'' Mira?'' dedi Alkım sessizce. Ona çaresizce '' Gidin'' dedim. Alkım ve Akın diğerlerini alıp içecek tezgâhının arkasına geçti. Onlar güvende olduğu için artık rahatlayabilirdim. Ama çok değil. Hala halletmem gereken bir sorun vardı. O da tam olarak karşımda duruyordu. Önümdeki masanın üstüne çıkıp bağdaş pozisyonunda oturdum.
'' eee sence adamların ve sen beni yenebilecek kadar güçlü müsünüz?'' dedim. Sinirlenmişe benziyordu. Ve bu beni memnun ediyordu. Yapmacık bir kahkaha attı.
'' bence sana fazlayız bile.'' Dedi. Bu sefer gülen ben oldum. '' e o zaman görelim hala marifetlerinizi hanımefendiler.'' Dedim. Hanımefendiler sözcüğü onları kızdırırken ben gülümsüyordum.
'' İlk kim geliyor. Acaba?'' dedim. '' ne yani gözlerin kırmızıya felan dönmeyecek mi?'' dedi. '' sana o kadarı fazla Kevin'cık.'' Dedim. Ve kevin'ın işaretiyle öndeki iki kişi bana saldırmaya çalıştı. Saldırılarını kolaylıkla önledim. Ardından ikisininde aynı anda kafasına isabet edecek bir tekme savurdum. Duvara doğru savruldular. Ölecekler mi bilmem ama büyük bir beyin tramvası geçireceklerine emindim.
'' bu mu bana fazla gelecek adamlar?'' diyip kahkaha attım. Bu onu sinir ederken beni gülümsetiyordu. '' erken konuşuyorsun daha sadece iki adamımla dövüştün ki buna dövüşmek denirse.'' Sırıttım. '' ben buna dövüşmek demedim ki'' diyip ona bir bakış attım. Kafama gelen cam şişesinden kılpayı kurtulduğumda arkama dönüp kalan kırık parçalarına baktım.
'' tch tch tch çok ayıp'' dedim Kevin'e tekrar dönerek işaret parmağımı salladığımda ters takla açarak başta bağdaş kurduğum masaya tekrar oturdum. '' sıradaki?'' dedim. Kevin tekrar adamlarına işaret verdi. Onlar öne çıkarken sıkıntıyla iç çekip '' bu böyle olmaycak gibi.'' Dedim. Masadan aşağı indim. Arkadaşlarımın nerede olduğuna bakmak için kafamı çevirdim. Beni izliyorlardı. En azından iyilerdi. Kafamı tekrar önüme çevirdiğimde az daha yumruk yiyordum. Kolayca kurtulableceğim bir darbeydi.
Bana yumruk atan adamın karın boşluğuna sert bir tekme vurdum. Nefesi kesildi ve yere düştü. Yere düştüğünde ona yukarıdan baktım. Kevin beni izliyordu. Ona bakarak yandaki sandalyeyi alıp adamın kafasına geçirdim. Adamın kafa sağlammış sandalyeyi kırdı be. Yerde yatan cesedin üzerinden atlayarak diğer adamlarla dövüşmeye başladım. Ve bana doğru gelen üç adamı daha ölümün sessiz kollarına teslim ettim. Etrafımı sarmışlardı. Keyifle sırıttım.
'' Hadi bakalım size soru: Bana dövüşün Üç altın kuralını söyleyin.'' Dedim. Ve iki kişi daha yerdeydi. '' ne saçmalıyorsun sen?'' dedi Kevin. Kıkırdadım. '' sakın bana bilmediğini söyleme'' Dedim. Kevin hala bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Kahkaha atmaya başladım. '' sen ciddisin'' dedim. Kahkaha atmayı kesip '' o zaman benimde ciddi olmam lazım'' diyip yüz ifademi ciddileştirdim. Sırıtmaya başladı. " bizi yenebileceğine çok eminsin ama yanıldığını sana kanıtlayacağım ." dedi gülümsemesi genişlerken.
''İki dakika içerisinde on adamını indirdim ve sen hala bana sırıtıyorsun!'' sinirlenmiştim. '' işte bu yüzden sizden nefret ediyorum. Adamlarınızın ölümüne asla üzülmezsiniz. Onları değersiz bir piyon gibi görürsünüz. Ama unuttuğunuz şey şu, piyonlar başlamadan oyun başlamaz. Ayrıca benimde bir zamanlar piyon olduğumu düşünürsek piyonları hafife almaman gerekir.'' Dedim. Kevin cevabıma karşılık olarak
'' evet piyonlar oyunun değersiz taşı değildir. Aksine değerlidir. Ama onlar kazanmak için, karşı tarafın Şah'ını ele geçirmek için oyunu başlatırlar. Ve aynı zamanda kendi şahlarını korumak için ölürler. Ayrıca sen sıradan bir piyon değildin. Sen Şah olmak isteyen bir piyondun.'' Dedi. Bu sırada sekiz kişiyi daha yere sermiştim. '' hayır. Ben asla Şah olmak istemedim. Ben Şah'a boyun eğmek istemedim. Kurtlar boyun eğmez eğdirirler. Huyumuz kurusun işte.'' Dediğimde kızarıp bozaran yüzünü keşke telefonumla çekebilseydim. ''Evet, o zaman ben size dövüşün altın kurallarını söyleyeyim.'' Dedim. '' tabi bunu çoğunuz duyamayacaksınız ama olsun'' diye de ekledim.
Etraf çoktan savaş alanına dönüşmüştü. Arkadaşlarım hala yerindeydi. Onlara yaklaşan bir tehlike yoktu. Yani fırlatılan şişeler, bardaklar, masalar ve sandalyelerden onlarda nasibini alıyordu ama küçük parçalar oldukları için kolayca kurtulabiliyorlardı. Boğazımı temizleyip yaptığım işe devam ettim.
'' kural bir asla ama asla düşmanını hafife alma. Çünkü onu ne kadar hafife alırsan sana o kadar ağırlık yaratır. Mesela siz. Siz beni hafife alarak bu dövüşü kaybettiniz bile.'' Hiçbir silahımı kullanmadan hepsini alt edebiliyordum. Ama yine de tedbiri elden bırakmayıp birinci kuralı uyguluyordum.
'' eğer birinci kuralı umursamaz ve çiğnersen ikinci kuralı da çiğnemiş olursun. İkinci kuralımız ise kendini asla büyütme. Eğer düşmanını küçümsersen kendini büyütürsün.'' Dedim. Hiç tereddüt etmeden üzerime geliyorlardı. Geldikleri gibi de diğer dünyaya gidiyorlardı. Yani en azından ben öyle düşünüyordum.
'' üçüncü ve son altın kural asla duygularınla hareket etme. Hadi bunu açalım.'' Dedim. Ben bunları söylerken Kevin ile birlikte on bir kişi kalmıştı. '' eğer duygularınla mücadele edersen tereddüt edersin. Duygusal bakarsın. Ya da duyguların bedenini ele geçirir ve bu da dövüşü kaybetme sebebin olur.'' Dedim. Kevin'ın son adamını da yere serdikten sonra '' artık bitti'' dedim. Kahkaha attı. '' senin hatan ne biliyormusun Kızıl Kurt? '' diye sordu. Ona anlamadığımı belirten bir yüz ifadesiyle baktım. Etrafım birden bir enerji dalgasıyla kaplandı. '' Beni hafife almak'' dedi. Ben daha ne olduğunu anlamadan ani bir acı ile inledim ve duvara fırlatıldım.
******************************************************************
Herkese merhaba
Geçen hafta bölüm gelmedi üzgünüm. Sadece artık motivasyonum kalmadı. bunun hakkında panomda bir yazı paylaşacağım.
Her neyse bölüm nasıldı?
Mira nasıl duvara fırlatıldı?
Sizce Kevın beni hafife aldın derken neyi kastediyordu?
Bu arada yazım hataları ve noktalamalar için üzgünüm. ben bunları normalde world belgesinde yazıyorum ve buraya kopyalıyorum. kopyalarken sorun çıkıyor. hatalarım varsa belirtin lütfen.
Herkese iyi geceler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ÖFKE: UYANIŞ ( DÜZENLENİYOR )
FantasíaAslında buraya ne yazacağımı bilmiyorum. Sanırım normalde buraya öyle bir şey yazmalıyım ki insanları hikayeme çekmesi lazım. Ne yazık ki bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Eğer hikayemi okumak istiyorsan okumaya başla demen yeterli. çünkü ne ben bur...