Seonghwa gittiği kafedeki garson çocuk Hongjoong'u gördükten sonra ilk görüşte aşk duyugusunu tadar. Neredeyse her gün sırf onu görmek için o kafeye gider. Kafeye yakın bir yere taşınıp hayatını değiştirir. Onun için...
Bıkmadan topun peşinde koşan çocuklar, nerede görseler birbirini selamlayıp hayat üzerine sohbete dalan yaşlı insanlar ve daha bir çoğu, burası oldukça sevimli bir yerdi ama buraya taşınmaya karar vereceğim kadar değil.
Burada bir tane teknoloji bağımlısı insan olmadığına eminim. Herkes gündelik ve yorucu bir hayat yaşıyor gibiydi.
Üzerime giydiğim siyah kazak, alttaki siyah pantolon ve üzerimdeki uzun kahverengi kabanım buraya uyum sağlamama yardımcı oluyordu. Etraftaki insanlarda genel olarak hoş tonda kahverengi, kırmızı, mavi, pembe veya gri kullanıyordu.
Bir kafe vardı. Diğer dükkanların aksine biraz daha büyük bir yerdi burası. İçerideki koltuklar, sandalyeler, masalar, tezgah, her şey tahtadan yapılmıştı. İçeriye doru yürüdüm. Camın yanında bir masaya ilerledim. Koltuğuna oturdum.
O sırada bir garson gözüme çarptı. Bayağı yoğun gibiydi. Garson olarak bu koca yerde bir tek o var gibiydi. Sürekli bir yerlere koşturuyordu. Gidip siparişleri yazıyor, onları söylüyor, siparişleri götürüyor, çıkanları selamlıyor, tabak veya bardakları düşürüyor, batırdığı yerleri silmeye çalışıyordu. Beni gördüğünde not defterini çıkartıp yanıma geldi. Nefes nefese kalmıştı. Cidden burada tek başına mı çaışıyordu?
"Merhabalar bayım. Siparişiniz nedir?" Biraz süzdüm onu. Benden kısa bir görünümü vardı. Oldukça cici görünüyordu. Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken bana bakıyordu. Ara sıra gelen giden var mı diye etrafa bakıp tekrar bana dönüyor ve gülümsüyordu.
"Sadece normal kahve." Başını salladı ve giderken seslenip durdurdum. "Bekle!" Tekrar bana döndü ve yanıma geldi. "Burada tek başına mı garsonluk yapıyorsun?" Başını salladı. "Neden işe ikinci birini almıyorlar?"
"İkinci biri vardı, iki gün öncesine kadar. Ailesi ile beraber şehirde öldürüldüğü için tek başıma çalışıyorum. Neden sordunuz?" Gülümsedim.
"Merak ettim sadece, bayağı bir yorulmuş gibisin." Ellerini arkasında birleştirip gülümsedi.
"Garson, bakar mısın?" Kendine seslenen kadına döndü ve 'geliyorum' diye seslendi. Ardından bana gülümsedi ve gitti.
Kahvem geldikten sonra da sadece onu izlemeye başladım. Ben yalan söyleyemem. İlgi çekici bir çocuk, sanırım ondan hoşlandım fakat o bir garsondu. Onunla nasıl yakınlaşabilirdim? Her gün buraya gelemezdim. Daha iyi bir fikrim var.
~~~
Kabanımı çıkartıp yatağıma oturdum. Telefonumu elime aldım. Kişiler kısmına girdim. Altlara indim ve aradığım kişiyi buldum.
Arızalı Virüs
Ara📞
"Alo San, sana bir şey anlatacağım."
"Tabii hyung dinliyorum"
"Bugün senin bana dediğin kasabaya gittim. Orada bir kafe vardı işte oraya girdim. Orada bir garson vardı, yalan söylemeyeceğim sanırım ben o garsona azıcık aşık olmuş olabilirim. Onu daha fazla görmek adına oraya taşınacağım. Bir yer buldum, boş bir daire. Sen de gel, beraber o daireye taşınalım. Olmaz mı?"
"Bilemedim ki hyung. Olur mu ki?"
"Tabii ki olur. Hem bir sorun çıkmayacak merak etme. Ben her şeyi ayarlayacağım. Haftaya oraya taşınacağız. Tamam mı?"
"Pekala hyung, madem aşık olmuşsun diretmeyeceğim. Taşınırız."
"Teşekkür ederim San. Görüşürüz."
"Görüşürüz hyung."
Aramayı sonlandırdınız
~~~
Bir hafta sonra taşınma adına tüm her şey bitmişti. Son kolideki eşyaları da San ile birlikte mutfağa yerleştirip salona geçtik.
"Eee hyung, aşık olduğun kişiyi ne zaman göreceğim?" Doğru, bir ara ona da göstermeliydim. Bu sebepten dolayı buraya getirdim zaten onu.
"Şimdi mi gidelim, yoksa yarın mı? İstediğin zaman göstereceğim. Eğer iş yerinde olma- Pardon, tek garson olarak çalışıyor. Mutlaka orada olacaktır. Kafe, sabah 08:00 ve akşam 22:00 arası açık. Ona göre düşün." Biraz düşündü ve gülümsedi.
"O zaman hemen şimdi gidelim." Başımı salladım. Heyecanla ellerini çırpıp hemen montunu giydi. Bende kalkıp kabanımı giydim.
Dışarıya çıktık ve hemen karşımızdaki binanın en alt tarafındaki kafeye girdik. Bu sefer hemen girişte oturmayalım diye düşündüm. Biraz dolaştım ve ön tarafa göre daha farklı bir havası olan bir yere geldim. San da hemen arkamda beni takip ediyordu. İşte, garson oradaydı. Diğer taraf daha ciciydi ama madem garson burada ben de buradayım. Masalardan birine oturdum.
"Wow. Daha önce buraya hiç gelmedim hyung. Çok güzelmiş. Eeee aşık olduğu-" Parmağımla sus işareti yaptım. "Hehe pardon, nerede o?" Başımla onu gösterdim. "Hmm, tamam." Öksürdü. "GARSON!" Ne yapıyorsun diye sorgulayan gözlerle baktım. Garson bu taraf döndü."Bir bakar mısın?" Bana baktı. "Ne be? Kızma bana." Garson geldi.
"Buyurun bayım." Kafamı kaldırıp ona baktım. Siyah pantolon ve açık mavi kazakla gayet hoş duruyordu. Tabii üstünde bir de iş yerine ait bir ceket vardı. Geçen gün ki kadar yoğun görünmüyordu. İkinci biri mi vardı? Daha az kişi mi geliyordu?
"İki tane sade kahve." Kafasını salladı ve yazdı. "Bir de, o da mı sizinle beraber garsonluk yapıyor?" San'ın gösterdiği yöne baktı.
"Evet, iki gün önce işe girdi. Yakın bir arkadaşım. Siparişler bu kadarsa gidiyorum." Gülümsedi ve ayrıldı. Gerçekten çok güzeldi. San gülüyordu ona döndüm.
"Ne oldu? Numarasını falan mı aldın? Hem öyle pat diye çağırılır mı be? Ben bir müddet izleyecektim sadece." Hala gülüyordu. "Ne var, ne oldu?"
"Garsoncuğumuzun yakın arkadaşı varmış. Başka bir garson. Bak şu" Parmağıyla işaret ettiği yere baktım. "Şimdi bekle." Cidden, ne yapacaktı acaba? "Garson! Bir gelebilir misin?" Çocuk bu tarafa doğru gelmeye başladı. San ona, o San'a gülümsüyordu.
***
Yeni hikayenin ilk bölümüüüüüü
Dudufdufduduf dudufdufduduf
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.