9 | pardon

483 53 2
                                    

Bir kaç kişinin sesiyle gözlerimi araladım. Taehyung elini yanağıma koymuştu ve beni uyandırmaya çalışıyordu. "Ne oldu?" dedim. Oha hava kararmak üzereydi. Ben susuzluktan ölüyordum. Uyuduğum için çokta aç hissetmiyordum. "Buldular bizi." dedi. Kollarımı boynuna sardım ve ona sarıldım. "Sonunda." dedim. "Galiba susuzluktan ölücektim." dedi. Birden havalandım. "Beni kucağına almış." dedim. Kafamı omzuna geri koydum ve gözlerimi geri kapadım.

Gözlerimi hafifçe araladım. Jennie, Lisa ve Rose başımda dikiliyordu. Yatakta doğruldum. Jennie bana su uzattı. Suyu aldım ve pet şişeyi kafama diktim. Su bitmişti. Lisa bana yemek tabağını uzattı. Rosede azıma tıkmaya başladı. "Anlat bakalım Taehyungla ne oldu?" dedi Lisa. "Bir birimize sövdük sonrada uyuduk." dedim. Rose azıma pilavdan biraz vermişti. "Galiba daha sık ormada kaybolacağım." dedim ve Rosenin bana yemek yedirmesine izin verdim.

Yemeğim bitince yataktan kalmıştım. Bir daha ormanda kaybolmak istemiyordum. Bu Korenin sokaklarında bilmeden gezinmekten daha korkunçtu. Odamızın kapısı çaldı. Gidip kapıyı açtım. Taehyungdu. Koltuktan hırkamı aldım ve dışarı çıktım. Hava kararmıştı. Saat her halde 23:40 falandı. "Bu arada sağol beni taşıdığın için o kadar yol yürüyemezdim büyük ihtimalle." dedim. Kafasını salladı ve "Birşey değil." dedi. "Nasılsın diye merak etiştim. Daha iyi gözüküyorsun." dedi. "Çünkü yemek yedim." dedim. Güldü. Bende güldüm.

Salakça espirime ikimizde gülüyorduk. Galiba o da bunu fark etti ve gülmeyi kesti. Boğazını temizledi ve "Neyse, iyi geceler." dedi. "İyi geceler." dedim. "Bu arada ayılar senden korkmuş." dedi. Sırıttım ve kafamı önüme eğdim. Kafamı kaldırdığımda yoktu. Şaşkınca etrafım baktım ve küçük evimize girdim. "Ne oldu?" dedi Lisa. "Az önce Taehyungdan konuşuyordum birden ortadan kayboldu." dedim. "Yat sende." dedi. "Hiç uykum yok." dedim. "Yarın parkur yapacakmışız. Ruh gibi olursun. Uyuyabildiğin kadar uyu." dedi. Kafamı salladım ve yatağıma girdim.

Kahvaltı ettikten sonra yürüyüş yapıp parkurların olduğu yere gitmiştik. "Çocuklar. Bugün döndüğümüzde herkese mayo dağıtılacak. Tekne kiraladık. Eğer yataklarınızın üstünde mayo bulamazsınız bize söyleyin." dedi hoca. Herkes fısır fısır konuşmaya başlamıştı. "Peki ne zaman tekneyle gezeceğiz?" dedi Jennie. "Yarından sonra. Üç gün boyunca koyları gezeceğiz. Havalar burda sıcak olduğu için götürüyoruz herkes denize girmek zorunda değil." dedi hoca. "Neyse, bunu yarın konuşuruz. Hocanız parkuru anlatacak." dedi hoca.

Aynı gruplardaydık. Grup başkanları taş, kağıt, makas yaparak kimle yarışacaklarına karar vermişlerdi. İlk başta Dahyun ve Jackson. Namjoon ve Baekhyun. Seulgi ve Jinhwan. Solar ve HyunA. Taehyung ve Momo. Soojin ve Hyungwon.

Bizden öncekiler yarışmıştı. Jacksonun takımı yenmişti. Namjoonun takımı yenmişti. Seulgilerin takımı yenmişti. Solarların takımı yenmişti. Sıra bizdeydi. Taehyung ve Taeyong yarışıcaktı. İsimleri gerçekten çok benziyordu. Bütün kızlar Taehyung diye bağırmaya başladı. Taehyung sırıttı ve bana baktı. "Sen bağırmayacak mısın?" dedi. "Gerek yok." dedim. "Yani bana o kadar güveniyorsun yani?" dedi. "Yoo, sadece benim yerimede bağırıyorlar yani." dedim. "Bana bağırmıyorsun Taeyongada bağırmayacaksın." dedi. "Bunu sana sormayacağım." dedim.

Aklıma onun benden hoşlandığı geldi. Üzülmesini istemiyordum. "Tamam." dedim. Gülümsedi ve "Gerçekten mi?" dedi. Kafamı salladım. Kafam yarık olduğu için hocalar benim yapmama gerek olmadığını söylemişti. Bende kabul etmiştim. Benim yerime Jennie ikinici kez yarışacaktı. Herkes yerlerine geçmişti. "1...2...3!" dedi hoca. İkiside koşmaya başladı. Biraz koştuktan sonra ipe tırmanmaya başladılar. Taehyung arkadaydı. Kızlar daha çok bağırmaya başladım. "Hadi Taehyung." dedim kısık bir sesle.

Bana bakıyordu. Duymuş muydu? Daha hızlı tırmanmaya başladı. İpin sonuna gelince diğer ipe atladı. Arkasından Taeyong atladı. Hafifçe gülümsemiştim. Saçlarımla yüzümü kapadım. "Ne oldu?" dedi Mina. "Başım ağrıyorda azıcık." dedim. "Ha..." dedi ve önüne döndü. Taehyung ipten aşağı iniyordu. Yere ayak bastığı gibi koşmaya başlamıştı. Yere eğildi ve kum havuzuna girdi. Kum havuzunun üstü siyah iplerle kaplıydı. Taeyong ondam sonra girmişti. İlk çıkan Taeyong olmuştu ama. "Hadi Abi!" diye bağırıyordu Mina. "Sen bunu çok mu seviyorsun?" dedim. "Evet." edi Mina ve gülümsedi. "Ayrıca adı Taehyung." dedi. Kardeşine neden düşkün olduğu anlaşıldı.

Taehyung Taeyongdan daha hızlı koştuğu için öne geçmişti. Başka bir ipe tırmanmaya başladılar. Taehyung ipin üstündeki yeşil bayrağı eline aldı. Taeyongda ondan sonra. Taeyong kaybetmişti. İkiside iplerden inip buraya doğru yürümeye başladı. Ayağa kalktım. "İkinizde çok iyiydiniz." dedim ve elimi Taeyongun koluna koydum. "Kaybetin diye üzülme. Daha diğerleride var." dedim. "Sen bizim takımda olduğuna emin misin?" dedi Taehyung ve kolumdan çekip beni yerime oturtu. "Hem senin anlın şey otur dinlen." dedi.

Dedini yapmak için değil canım oturmak istediği için oturmuştum. Taeyonga el salladım. O da el sallayıp kendi grubunun yanına gitti. Taehyung yanıma oturdu. "Anlın nasıl?" dedi. Yaranın olduğu yere dokundum. "İyi galiba." dedim.

YOONGİ

Hava kararmak üzereydi. Jennie yanımda yürüyordu ve Minayla konuşup gülüyorlardı. "Ne konuşuyorsunuz?" dedim. Jennie cevap vermedi. "Hiç öyle okulda olup bitenlerden." dedi Mina. "Aslında Jennieye sormuştum." dedim. "Dediğinden." dedi Jennie. Minaya gitmesi için gözümle işaret ediyordum. Telefonuna baktı ve "Benim gitmem lazım abim çağırıyor." dedi ve el sallayarak otelin olduğu tarafa doğru koştu. "Bende gelseydim..." dedi Jennie. "Bemle yalnız kalmak istemiyor musun?" dedim. "Hayır sadece Minayla birşey konuşuyorduk." dedi. Kafamı salladım. Kesinlikle benle yalnız kalmak istemiyordu.

"Sen ne yapmayı seversin?" dedim. Niye şimdi bunu dedimki? "Dizi izlemeyi." dedi. "Film?" dedim. "Diziler daha çok hoşuma gidiyor. Arka arkaya bölümleri açıp izlemek." dedi ve gülümsedi. Bende gülümsedim. "Sen az önce gülümsedin mi yoksa bana mı öyle geldi?" dedi. "Sen öyle sanmışsın." dedim. "Ha..." dedi ve kafasını önüne geri çevirdi. "Niye gülümsemiyorsun? Çocukken birşey mi oldu?" dedi. "Hayır?" dedim. "Yüz kaslarında sorun mu var?" dedi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Hayır." dedim. "Gülmemek için sebebin yok." dedi. "Güldüren yok." dedim. "Sadece bu yüzden mi?" dedi. Kafamı salladım. "Ben seni güldürürüm canım." dedi ve elini omzuma koydu.

Yaptığı şeyi fark etmiş gibi hızlıca elini geri çekti. "Pardon." dedi.

BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ OYLAMAYI UNUTMAYIN 💖

DİĞER KİTAPLARIMADA GÖZ ATABİLRSİNİZ

YOU | TAESOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin