.
Babası önceden çoğu kez Chris ve annesini ziyaret etmeyi düşündü ama aynı zamanda annesinin -eski eşinin- onu kötü karşılayacağını da düşündüğü için sürekli vazgeçmişti.

Babası Chris'in burada yaşamaya başlayacağını öğrenince Chris'e okul işini ne yapacaklarını sordu. Chris ; annesi ve babasının ayrıldığı zamandan beri okula gitmeyip çalıştığını, sınıf olarak şu anda yaşıtlarından çok geride olduğunu söyleyince, Chris kendinden küçüklerle okuyacağını o an fark etti. Sahi o da hiç oturup eğer bir gün tekrardan okula başlarsa nasıl bir plan izlemesi gerektiğini düşünmemişti
- ömrünün sonuna kadar çalışıp annesine ve kendisine bakacağını düşünmüştü, para yetmiyordu ve yetişmiyordu - Babası bunun üzerine Chris'e , "En azından şimdilik liseyi bitirmene odaklanalım, zaten uzun süre okula gitmemişsin. O zaman şöyle yapıyoruz ; önce senin için uygun okul seçip, okulu ziyaret ederek öğretmenlere ne yapmamız ve nasıl ilerlememiz gerektiğini soralım. Okuldan da memnun kalırsan zaten kaydını yaparız ve okula başlarsın." dedi.

Chris gülümsedi, okula dönecekti...
.
.
.
.
.
.
.
.

......

Can you make this life better for me ? |chanlix fic|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin