3

170 14 3
                                    

Y/N:Yapacak daha iyi bir işim olmadığı bunu yazmaya karar verdim dkjfdk. Sürekli aklımdaydı kalmasın diye. İyi okumalar

"Ne dedin?" oturduğu deri koltuktan kalktı ve kapıya doğru yavaş ama ağırlığını belli eden adımlarla yürümeye başladı "Ö-özür dilerim Bay Wu... Bunu telafi edeceğim. Cidden." Yifan güldü ve sertçe çenesini tutup kendine çekti. Neredeyse tüm gücüyle sıkıyordu.

"Elbette düzelteceksin... Aksi taktirde olacakları çok iyi biliyorsun." çenesini tuttuğu eliyle savcıyı odanın diğer köşesine savurdu. Korkuyla odadan uzaklaşan savcının arkasından Jungkook kapıyı kapadı.

"Kimmiş bu Oh Sehun?" önümdeki evraklarla uğraşırken sakince sordu. Jungkook hemen "Olabildiğince hızlı bir şekilde araştıracağım efendim." diyerek önünde hafifçe eğildi ve arkasındaki adamlardan birine direktifi verdi.

"Durum böyleyse çoktan fark edilmişizdir.Tao hakkında haberleri olmamasını sağla. Shanghai deki eve yerleştir onu. Direk onu hedef alacaklardır. Ne yapacağını biliyorsun." önünde birikmiş duran kağıt işlerini hallederken bir anda bıraktı ve Jungkook odadan çıkınca Tao nun numarasını tuşladı.

"İşteyim Yifan. Bir şey mi oldu? " kulağına cennet gelen sesi duyunca gülümsedi " Eşyalarını toplamaya başla, Jungkook seni almaya geliyor."

"Yifan kafayı mı yedin? İşteyim diyorum. Nasıl izin alayım şimdi?" Çin'in en iyi Teknoloji şirketlerinden birinde yazılım geliştirme uzmanı olarak çalışıyordu. Ülkedeki sayılı kodculardan biriydi "Güvenliğini sağlamaya çalışıyorum."

"Güvenliğim? Ne oldu ki?" Yifan derince iç çekti "Güzelim bunları gelince anlatsam olur mu?"

***************************************************************
"Hyung! Bir tane daha Space Frappuccino!" siparişi geçip Kyungsoo ya verdi. Kafe Itaewon'un göbeğindeydi ve bugün aynı sokakta oldukça ünlü bir erkek grubunun fan meeting'i vardı. Bundan dolayı kafe bugün oldukça yoğundu. Resmen sipariş alıp aldığı siparişleri vemeye odaklanmıştı ama ağabeyleriyle yaptıkları dedikkodudan da eksik kalmıyordu.

"Yuh... hadi canım. Ne demek Oh Sehun komisyon başkanıymış." Hızlıca bardakların üzerlerine isim yazmaya devam ederken kafasını salladı "Evet... O kadar şaşırdım ki.. Hala onu tanımadığımı düşünüyor." Luhan anlamaz bir şekilde tek kaşını kladırdı ve küçük kardeşine bakmaya başladı "Neden yalan söylüyorsun Nini?" bir an duraksadı ve iç çekti.

"O gün yüzünden benim hakkıma fikirleri farklıdır belki, Bununla yüzleşmek istemiyorum." Kyungsoo ön tarafa bir grup kahveyi ve pastayı vermeye çıkınca tuhaf tuhaf Jongin'e bakmaya başladı "Farklı fikirler mi?" dedi ve haber ziline bastı "KİM TAEHYUNG! SİPARİŞİN HAZIR!" sipariş sahibine seslenip Jongin'e döndü "Adam sana düpedüz yanık be." Küçük kardeşi şaşkınlıkla ona bakmaya başlayınca Kyungsoo omuzunu silkti ve yine arka tarafa gitti. 

"Deliricem ya..." Junmyeon bıkkınlıkla nefes verip arkasına yaslandı "Bugün Fan meeting varken niye geldik buraya? Baksanıza kalabalığa." Dedi Taehyung'un getirip masaya koyduğu kahvelerden birini alıp içmeye başladı "Ya ne yapabilirim? Beni fark etmeden anca bu kalabalıkta onu kesebilirdim." Dedi Sehun ve Jongin'e bakmaya devam etti. Jongdae Junmyeon'un haline gülüp kahvesini içmeye başladı.

"Sen var ya, Yanmışsın. Bir de bize diyor ya. Neymiş, aşkımızı işimizin merkezine koymamamız lazımmış." Dedi ve Taehyung'u gösterdi "Bu çocuk senin aşkın için o kalabalıktan yara almadan kahve alıp geldi be" Chanyeol'un dedikleri üzerine Taehyung güldü ve "Ben memnunum efendim, sorun yok."

"Para veriyorum ben ona." Dedi Sehun ve arkasına yaslandı.

"Ya bari, şu gözlüğü çıkart. Kapalı alanda güneş gözlüğü takınca dikkat çekmeyeceksin sanki." Jongdae uzanıp Sehun'un gözündeki güneş gözlüğünü çıkarttı. İşi o kadar başından aşkındı ki, ne Sehun'u, ne de diğerlerini fark etmeyi bırakın kafasını o tarafa doğru döndürmemişti bile. 

The Boy In The Flowers | SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin