Bölüm müziği: Fragile Dreams- Anathema
🤍🌼
Arabamı yavaşça mezarlığın çevresine park ettim. İçimi kavuran bir heyecan ve rahatlık vardı. Boşlukta gibiydim ama sanki içim, senelerin doluluğunu haykıracak kadar taşmıştı. Çığlık atmak istiyordum; kurtulduğumu, intikamımı aldığımı, hedefime ulaştığımı, onu gururlandırdığımı her yere haykırmak istiyordum. Ama ilk önce haykırmam gereken biri vardı.
Rüzgardan önüme gelen siyah saçlarımı elimle kulağımın arkasına sıkıştırdım. Arabamdan gelen kilitleme sesiyle siyah botlarımı yere sürttüm elimde olan papatyaları da düzelttim. Umarım beğenirdi, zaten papatyaları çok severdi.
Ellerim ve dizlerim titriyordu herkese karşı güçlüydüm ama anneme gelince o gücüm paramparça oluyordu. Annemi aklımdan geçirdiğim an dizlerimin titremeye başlaması ve gözlerimin dolması normal miydi? Yerini asla aklımdan çıkarmadığım önünde arkasında kaç ölü olduğunu ezbere bildiğim mezarın başına geldim.
Orada yatan annem ve ona sarılmış çocukluk ruhum. Onu gömerken yanına kendi ruhumu da gömdüm çünkü annem yalnız kalırdı o yalnız kalsın istemezdim. Ben ruhsuz yapabilirdim ama annem bensiz yapamazdı.
Ama ben de annemsiz yapamıyordum. Artık çok zor geliyordu dayanmak sabrım kalmıyordu. Hani ağlamak istersiniz de göz yaşınız dışarı değil içeri akar. İşte öyle içime ağlamak istemiyordum artık. Annemi istiyordum. Mezarın önüne geldiğim gibi yere çöktüm. Annemin yanında ne yazık ki güçlü olamıyordum.
Papatyaları toprağın üstüne bırakıp kafamı mermere yasladım. Anneme anlatmam gereken önemli bir şey vardı.
"Merhaba anne. Meleğin geldi. Seneler sonra geldim annecim yanına. Yine dizinin dibindeyim ama bu sefer utançla bakmıyorum gözlerine." Kafamı kaldırıp mezar taşı görüntüsünün arkasında yatan koyu mavi güzel gözlerine baktım.
"Evet gözlerine bakıyorum. Ben hiçbir zaman mezar taşı görmedim burada. Hep senden aldığım koyu mavi gözler karşımda duruyor. Sen yine karşımda duruyorsun." Gözümden akan bir damla yaşı hızlıca arkamı dönüp sildim. Annem görsün istemezdim çünkü üzülürdü onu üzmeye hakkım yoktu.
"On beş sene önce seni bu mezara gömdüm sonra ruhumu da yanına gömdüm annecim ve ruhumu yanından almaya geldim. Ona sarılmayı bırakma ama ben artık ruhsuz yaşayamıyorum anne. Benden başarmamı istediğin şeyi her başaramadığımda yüzüm kızardı anne çok utandım çok. Kendime hep çok kızdım ama hiç başaramayacağımı düşünmedim çünkü ben senin kızınım." Gururla gülümsedim gözlerinin içine bakıp. Biliyordum o da bana gülümsüyordu.
"Sen bana güçlü olmayı öğrettin. Şu an ayaktaysam ve yaşıyorsam senin bana miras bıraktığın güç sayesinde. Gözlerimi, gücümü ve babamın dediğine göre güzelliğimi senden; saçlarımı ve burnumu babamdan almışım. Annecim çok yoruldum ama yine çok güçlüyüm çünkü senin kızınım. Babam bu dediklerime alınmasın ama en çok senin kızınım." Babamı düşündüm sonra... Özür dilerim baba.
"Seni çok özledim ama bu özlemle bile baş edecek kadar güçlüyüm. Hayır. Yalan söyledim annecim. Bir tek senin özleminle baş edemiyorum özür dilerim. Özür dilerim senin özleminle baş edemediğim için. Güçsüz müyüm annecim?" Değilsin desin istedim güçlü olduğumu söylesin istedim ama ses yoktu.
"Hayır. Değilim ve sana güzel bir haberim var."
"Buna güzel haber demek istemezdim keşke sana şu yaşımda verdiğim güzel haber aşık olduğumun ve evlenmek istediğimin haberi olabilseydi ama değil. O durumda olamayacak kadar kötü bir haldeyiz." Çok kötü bir haldeyiz buna sevinecek kadar acıya batmışız.
"Annecim intikamımızı aldım."
"6. yaşımın 7. yaşımın 8. yaşımın 9. yaşımın intikamını aldım. Senin ağladığın her gün için intikam aldım. Senin her çığlığın için intikam aldım. İkimizin mavi gözlerinden göz yaşı akıtan o pislikten intikamımızı aldım annecim. O kadar gururluyum ki. "
"Benimle gurur duymana çok ihtiyacım var anne." Sesim kısılmıştı sonlara doğru hemen sesimi toparladım.
"12 yaşındayken ölülerle konuşabilme ihtimalini araştırmıştım. Keşke şu an konuşabilseydik seninle. Keşke gururla bana sarılıp 'İşte benim güçlü kızım' diyebilseydin anne." Göz yaşlarım artık durmuyordu ve ben de silmiyordum. Annem bu yüzden bana kızacaksa kızabilirdi çünkü onun kızmasına bile ihtiyacım vardı.
"Ben intikamımızı aldım ve alana kadar önümde duran bütün engelleri aştım annecim ama bir engelde takıldım." Korktuğum kısma gelmiştik.
"Aşk."
"Anne galiba aşık oldum ben. Bu güzel haber mi bilmiyorum ama halledeceğim merak etme. Aşık olmamam gereken birine aşık oldum ama aşk böyle bir şey galiba. Yine de mutluyum. Sen huzurla uyu. Ben babamla çok mutluyum. Yanına geldiğimizde mutlu olmaya devam edeceğiz hem ben senin havuçlu kekini çok özledim. Orada bana havuçlu kek yaparsın. Yaparsın değil mi anne?"
Boğazımdan bir hıçkırık kaçtığında kendime gelmeye çalıştım hemen. "Özür dilerim ağlamayı abarttım galiba."
"Seni çok seviyorum annecim." Toprağa bıraktığım papatyalara baktım. "Sevdiğin gibi papatya aldım annecim. Çok seversin sen biliyorum. Yine getireceğim merak etme."
"Hep güçlü kalacağım ve kendimi hiç ezdirmeyeceğim çünkü ben senin kızınım."
Mezar taşını öptüm koklaya koklaya. Annemin papatya kokusunu içime çektim sandım. "Meleğin seni güzel yanaklarından kokulu kokulu öpüyor anne tıpkı senin öpüşün gibi."
Ayağa kalktım yavaşça üzerimdeki toprakları silkeledim ve yüzümdeki yaşları sildim. "Kendine dikkat et anne ben hep ediyorum."
Boş gözlerle mezarlıktan ayrıldığımda içimde boşluk olduğunu yeni idrak ediyordum. İntikamımı almıştım ama içimdeki yangın dinmemişti o içimdeki boşluk dolmamıştı. İntikamım uğrunda aldığım yaralar yüzünden miydi?
Annemin, çocukluğumun, babamın, yol arkadaşlarımın ve bir sürü yanan canın intikamını almıştım işte.
Hala bu dinmeyen yürek ağrısı nedendi?
Yüreğimi parçalayan şey neydi? Aşkıma verdiğim zararlar mı? Bu canhıraşın sebebi neydi?
Telefonumun sesini duyduğumda kafamı yavaşça kaldırıp telefonumu cebimden çıkardım. Arabamın kapısını açarken arayanın Kemal abi olduğunu gördüm.
Açmasam olmaz mıydı? Eminim şu an açarsam beni haşlayacaktı ama açmazsam haşlamaktan beter edecekti. Zaten beter olmuştum ama yine de açtım.
"Beren sen ne yaptığının farkında mısın yaptıklarının nelere mal olduğunun farkında mısın nasıl yaparsın böyle bir şeyi. Yaktın hepimizi!"
Sessizce dinledim. O kadar tepkisizdim ki biri şu an beni evire çevire dövse sesim çıkmazdı. Boşluktaydım çünkü her anlamda. Boğazımı temizledim, susamıştım.
"Kemal Abi sakin ol demeyeceğim olup olmaman umrumda değil. Seninle bu konuyu defalarca konuşmuştuk ben intikamımı her türlü alacaktım ve önüme çıkanları umursamayacaktım bunu biliyorsun." Derin bir nefes aldı. Sıkıntılı geliyordu solukları.
"Bunun nelere sebep olduğunu nelere bedel olduğunu biliyo-"
Sözünü kestim hızlıca, dayanamayacaktım.
"Umrumda gibi duruyor mu? Cezası neyse çekeriz geliyorum."
Selamlarrr fikirleriniz neler buraya yazarsanız sevinirim :)
Oylayıp yorum yapmayı unutmayın :)
🤍🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
Teen Fiction"Annecim intikamımızı aldım." "6. yaşımın 7. yaşımın 8. yaşımın 9. yaşımın intikamını aldım. Senin ağladığın her gün için intikam aldım. Senin her çığlığın için intikam aldım. İkimizin mavi gözlerinden göz yaşı akıtan o pislikten intikamımızı aldım...