BAŞLANGIÇ

66 10 0
                                    

Esmer, kirpikleri kaşlarına dek gelen, saçları fazla sık olmayan zayıf bir çocuk elinde kenarları siyah özel işlemeli mendile bakıp ağlıyordu.

Kaşları çatıktı ya Rüyaya çok kızmıştı onu rahatsız ettiğinden dolayı ya da içindeki öfkesini gözlerinden anlamıştı Rüya.
"Gözlerin iyi görünmüyor kırmızı olmuşlar Çiğdem ablayı çağırmamı ister misin?" bunu derken kendi gözlerinden bihaber olan Rüya o an sadece karşısında duran o çocuğu düşünmekle meşguldü.. Merhameti ona babasından emanetti.
"Sen de kimsin başımdan çek ve git. Kimseye ihtiyacım yok benim. Duydun mu ben kendi..." cümlesini tamamlayamadan karnını tutarak acıyla kıvranmaya başlamıştı.
Rüya ne olduğunu anlayamamıştı. O sırada Çiğdem hemen odaya girmişti.

"Ah oğlum ben sana demedim mi hareket etme diye. Bilmiyor musun sanki ağrın hep karnına vuruyor hastanelik mi olmak istiyorsun yine?
Dur bekle beni burada ağrı kesici ilacını getireyim. " telaşlı şekilde hızlı hızlı konuşmuş ve gözleri Rüyanın üstüne kaymıştı.
"Güzel gözlü kızım neden kalktın yatağından bir şey mi istedin?" kafasını iki yana sallayarak, gözleri ile Merti gösterdi suskunluğunu koruyordu.
"Tamam kızım tamam siz uslu uslu durun ben hemen geliyorum şimdi." deyip kapıyı örtmeden alelacele ilaçları almak için aynı katta koridorun sonunda bulunan mini buzdolabında ki ilaçlara doğru büyük adımlarla yöneldi.

Rüyadan büyük durduğu anlaşılabiliyordu bu onu telaşlandırmıştı, bir kelime daha etmeye kalksa acaba ona kızar mıydı diye endişelenmiyor da değildi.
Susmayı tercih ederken gözleriyle karşısındaki çocuğu süzüyordu. Terden üstü sırılsıklam olmuştu. Elleriyle yatağın çarşafını sıkıyordu bu sırada bir şey dikkatini çekmişti, elindeki mendili hiç bırakmıyordu acısından kıvranmasına rağmen.

"Geldim oğlum geldim. Sen sırılsıklam olmuşsun ya ablam. Dur Mertim dur şimdi bu ilaçlarını içiver kuzum sonra bir üstünü değişiverelim emi korkma sen iyileşeceksin hadi iç ilacını. " Çiğdemin bu telaşı ve içtenliği Rüyayı etkilemiş idi.
Anlaşılan Merti çok seviyorlardı. Bunu; Seherin Rüyayı yatakhaneye getirdikten sonra odada biri ile konuşup, ilgilendiği kişi demek ki Mertti, buradan şunu anlamıştı.
İnsan ancak ilgilenip merak ettiğini sevebilirdi bu da demek oluyordu ki Mert de seviliyordu.

Seher Mertin ilaçlarını içirip üstünü değiştirmiş sonrasında Rüyaya; bir ihtiyacı olursa Çiğdemi en alt kat yemekhanenin mutfağında bulacağını söylemiş, odadan çıkmıştı. Mertinde ilaçlarını alır almaz uyuyacağını biliyordu çünkü ilaçlar uyku yapıyordu.
Rüya ise kendi yatağına çekilmiş aklı hâlâ yaşadığı olaylardaydı. Kendini çok yalnız ve kimsesiz hissediyordu.

Bir keresinde annesi ile gittiği kasabanın o büyük pazarında bir anda kaybolmuştu.
Allahtan onu orada evlerinin aşağısında oturan Yadigâr Teyzesi görmüştü de ellerinden tutarak Leyla'ya teslim ettiğinde, annesine koşarak sarılıp bulduğu iç huzuru ve güven hissiyatını başka hiçbir yerde hissetmemişti. Şu an en çok da o duygulara ihtiyacı vardı.

Gözlerini kapatarak bunları düşünürken aslında uyuyordu. Uyurken bile bunlar aklındaydı ve uyurken bile gözlerinden yaşlar akıyordu.
Hiçbir acı yüreğini bu kadar acıtamazdı.

"Çocuklarım hadi uyanın yemek saati." Seher Rüyayı herkesle tanıştırmak için onla birlikte yemeğe inmeyi tercih etmişti.
Ama Rüya hâlâ deliksiz uyuyordu.
Seher bunu fark ederek ilk  Merte dönmüştü yüzünü.
Mert çok üzülünce hasta düşüyordu. Bu sebepten 3 gündür yataklara düşmüştü ama şu an dinlendiği için enerjisini toplayabilmişti bilhassa.
"Mertçim nasılsın bakalım daha iyi misin?" diyerek Mertin yatağının ayak ucunda ki başlığına ellerini yerleştirmişti. Mert kendini düzelterek;
"Çok teşekkür ederim Seher Anne daha iyiyim. Seher Anne bir şey soracaktım bu sürekli ağlayan kız da kim? Camdan dışarıya baktığımda uykusunda ağlıyor ve sayıklıyordu." .
"Ah oğlum sorma çok talihsiz bir kız çocuğum daha oldu adı Rüya. Anne ve babasını daha yeni trafik kazasında kaybetti. Lütfen daha ılımlı olmaya çalış olur mu oğlum burada hepimiz bir aileyiz daha duyarlı olacağınızdan şüphem yok." Mertin içine kaynar sular dökülmüştü.

