"Yalvarırım merhamet edin, ne istiyorsanız yapacağım." Siyah rugan ayakkabılarıyla yürüdü ve önünde diz çökmüş yüzü kanlar içinde ve ondan merhamet dileyen adamın seviyesine çöküp silahı onun çenesine dayadı ve kendi yüzüne bakması için kaldırdı "Ben kimim?" dedi. Sesi buz gibiydi ve etrafındaki aura bile önündekini diz çöktürmeye yeterdi.
"O-oh S-sehun." sesi korkudan tir tir titreyen savcının yaşları gözlerinden yanaklarına doğru süzülmeye başlamıştı bile "Güzel, en azından bunu biliyorsun. Şimdi..." silahını kenara bıraktı uzanıp adamın tek elini eliyle kavradı "Her sorunun vermediğin cevabı için 1 parmak. soruları cevaplamaya başlamak için her sorudan sonra 30 saniyen olacak..."
Güney Kore herkesin bildiği gibi Bir başkan tarafından yürütülmüyordu. Sadece halk şüphelenmesin ve ayaklanma olmasın diye göstermelik bir başkan seçiliyordu. Başkan adaylarının kim olacağı bile önceden belirleniyordu. Aslında seçilen başkanın tek yaptığı başkanın da üst rütbesi olan Mafia Line(y/n: Güney Kore'nin en güçlü mafya çetelerinin patronlarının oluşturduğu komisyon. O kadar güçlüler ki, Kore'yi yönetiyorlar diyebiliriz. Komisyon başkanımız da Oh Sehun.) dan gelen emirleri uygulamaktı. On yıllardır bu dört aile böyle bir otoriteye sahipti ve kimse gıkını çıkaramıyordu. Oh Tower, Park Holding, Kim Entertainment ve Kim Eğitim Kurumları.
***************************************10 YılÖnce *************************************
Çalan zil sesiyle Sehun yerinden kalktı ve salınarak kantine gidip bir paket çikolata aldı. Bahçeye çıkıp okulun çimlerine uzandı ve gök yüzüne bakmaya başladı. Pek duygularını belli eden bir çocuk değildi, hatta öğretmenlerinin tabiriyle duygusuz olduğunu da söyleyebilirdiniz.
"Kesin şunu, lütfen..." Bahçenin daha sessiz olan kesimlerinden gelen sesle yerinden kalkmadan kafasını çevirdi " Neden keselim ki? Hoşuna gitmiyormuş gibi davranman canımızı sıkıyor Jonginnie..." Doğruldu ve görülmeden çocukların yanlarına biraz daha yaklaştı "HOŞUMA GİTMİYOR DA ONDAN!" Jongin dedikleri çocuk sesini sinirle yükselttiğinde yakasından tutup onu hızlıca çalılıklara fırlattılar. Sehun bunu göründe sinirden resmen köpürdü ve saklandığı ağacın arkasından çıktı.
"İstemiyorum dedi, sağır falan mısınız?" Elleri cebinde, sesindeki özgüven oldukça yerindeydi "Sen bu işe karışma, Babana da bu kadar güvenme." Sehun sinirle güldü "Babam mı? Babama güvendiğimi kim söyledi ki?" ellerini cebinden ve ağzında her zaman tuttuğu kürdanı çıkarmadan onlara yaklaşmaya başladı.
"Şu şerefsize baksanıza, 3 e 1 dalaşa girmek ne kadar mantıklı gerizekalı herif."
"Sizin gündüz vakti üstelik okulda savunmasız bir çocuğu taciz etmenizden daha saçma olamaz inan bana." kollarını sıyırmaya başladı.
Bir kaç dakika sonra burnundan dudaklarına doğru süzülen kanı, kanlı ellerinin tersiyle silip çocuğun düştüğü çalılığa gidip eğildi.
" iyi misi- Aman tanrım. " uzattığı eli hava kalmıştır. Çalılıkların içine düşmüş, etrafı çiçeklerle kaplı bu çocuk o kadar o kadar güzeldi ki, sonsuza kadar yüzüne bakabilirdi. Çocuk elini tutmadan yerinden doğruldu ve elini çiziklerine götürdü "iyiyim... T-teşekkür ederim." Dolgun dudakları, esmer teni, güzel gözleri... Çocukla alakalı her şey sehunun vücudundaki her atomu titreştiriyordu.
O gün Sehun için çok önemliydi, çünkü Sehun hayatında ilk defa o gün, o çocuk sayesinde bir şey hissetmişti.
****************************************FLASHBACK END***************************************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy In The Flowers | Sekai
Fanfiction"Gün geçtikçe, sana daha çok bağımlı oluyorum." Top!Sehun Bottom!Kai