2

1.2K 150 204
                                    

Kalben, Perişahı'nın Kızı

Derin bir boşluğun içine yerleşip orayı yuva sanmak.

Parmaklarımın arasından yağmur gibi akıp giden toprak tanelerine boş gözlerle baktım. Kendime ıslanmış çamurun altında yuva yapmaya gücüm yetmiyordu fakat ruhumda açılan o derin, o tatsız boşluğa bedenimi sığdırabilmiştim. Madem sığmıştım, o halde orası benim yuvam sayılırdı. Öyle söyleyecektim kendime. Öyle söylemenin kesif tadını her yanıma sindirecektim. Başka çarem kalmış mıydı? Başka çare sunulmuş muydu önüme?

Avuçlarıma yapışan toprak tanelerine bakarken başımı iki yana salladım. Başka ve daha parlak seçenekler derdi çözülebilecek insanlara sunulurdu. Benim derdimin bir çaresi olmadığını dünya hep bir ağızdan bağırarak kafamın içine sokuyordu.

Neye karıştığımı düşünmek için vaktim kalmadığını hissediyordum. Büründüğüm siyah çarşafın içinden dünyanın tamamını karşıma almak istiyordum. Bir sahnede olacaktım yine. Dünyanın tamamı beni görebileceği şekilde koltuklara sıralanacaktı ve onlara sesimi duyurmak için gür bir şekilde konuşacaktım.

Sesim kısılmak üzereymiş gibi endişeyle kaşlarımı çatıp elimdeki topraktan, gördüğüm mezar taşlarından, gölgesi yere düşen ağaçlardan kurtuldum. Annemin yanında değildim. Ben bir kaosun ortasına fırlatılmıştım. Yalnızdım. Arkamda kimin olduğunun bir önemi yoktu. Elimde daha önceden tutmadığım anlaşılmasın diye sıkıca kavradığım bir silah vardı. Mağara mıydı burası? Hâlâ algılarımı tam olarak anın içinde tutmayı beceremiyordum.

Hatay'da, Antakya'nın hiç var olmamış ya da var olmayacağı herkese tembihlenmiş gibi görünen ıssız bir noktasındaydım. Elimdeki silahın namlusu ismini aklıma kazıdıkları adamın ensesine dokunuyordu. Göğsüm aldığım nefesler sebebiyle yükselip alçalıyordu. Diğer yandan beni nefes nefese, kendisiyle baş edemeyecek biri olarak görmesini istemiyordum. Nefesimi kontrol altında tutmak için ona sezdirmeden burnumdan derin nefesler alıp vermeye başladım.

Aynı anda adamın sesi kulağımda çınlamaya devam etti. Sürekli "Sonunda," diyordu. "Nerede kaldın?" diye de devam ediyordu. Bunu bir defa söylediğinin farkındaydım. Kırk birinci kez söylemeye kalkışması enteresan olurdu zaten. Yine de kulaklarımda uğuldayıp duran kelimeleri nereye sığdıracağımı bulamıyordum. Benim buraya geleceğimden haberdar mıydı? Bu nasıl olabilirdi ki? Tokgöz her şeyi kusursuzca planladığından bahsetmişti. Antakya'ya kadar Aziz'le beraber gelmiştim ve günlerdir bana ezberlettirdiği şeylerin içinde silahın soğukluğunu tadan adamın her şeyi bileceği detayı yoktu.

"Ellerini başının üzerine koymanı istiyorum," dedim sesimin çıkacağına ikna olduğumda. Ağzımı bile örten çarşaf nedeniyle sesim boğuk çıkmıştı. Önemli değildi. Ondan ne istediğim net biçimde anlaşılıyordu. Gümbürdemekten başka bir şey yapamayacakmış gibi hisseden kalbimin sesini duymaması yeterliydi. "Acele et. Ellerini başının üstüne koyduktan sonra yere çökeceksin."

Söylediğimi hemen yapıyor olmasına inanamadım ama şaşkınlığımı çabuk atlattım. Dere gibi akan bir suyun sesi geliyordu. Kulaklarım öyle bir hassasiyet kazanmıştı ki, o sesin yanı sıra önümdeki adamın kollarını kaldırıp ellerini başının üstüne koyarken çıkardığı belli belirsiz sesi bile duyabiliyordum. Namluyu ensesinden çekip başının arkasında tutmaya başladığımda usul usul yere çökmüştü. Dizlerinin üstüne dururken sırtındaki kasların gerildiğini, izlerinin de aynı şekilde harita gibi şekil oluşturduğunu fark ettim.

"Başka bir şey var mı?" dedi içinde herhangi bir somut duygu gizlemeyen sesiyle.

Şaşkınlığım artarken onu derinlerde tutmaya çalışmak güçleşti. Silahı kavrayan parmaklarımın bir an için gevşediğini anlayıp kendimi toparladım. "Neden öyle söyledin?" Bu soruyu sormamam gerekiyordu belki de. Aziz bir yerlerden çıkıp bana böyle davrandığım için kızsaydı ne yapardım? Muhtemelen tekmemle onun çenesinde bazı zonklamalar yaratmanın peşine düşerdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin