Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
***
"Sehun, Kai ve Chahee." dedim onları tanıştırmak için.
"Arkadaşlarım; Lisa, Jisoo, Rosé, Seungri, Daesung ve Jiyong." Bizimkileri sağ baştan saydığımda hepsi karşılıklı gülümsediler. Tek anormal olan Lisa ve Jiyong'du. Lisa ağzı kulaklarında sırıtırken Jiyong buralı olmayarak çevresine bakıyordu. Gıcıklık işte...
"Tenıştığıma memnun oldum." dedi Sehun Lisa'ya bakarak. Lisa'da en başından beri onda tutuklu kalmış gibi gözlerini ayırmıyordu ondan. Hem de tüm uyarılarıma rağmen... Şıpsevdi aşığımız Lili.
"Bende~"
Lisa'nın beline sardığım kolum sayesinde kimse anlamadan ona uyarı amaçlı ufak bir çimdik attım. Daha fazla gülümsememesi için. Gerçi buz gibi olan Sehun'un da ondan farkı yoktu..
"Ah! Jen.. Neyse." dedi sinirle bana bakarak. Ona bakmadan kafamı diğer tarafa çevirip kıkırdadım onun bu haline..
"Hadi yola çıkalım. Geç kalacağız yoksa." diyerek saatine baktı Kai. Onlar motorlarıyla gelmişlerdi. Hepsinde olan deri ceketler bir de... Ortamlarını merak ediyordum şahsen. Annemin vakıftan arkadaşlarının çocuklarıydı hepsi. Anneme anlattığımda o söylemişti. Daha önce bir iki sefer karşılaşmıştık yani.
"Ee nasıl yapalım?" Chahee bana bakarak konuştuğunda anlamadığım için kaşlarımı çattım.
"Jen seni arkama alayım. Sehun Lisa'yı alsın. Kızlardan birini de Chahee alırsa siz de bir arabaya sığarsınız." Dedi Kai en sonda erkekleri göstererek.
"Bir motora iki kişi oturmaya gerek yok." Jiyong gayet relax bir şekilde konuştuğunda bu sefer Kai'ler anlamamıştı.
"Nasıl sığacaksınız?" diye sordu Sehun. Jiyong hızlı bir kafa işaretiyle Seungri ve Daesung'a döndü. İkisi okulun arka kısmına doğru yürümeye başladıklarında anlamıştım ne yapacaklarını. Jiyong'un arabasını getireceklerdi.
Hepimiz onların gelmesini beklerken araba lastik sesleri doldurdu kulakları. İki tane beyaz spor araba yaklaşarak önümüzde durdu.
"Hadi kızlar." dedi Seungri bizimkilere göz kırparak. Jisoo, Lisa ve Rosé kıkırdayarak Seungri!nin sürdüğü arabaya bindiklerinde ben de öne binmek için kapının koluna uzandım ama benden önce bir el kapıyı açıp arabadaki tek boş yere bindi. Daesung..
"Kusura bakma Jen. Ri nereye ben oraya." dedi gülümseyerek.
"Alacağın olsun Dae!" dedim yalancı bir sinirle.
"Geliyor musun?" diye seslendi Jiyong öndeki onun olan beyaz arabanın şöför kapısını havaya kaldırarak açtığında.
İç çekerek onun arabasına doğru ilerlemeye başladım. Ön kapıyı açarak bindim arabaya.
"Üniversite Seoul'de ki değil mi?"
"Hı hı."
Chahee'ler motorlarıyla bizden önce davranarak çıktılar yola. Ardından da Jiyong çalıştırdı arabayı.
"Kemerini tak." dedi sessizce. Gözü sadece yoldaydı. Bana asla bakmıyordu.
"Kemer takmayı sevmiyorum." dedim bende onun aksine sadece ona bakarak.
"Sen kemer takmadan yola çıkmazsın."
"Çıkmazdım." Dedim onu düzelterek.
"3 yıl sandığımdan daha çok şey değiştirmiş sende."
"Belki de."
"Gerçekten ayrıldın mı ondan? Bitti mi yani?" Aklımda dönüp dolanan tek soru buydu.
"Evet. Bitti. Daha önce yapmam gereken ama bir türlü yapamadığım şeyi yaptım."
"Ne güzel." dediğimde sırıtarak bana döndü bir anda. Kahretsin 'ne güzel' ne demekti ya? Düşündüğüm şeyleri söylemem gerektiğini bu yaşıma kadar öğrenememiş miydim ben?
"Güzel mi? Sevindin sen."
"Yok hayır. Niye sevineyim ki?"
"Bilmem. Orasını sana soruyorum ya işte."
"Öyle bir gereksiz ruh hastasının hayatımızdan, arkadaş grubumuzdan çıktığına seviniyorum sadece."
"Bu kadar yani?"
"Evet bu kadar Jiyong. Başka ne olacaktı? Senin özel hayatın beni ilgilendirmiyor." dedim omuz silkerek.
"Yalan söylemek konusunda gelişmişsin Jen.." dediğinde aklımda uçuşan şeytanalra uyarak onu sinirlendirmesini umduğum şeyi söyledim.
"Yeni Zelanda'da ki erkeklere yalan söylemek zordur. Eski erkek arkadaşlarımdan alışkanlık işte."
Araba sert bir frenle durduğunda bana şaşkınlıkla bakan Jiyong'a döndüm bende. Hadi ama çok mu dinirlenmişti?
"Erkek arkadaşların?" dedi kaşlarını çatarak.
"Evet. Erkek arkadaşlarım."
"Ha bir tane de değil." dedi yanağını içeriden ısırarak. Bu hareketini bile bilecek kadar yakındna tanıyordum onu...
"Evet Ji. Rahibe gibi mi olmamı bekliyordun?" dedim kahkaha atarak.
"Başkaları mı öptü seni benden önce?... Başkaları mı dokundu sana?" dedikleriyle afallamıştım. Oldukça sinirli duruyordu şu anda. Gözlerinden öfke akıyordu. En garibi ise bizim şu anda trafiğin ortasında, yolun ortasında duruyor oluşumuzdu..
"Biz ayrılalı çok oldu. Bunu neden bu kadar önemsiyorsun anlama-"
"Anlamıyorsun değil mi? Anlamıyorsun değil mi Jennie?! Biz ayrılalı çok oldu diyorsun... Ben daha dün kapına gelip öptüm seni. Sence neden öptüm? Neden karşı koyamadım sana? Bir düşün. Bir düşün, çalıştır şu beynini. Karşıma geçmiş anlamıyorum diyorsun."
Kafama dank etmişti şimdi. Gülümsedim aklıma gelen şeylerle. O beni hala seviyor muydu yani?
"Sen beni seviyorsun hala..." Ağzım kulaklarımdaydı. Gözlerimin içi gülüyordu sanki..
"Çok hoşuna gitti galiba." dedi gözlerini devirerek. Sinirliyken bir başka oluyordu..
"Ji.."
"Ne?!"
"Gülüyorum çünkü.. Ben de seni seviyorum. Asla çıkmadın aklımdan. Bir gün bile.. Her gece uyumadan önce seninle tekrardan beraber olmamızın hayalini kurdum.."
"Bu yüzden beraberdin herhalde o erkek arkadaşlarınla!"
"Yalandı. Seni sinir etmek içindi." dediğimde mutlu mu olmuştu yoksa rahatlamış mıydı anlamamıştım.
"Dün gece, beni ilk defa öpen sendin. İlktin benim için."
"Jen-"
"Boşversene hala seviyoruz birbirimizi işte." Onun ensesinden tuttuğum gibi yapıştım dudaklarına. Dışarıdan gelen korna seslerini duymuyordu kulaklarım. Arkamızda oldukları için arabadan inmiş 4 bir yandan cama yapışmış bizi izleyen bizimkileri de umursamıyordum. Sadece öpüyordum onu. Tekrardan kazanılmış bir zafer gibi. Benimmiş gibi.
"Sevgilim olur musun? Tekrardan." diye sordugeri çekildiğinde fısıltıyla. Kafamı onaylarcasına sallayıp cevapladım.
"Olurum. Yine yeniden seninle beraber olurum."
***
Aga neler oluyor? sjhdbcjsdjsb yazarınız çok mutlu bu aralar. Yansıyordur bölümlere. Yazdığım şeylere..
Bir sonraki bölüme kadarrr hoşçakalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENEMY ※ Jendragon
Fanfiction"Ay ve yıldızlar yükselirken biz dans ediyoruz Jennie." -050520-