BÖLÜM: 5

22 9 4
                                    


''ya hadi gelmedik mi daha?'' diye yakındım. Gözlerim bağlıydı. Bizimkiler tutturdu bağlayalım diye. Çok çabaladım bağlamamak için ama on iki kişi birden üstüme gelince mecburen bağladım. Beni 'sürpriz' e götüreceklermiş. Arabadan indik. Burası tanıdık değildi.

'' burası neresi?'' diye sorduğumda '' kızım ne kadar soru sordun ya geldik işte içeriye girince görürsün neresi olduğunu.'' Dedi Ayaz. Sıkıntıyla iç çektim. Aklıma Gölge ve söyledikleri gelince burada mı diye etrafı inceledim. Bir şey bulamayınca suratım düştü. En azından o nereye geldiğimizi söyleyebilirdi.

Gölge?

Dedim kendi kendime. Bunu hemen dedikten sonra birine çarptım. ''Doğukan oğlum ilerlesene kız sana çarptı aniden durulur mu öyle?'' dedi Eren. Doğukan'a çarptığımı anladım. '' ah affedersin Mira arkamda olduğunu unutmuşum.'' Diyerek benden özür diledi. ''önemli değil.'' Dedim. Sonra zihnimde bir ses yankılandı.

Efendim?

Bu cevapla bu sefer ben durdum. ''hayda kızım bu ne önce Doğukan sonra sen sıradaki de Sinem mi?'' dedi Yiğit. Kıkırdadım. Arkamda duran Sinem beni itmeye başladı.

Burada mısın?

Diye sordum.

Üzgünüm Mira amacına ulaşamayacaksın.

Dedi.

Off

Diye cevap verdim. ''Ne kadar kaldı. Yürü yürü bitmedi bu yol ya?'' diye sitem etmem ile birlikte bir şeye çarptım. Cam bir kapıya çarpmıştım. Kapının cam olduğunu anlamamın sebebi ince fakat sağlam bir tabaka olmasıydı. Ayrıca bir gün Allah korusun siz de cam kapıya yapışınca anlarsınız cam kapının etkisini. 

(yazar: sanki tanka çarptı şuna bak.

Mira: tanka mı çarpsaydım. Ayrıca canım acıdı. Tabi sen nereden bileceksin? Hayatında hiç cam kapıya çarptın mı? 

Yazar: hem de çok kez :)

Mira: sen tecrübeliymişsin.

Yazar: tabi canım burada tecrübe konuşuyor. Ve inanın o cam kapının orada olmadığını sanarak koşup çarpmak....Allah düşmanımın başına vermesin.)

Ben kafamı çarpınca boşluğuma geldi ve sendeleyip yere düştüm. Acıyla inlediğimde benim sesimle birlikte kahkahalar da yükseldi.

Sen bana soru soracağına önüne dikkat et Paticik.

Dedi zihnimde yankılanan ses. Cevap vermedim. Şuan beni gözü kapalı bir şekilde serbest dolaştıran arkadaşlarıma mı yoksa Gölge 'ye mi kızacağımı bilemedim. '' Gülmeyin be!'' diye bağırdım.

Sus Gölge!

Dedim zihnime. Biri beni kaldırdı. O beni kaldırırken gözüme bağlanmış kuşak düştü ve bana bakarak sırıtan bir çift gri göz ile karşı karşıya geldim. Kaşlarım çatıldı. Arkamı dönerek bana gülen arkadaşlarıma baktım. Nasıl baktıysam kahkahalarını bastırdılar.

Kaşlarımı düzeltip Doğukan'a teşekkür ettim. Sonra içeri girdik. Burası küçük bir kafe tarzı bir yerdi. Aslında kafe değildi. Daha çok şarkı söylenen küçük eğlence merkezi gibi bir yerdi. Burada sadece biz vardık. Herhalde kapatmışlardır diye düşündüm. Her yer parti süsleri ile doluydu.

Onları kendileri yaptılar. Burayı senin için süslediler.

Dedi Gölge. Ona bunları nasıl bilebildiğini sormak istesemde etrafı incelemek ile meşguldüm. Her yer harikaydı. Muhteşem renk uyumları ve ışıklandırmalar vardı. Tam ortada bir masa vardı. Masanın üstünde kocaman çikolata kaplamalı bir pasta vardı. Herkes doğum günü şarkısını söylemeye başladı. '' İYİKİ DOĞDUN MİRA!''

KIZIL ÖFKE: UYANIŞ ( DÜZENLENİYOR )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin