"ÇIKTIM!" diyerek ağabeylerine seslendi Jongin ve kapıyı kapatıp şemsiyesini açtı. Neyin yağmuruydu bu şimdi? Derince sert bir nefes verdi ve şemsiyenin altına girip hızlı adımlarla ana caddeye yürümeye başladı. Yağan yağmur kaldırımları ve asfaltı serinletmişti. Bu da Jongin'i hafifçe irkiltti. Siyah saçlarına yakışacağını düşündüğü beyaz kemik çerçeveli bir gözlük takmıştı. Üzerinde sportif mavi- kırmızı renklerin olduğu bir ceket, içinde üzerine yapışan siyah bir bluz, altında da kot pantolonları vardı.
Karnındaki kelebekler de pır pır uçuyorlardı. Sehun'un ona aşık olduğunu söylemesinden sonra ilk defa yüz yüze görüşeceklerdi. Elleri, titriyor, bunun düşüncesi bile yanaklarını az da olsa kızartmaya yetiyordu. Bunu ona henüz söylemese de o da Sehun'a karşı boş değildi. Aksine, adını duyduğunda bile hızlanmaya başlayan kalbi, onu kafede ve ya toplantılardan birinde görse ne hale gelirdi kestiremiyordu. Adımları küçük ama hızlıydı. Ya bir su birinkintisine basıp üzerini kirletseydi? Sehun ne düşünürdü o zaman? Daha dikkatli ve yere bakarak yürümeye karar verdi. Sönüp tekrardan yanan ışıkla kafasını kaldırdı Jongin. Sokak lambalarından birinin ışığı yanıp sönüyordu. Garip diye geçirdi içinden. Genelde böyle şeyler olmazdı.
"Doğru ya, yağmur yağıyor." dedi kendi kendine. Ne kadar da aptaldı? Elbette yağmurdandı. Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra olduğu sokağa doğru yönelen siyah bir Mercedes-Benz le kafasını refleksle arkaya döndürdü. Farları gözlerine doğru gelince istemeden gözleri kısılmıştı.
***********************************************************************************************
BİR GÜN ÖNCE
"Tamam, ben," Chanyeol kafasını yere eğmiş, hala masada olan ellerinin parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Kötü mü hissetmişti? Yoksa pişman mı olmuşu? Kyungsoo bundan emin olamamıştı "5 yıl önce yapmam gerekeni yapıp Seojun'un sorumluluğunu alacağım." Kyungsoo duydukları karşısında cidden şaşırmıştı. Sorumluluklardan kaçacağını düşünmüştü Chanyeol'ün ama öyle olmamıştı.
"Teşekkürler ama, üstesinden geliyorum." Chanyeol yere eğik olan kafasını şaşkın bir yüz ifadesiyle yavaşça kaldırdı. Madem herhangi bir sorumluluk yüklemeyecekti üzerine, neden ona Seojun'dan bahsetmişti "Evliliğini de berbat etmeye gerek yok." Chanyeol'ün gözleri iyice açıldı. Kendini değil de, onu mu düşünmüştü?
"Üstelik 5 yıldır babasız büyüyen bir çocuğun karşısına birden bir adam çıkarıp ona bu senin baban demek de haksızlık olur gibi hissettiriyor." Chanyeol onu anlıyordu. Kyungsoo oğlunun kafasını karıştırmak istemiyordu. Seojun'un beklediği, çevreden gördüğü ve öyle olması gerektiğini düşündüğü ikinci ebeveyn bir anne modeliydi. Ama karşısına onun beklediğinin tam tersi bir ebeveyn modeli çıkarmak kafasını tam anlamıyla allak bullak ederdi. Ve bu Kyungsoo'nun istediği en son şey bile değildi.
"Onunla zaman geçirmeyi istemek ve ya istememek senin kararın buna karışamam senin de oğlun. Ama vasi ebeveyni olarak kim olduğunu bilmesini , en azından şimdilik, istemiyorum." Chanyeol anlayışla kafasını salladı.
"Tahmin ettiğim gibi." Baekhyun camları filmli siyah arabanın içinden çektiği fotoğrafa bakarak iç geçirdi "Yine onun yanındasın." kafasını sinirle koltuğun baş dayama yerine vurdu. Başaramıyordu. Chanyeol'ü ondan uzak tutamıyordu. Daha iyi planlara ihtiyacı vardı.
*********************************************************************************************************************************************
"BIRAKIN BENİ! BIRAKIN DEDİM SİZE!" Jongin korkuyla onun ellerini ve kollarını tutmuş adamların ellerinden çırpınarak kurtulmaya çalışıyordu. Ama nafileydi. Daha etrafını bile göremiyordu ki. Kapkaranlıktı, kafasına çuval benzeri bir şey geçirmişlerdi. Bu karanlık Jongin'in pankik atağını tetiklemeye yetiyor hatta artıyordu bile. Kalbi hızlanmaya başlarken vücudubda stres belirtileri artmaya başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy In The Flowers | Sekai
Fanfiction"Gün geçtikçe, sana daha çok bağımlı oluyorum." Top!Sehun Bottom!Kai