Çok talihsiz bir olaydı o yaşta ki kızın herşeyini kaybetmesi ama kendi durumunu da düşününce durdu aklındaki düşünceleri. Mert 7 yaşındaydı, bulunduğu A grubundaki sınıfın en büyüğüydü bu sebepten olayları daha iyi idrak edebiliyordu.
Yakında B sınıfındaki yaşıtlarıyla ve ondan 3-4 yaş büyüklerin de olduğu sınıfa geçecekti. Ama yer sorunundan dolayı şimdilik A grubundaydı.

Seher Rüyayı da uyandırıp üstüne yeni ve temiz giysileri giymesini söylemişti. Gri bir eşofman ile üstüne siyah bir kısa kollu badi giymiş Seherin uzattığı eli tutuvermişti.

Seher, Rüya ve Mertle beraber yemekhanenin yolunu almışlardı. Rüya çekinerek Seherin tam olmasa da arkasında durmayı tercih ediyordu. Mert her zamanki yerine geçmiş yapılacak konuşmayı bekliyordu herkes gibi. Uzun paralel sırada olan masaların önünde yetkililerin yeri olan geniş masanın önünde Seher boğazını temizleyerek konuşmaya başlamıştı.
" Sevgili çocuklarım A grubundaki sınıfımıza yeni bir arkadaşınız daha geldi adı Rüya 5 yaşında önümüzdeki Ekim ayında 6 yaşına girmiş olacak.
Aranızda iyi anlaşıp güzel zamanlar geçireceğinizden şüphem yok. Hepinize afiyet olsun yemeklerinizi güzelce yedikten sonra yataklarımıza geçiyoruz. " konuşması biter bitmez Rüyayı boş olan sandalyeye oturmasını söyledi.

Etrafta Çiğdem gibi birçok görevli vardı. Çocuk yuvası olduğundan 0-12 yaş grup aralığında ki çocuklar yer alıyordu bu yetimhanede. Yaşlar küçük olduğundan görevli sayısı fazlaydı. Rüyanın yanında oturan görevli yemek yemesine yardım edebileceğini söylemişti ama Rüya kabul etmemişti, zaten yemek yemeyi biliyordu.
Rüya yemek yemek istemiyordu ama Seherden ve ortamdan çekindiği için mercimek çorbasından bir kaşık almış ve etrafı kolaçan ediyordu. Çok tuhaftı ondan büyük duran Mert tek başına yemiyor bir görevli yediriyordu. Aptal bir şımarıklıktan başka bir şey değildi bu Rüyaya göre.

O sofradan sadece çorbasını zar zor içip kalkmıştı Çiğdem ve adını bilmediği görevli yedirmeye çalışmış ama inat etmiş yememişti. Yatakhanenin yolunu aldıklarında onları grup halinde yönlendiren görevli kişiler vardı. A grubunu yönlendiren kadın diktatör ve sert görüntüye sahip birisi olduğu her halinden anlaşılıyordu.

Sırayla kızlar lavaboda dişlerini fırçalıyordu, hemen yan tarafta olan erkekler aynı işlevi görüyorlardı. Rüyanın ailesinden edinmiş alışkanlıklarından birisiydi.

Beyaz ve tozpembe olan battaniyeyi devirip beyaz çarşaflı olan yeni yatağına kuruldu. Gözüne hiç uyku serilmemişti. Yanında bir kız uyuyordu arkasında ve ayak ucunda da. Bir kendisi uyuyamıyordu. İki yatak arasında olan komodinin üzerinde bulunan suya yöneldi karnının gurultusunu azaltmak için 2 bardak kadar su içmişti. 15 dakika sonra yataktan kalkıp tuvalete doğru yol aldı. Aynadan kendisine bakıyordu. Hayır burada bulunmak acı veriyordu ona, burada kalmak istemiyordu.
Koridora çıkarak duvarın kenarına çöktü ve sessizce ağlıyordu. Günlerdir yatağından kalkamayan uyuyan Mertinde uykusu kaçmış ve o sesi duyabiliyordu. Yatağından kalkıp koridora doğru yöneldiğinde Rüya yere çökmüş biçimdeydi.
"İyi misin Rüya hadi kalk ne oldu bir yerin mi acıyor? " Rüya bu yetimhanede sadece gözleri babasına benzeyen çocuğa konuşmuştu.
"Annemle babamı özledim hiçbirşeyim yok." içindeki duygu selini ancak gözyaşlarıyla atabiliyordu.
Mert elinde sıkı sıkıya tuttuğu mendilini uzattı Rüyaya.
"Al bunu. Ben artık korkmuyorum. Her korktuğunda buna bak ve sakın kaybetme. Şimdi ayağa kalk Bilal abi seni bu saatte görürse iyi olmaz." deyip elini uzattı Rüyaya. Önce mendili aldı sonra elini tutarak kalktı. Ama şunu fark etmişti Mertin elleri titriyordu ve elleri tuhaf bir şekildeydi merakına yenik düşerek "Eline ne oldu?" Mert aniden sol elini arkasına atarak "Hiçbir şey. Hadi çabuk ol saat oldukça geç." Mert önde Rüya arkasında ilerliyorlardı. İkisi de yataklarına geçmişti.
O odadaki çocukların kimisi acılarına sarılarak kimisi ise içindeki hayal dünyasına sarılarak uyumuşlardı.

*

Çok garip değil mi sizce de, Mert adeta sır kutusu gibi değil mi? O mendili Rüyaya verirken "... Ben artık korkmuyorum." demesi garip değil mi? Ona kim demiş olabilirdi ki korkmaması gereğini? Mert neden korkmamalıydı? O yaştaki çocuk denilenlere uyup korku duygusunu içinden nasıl ve neden atmıştı?
Şimdi o sorulara yanıt bulmanın sırası değil mi?

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin