4

227 42 6
                                    

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••

Hızla yatakta doğruldum. Etrafa baktığımda karanlıktı.

Ayağa kalkıp ışığın düğmesine bastım, telefona göz attıktan sonra ellerimle yüzümü ovuşturdum.

Gecenin bir yarısıydı. Rüyamda onu görmüştüm. Onunla yaşadığım anlar bir bir gözlerimin önünden geçip gidiyordu.

İki gündür dokunmadığım kulaklıklarıma baktım.

Onu dinlememi istiyordu.

Derin bir nefes alıp airpodsumu elime aldım. Açtığım bilgisayardan oynat tuşuna basarken yatağa uzandım.

"Merhaba sevgilim. Ah, umarım sevgilim demem seni rahatsız etmez çünkü hayallerimde her zaman öyleydin. Yaşasaydım da öyle mi olurdun... bilmiyorum."

Arkadan gelen rüzgar sesinden dışarıda olduğunu anladım.

"Biliyor musun? Burası çok yüksek. Ölmek için mükemmel bir yer."

Kahkaha attı.

"Buradan atlayacağımı düşünüyorsan buna sadece gülerim. Klişe olmaktan nefret ederim Jisung.

Ama bunu zaten sana söylemiştim. Her neyse.

Felix'in partisini hatırlıyorsun değil mi Jisung?"

Gözlerimi araladım. Yeorum içip dağıtmayı seven biri değildi. Reşit olmadığımız halde herkes içerken onun o gece tek içtiği şey su olmuştu.

Onu ilk toz pembe elbisesiyle gördüğümde gerçek bir prenses olduğunu düşünmüştüm. Harika görünüyordu.

Güzel göründüğünü söyledim. Kızaran yanaklarıyla teşekkür ettiği aklıma geldiğinde kalbim tekledi.

"Sana yemin ederim, o kadar iyi görünüyordun ki bir an karşında bayılacağım zannettim.

Arkadaşlarınla konuşurken gülerken ve şakalaşırken, aslında her an çok güzeldin Jisung."

Aslında öyle yerlere gitmezdik. Donghyuck ve Jeno'nun okulda çok fazla olaylı olduğu kişiler vardı ve herhangi birininkine gitsek bile sorun çıkaracağımızı bildiğimizden gitmezdik.

Ama Felix arkadaşımızdı ve rica ettiği için gitmiştik.

"Yalnız kalmıştın, herkes sevgilisiyle gelirken tek gitmek istemedin ve benim de yalnız olduğumu fark ettin Jisung.

Beni çağırman çok hoşuma gitti. Başka bir kızı çağırsan gerçekten öfkelenirdim.

Sinirli hâlimi görmemişsindir. Görmesen daha iyi olur."

Gülmeye başladım. Yeorum'un boyu sadece 1.50'ydi, ne kadar sinirleniyor olabilirdi ki?

"Bana güzel göründüğümü söyledin. Kalbimin atışı hızlandı Jisung, aklıma geldikçe yanaklarım kızarıyor.

Her neyse. Vardığımızda ilk arkadaşlarınla karşılaştık.

Sebepsiz yere Donghyuck bana karşı çok sinirliydi. O akşam sanki dünyaya karşı olan tüm hırsını benden çıkardığını hissettim."

Donghyuck'ın söyledikleri aklıma geldiğinde onu yumruklamak istedim.

Gerçi o gün de vurmak istemiştim ama bir kız yüzünden arkadaşına mı vurdun muhabbeti yaparlar diye vurmamıştım.

" 'Bu sefer de arkadaşımı mı ayarttın? İnanamıyorum Yeorum, sen manyak olmuşsun.'

Bunları söylediğinde üzüldüm ama  sinirli olduğu için anlayışla karşıladım ve ona karşılık vermedim.

Arkadaşların Donghyuck'ın söylediklerine güldü. Sen ise onlara kızdın, sinirlenip elimden tuttun ve ikimizi daha az kişinin olduğu bir köşeye götürdün.

Ellerin çok soğuktu. Elimi tuttuğun için heyecanlandım, Jisung."

Elimi göğsümün sol tarafına götürdüm. Ben de heyecanlanmıştım.

Dior, Miyoung, Seol ve Lily bir arada eğlenirken moralim bozuldu. Sonuçta bir ara ben de onlarla arkadaştım ve o an yanıma kimse gelmediği için yalnız hissettim.

Sonra sen geldin, bana alkollü bir kokteyl uzattın ama içmedim. Sadece su içtim.

Sen ise arkadaşların çok fazla çağırmasına rağmen gece boyu yanımdan ayrılmadın."

Durdu. Derin bir nefes aldı.

"Sanırım bu ses kaydı sana teşekkür etmek içindi Jisung. O gün beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim."

Yeorum sadece o gün için teşekkür ediyordu. Ama onun yanında sonsuza kadar kalabilirdim, bunu bilmiyordu.

•••

broken smile | park jisung √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin