vivaldi: concerto no. 4, op. 8, winter.

484 49 137
                                    

elinde tuttuğu kitabın sayfaları arasında gezdiriyordu parmaklarını ouma. okumuyordu, hatta dikkatini bile vermiyordu yazanlara. gözleri kelimelerin arasında dolanıyor, derin nefesler alarak her saniye hızlanan kalbini kontrol altına almaya çalışıyordu. kütüphanenin sessizliği ve loş ışığı altında bir kenara gömülmüş, varlığı bile belli olmayacak şekilde oturuyordu sadece. düşündüğü, daha doğrusu düşünmemeye çalıştığı çok şey vardı aklında.

derin bir nefes aldı. kitabını kapatma sesi, dakikalardır kütüphanede yankılanan ilk ses olmuştu. belki hareket etmek sakinleşmeme yardım eder, diye düşünerek ayağa kalktı. elindeki kitabı birkaç adım ötesindeki rafa yerleştirmeden önce kitabın adına bile bakmayı unuttuğunu fark etti. umrunda olduğundan değildi gerçi, kitaptan önce endişelenmesi gereken çok şey vardı. mesela muhtemelen saniyeler sonra okul kütüphanesine adım atıp kendisini görecek olan arkadaşı.

kapının açılma sesiyle birlikte tüm dikkatini oraya yönlendirdi ouma. beklediği kişiyi görünce derince iç çekti. rahatladığı için mi yoksa daha da gerildiği için mi bilmiyordu gerçi. ikisinin bakışları buluştuğunda, ouma karşısındakinin konuşmasını bekledi.

"hem beni buraya çağırıyorsun hem de ağzını açmıyorsun. hızlı ol, kulüp toplantısına yetişmem gerekiyor."

az önce kitabını yerleştirdiği rafa yaslanarak donuk bakışlarını diğerinin üzerinden çekti ouma. tabii ki onun için zamanı yoktu. kimsenin ouma için zamanı yoktu. insanların ona bir fazlalık gibi davranmasına alışıktı. sorun yoktu.

"korkma, değerli vaktini almayacağım," diye cevapladı ouma.

arkadaşının aksine oldukça sakindi. kapıyı kapatıp ona iyice yaklaşan bedenden ayırmamaya çalışıyordu gözlerini.

"sadece bir şey sormam gerek."

karşısındaki devam etmesini beklermiş gibi bir bakış attığında kısa çocuk birkaç adım geriledi. aralarındaki mesafenin bu kadar küçük olması onu korkutmaktan öte rahatsız etmişti. hiçbir zaman sevmezdi insanlarla fısıldasa duyulabilecek bir mesafede yakın olmayı. sinir bozucu ve duygusuz olarak etiketlenmiş olabilirdi herkesin gözünde ama onun bile kişisel alana saygısı vardı.

"konuşsana!"

kütüphanede aniden yükselen sesle irkildi ouma. oldukları katta okul saatleri dışında çok insan olmadığından birinin duyacağından endişe etmiyordu ancak odada sadece iki kişilerken bir kavgaya girişmek istemezdi.

"bağırma. tartışmak istemiyorum. sadece bir şey doğrulayacağım."

başından beri onu kütüphaneye çağırma amacı buydu. hiçbir zaman lafı dolandırmadan sadede gelen bir olmamıştı, kelimelerle oynayıp karşısındakinin kafasını karıştırmayı severdi ama zorlayacak durumda değildi. ortalamadan kısa ve çelimsiz bir çocuk olmasının dezavantajlarından beri kendisini fiziksel kavgaya sokabilecek her durumdan kaçınmaya çalışması gerektiğiydi ve biliyordu ki karşısındaki beden onu sinirlendirirse ouma'yı yere sermekten hiç çekinmezdi.

"sendin, değil mi? sürekli masama notlar yazan."

çok açıkça durumu izah ettiğini düşünüyordu. arkadaşı da anlamış olacak ki ouma'nın raflara yakın bedeni üstüne yürüyüp onu bir kaçmaza sürüklemişti.

"bensem ne olmuş? gidip öğretmenlere ağlayacak mısın?"

korkma, diye geçirdi içinden ouma. korkarsan zayıf duruma düşersin.

"hayır," diye girdi söze. "sadece durmanı isteyecektim. rahatsız edici."

karşısındakinin kahkahasını duymasıyla beklediği tepkiyi almıştı kısa çocuk. tabii ki gülecekti. insanlar ona hep gülerdi.

allegro non molto, saiouma ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin