(17) hiçbir şeyi hak etmediğimi bilsem de

519 110 221
                                    

17. Bölüm

Jimin'in hatırladığı son canlı şey, restoranın önünde durup masada ciddiyetle oturan ve gözleri, ağartılmış sarı saçlarını örten bir siyah şapka ile kapanmış Yoongi'ye bakmasıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Jimin'in hatırladığı son canlı şey, restoranın önünde durup masada ciddiyetle oturan ve gözleri, ağartılmış sarı saçlarını örten bir siyah şapka ile kapanmış Yoongi'ye bakmasıydı. Hatırladığı son şey buydu, erken ilkbaharda orada dururken soğuğun cildine çarptığını ve beyaz karların ayakkabılarının altında eridiğini hissediyordu ama bir şekilde artık boynuna esenin soğuk bahar rüzgârı mı yoksa sızmaya başlayan erken yaz sıcaklığı mı olduğundan emin değildi.

Jimin'in hatırladığı son şey yolun ortasında durduğuydu, ama şu anda kendini nefes nefese koşarken bulmuştu. Gökyüzü çoktan kararmıştı ancak tepelerin ötesindeki kırmızı nokta hâlâ görülebiliyordu ve yıldızlar yavaşça canlanmaya başlamışlardı. O ve Yoongi nihayet Songcheon-gil'e ulaştıklarında, gün batımı son nefesini veriyordu.

Ama bu sefer Yoongi'nin nerede olduğunu bilmiyordu. En son birliktelerken spor salonunun deposundaydı, Jimin ağlıyordu ve Yoongi elini tutarak ona Yeoryang-myeon'un başına gelen en iyi şey olduğunu söylüyordu. Jimin başını salladı. Hayır, Yoongi en karmaşık tuhaflığı ve kendi tarzıyla sadece iyi bir arkadaş oluyordu. Midesindeki o kelebekleri, göğsüne yayılan o sıcaklığı ve biraz daha yüksek sesle atan kalbini hissetmemeliydi.

Ama neden şimdi canı çıkarcasına koşuyor ve Yoongi'yi arıyordu? Jimin yarı yolda durdu, nefesini düzenlemeye çalıştı ve bu arada da ayakkabılarını çıkardı. Ayakları ağrıyordu. Elbette ağrıyorlardı. Sadece birkaç saat önce Yeoryang-myeon'un engebeli arazisinde yalın ayak koşmuştu. Ayaklarını biraz daha yakından inceleyince, çoraplarının kanadığını fark etti. Yoongi'nin yaptığı korkunç sargıyı evde değiştirmiş ve oldukça kalın bir çorap giymişti.

İçini çeken Jimin acıyı umursamadan tekrar ayakkabılarını giydi. Zaten fiziksel acıyla baş etmede her zaman iyiydi, daha küçük bir çocukken doktorlar o korkunç görünümlü şırıngayla kanını aldıklarında bile ağlamamıştı.

Evet, Park Jimin fiziksel acı konusunda her zaman iyiydi. Fiziksel acı, ona korkunç gelen başka bir acı biçiminden çok daha farklıydı, onu basit kelimeler ve bakışlar gibi şeylerle etkisiz hale getiremezdi.

Jimin adımlarını hızlandırdı. Sadece yarım saat önce Namjoon'un evindeydi ve Yoongi'nin nerede olduğunu sorduktan sonra liderlerinden omuz silktiği bir cevap almıştı ancak Jimin'e Yoongi'nin daha önce orada olduğunu söylemişti.

"Aslında kaçmakla ün yapmış," dedi Namjoon Jimin'e. "En son evden kaçtığında, bütün kasaba onu aramak için neredeyse çıldırdı. Üç gün sonra hiçbir şey olmamış gibi geri döndü."

"Yani bu hiç yeni bir şey değil mi?"

Namjoon omuz silkti. "Bu tipik Yoongi. Babasıyla arası pek iyi değil, biliyorsun. Sadece ona bundan bahsetme."

love is patient, love is kind. (same love, 2) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin