i hear you call my name

124 19 12
                                    

Beni gökyüzüne çıkardığını düşündüğüm patenlerle sadece yerin en dibini boyluyordum. Odamdan çıktığımda babamla aramızda küçük bir kıyamet koptu. Zavallı annem ise televizyondaki dizinin ön izlemesine bakıyordu.

"Ben senin bildiğin küçük Jaemin değilim. Küçük bir çocuğun dünyasını eve sığdırdınız, haklıydınız ama karşınızda küçük bir çocuk yok artık. Bu dünyayı iyisiyle kötüsüyle tanımalıyım. Bu yüzden varım, iyiyi kötüyü ayırt etmek için. Henüz bunun farkında bile değilim baba."

Babam bana bakmak yerine gözleri ellerinde, kollarında ve yerde hedef değiştirip duruyordu.

"Jaemin, üstüne gelmek istemiyorum ve bağırmak da istemiyorum. Ama bunun için henüz çok erken, senin bunun farkına varmana daha yıllar var..."

Sinirlerime hakim olamıyordum. Cinnet geçirecektim. Babam çok anlayışsızdı.

"Bırak da o zaman kendim farkına varayım baba olabildiğince erkenden. Onun gibi, annem gibi olmayayım, sizin gibi hedefsiz yaşamayayım. Kendimi sadece bir şey için şartlandırmayayım. Bırak buna kendim karar vereyim."

Aceleyle odamda dünden hazır kalan çantamı aldım ve evden çıktım. Babamın beni durdurabileceği sanıldığının aksine üstün bir gücü yoktu.

"Nereye? Jaemin beni çiğneme."

Annem babamın omzuna elini atıp kendine çekerken ben hızla dış kapıdan çıktım. Dünden kalma bir güvenim vardı, ürkmesine ürküyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimi öylesine boktan bir yolun başında bulmuştum ki... Dalgın dalgın ilerliyordum. Çok üzgündüm, gerçekten. Kornanın biri benim için çalarken yerimde sıçradım. Daha hızlı karşıya geçtim. Oraya gidiyordum. Meşhur parka, benim amacımı tekrar gerçekleştirebileceğimi inandığım parka. Babamın bu konudaki tavrına uymadığım için suçluluk hissediyordum. Ne de olsa o benim babamdı, benim kötülüğümü istemezdi.

Oturduğum betonun üstüne tekrar geçtim. Bir Dejavu yaşadım, sanki bu anı daha önce yaşamıştım. Betonun üstüne oturuyordum ve elimdeki patenleri giymeye çalışıyordum. Aynı dünkü gibiydim. Dünü kopyala yapıştır yapmışım gibi ama dün böyle olmamıştı. Bu sefer bağcıklarımı bağlayabildim. Ayağa kalktığımda daha dikkatliydim. Paten ile dengede durmaya çalışıyordum betondan yardım alarak. Becermiştim ama kan ter içinde kalmıştım. Ve gerçekten midem kazınıyordu. Ev dışında bir yerde yemek, içmek benim tarzım değildi. Hiç yapmadığım bir şeyi nereden bilebilirdim ki?

Topluma göre biraz daha geriden gelmek beni daha da çok üzüyordu. Pek önemli ayrıntılar değildiler belki evet. Ama normal insanlar arkadaşlarıyla buluştuklarında gayet normal olan bu aktiviteyi sık sık yaparken benim bunu bilmemem, ev dışı bir yerde oturup kalkmamam, sanal arkadaşlarımla sadece ziyaret ettiğim yerin internet sitesi olması biraz abartı kaçıyordu. Şimdi düşünüyordum da beni bu zamana kadar tutan şey neden bu kadar uzun sürmüştü? Tehlike her yerdedir bilirsiniz. Hatta burnumuzun dibinde bile olabilir. Dışarısı tehlike olmaktan çıkmışsa benim için tehdit olan şey neydi? Asıl tehlikenin ailem olması kadar acı ne vardı ki? Elbette hiçbir zaman dışarısı tehlike olmaktan çıkmaz, çeşit çeşit katiller, sapıklar, tacizciler, psikopatlar, pedofililer ile her an karşı karşıya kalabilirdik, kalabiliriz. Her gün bir örneği var. Ama evim ne kadar güvenliydi? Ya hastalardan biri babam veya annem ise benim hâlim ne olacaktı?

Ben kedi yavrusu gibi kutumda kalmıştım. Tırmana tırmana, tırnaklarımla kazıya kazıya değildi dışarı çıkışım. Çabalamamıştım bile. Herkes memnundu evde. Belki o videolara denk gelip aptal bir patene tüm duygularımla yüklenmeseydim kutumda hâlâ tıkalı kalırdım. Babamın bu takıntı haline gelmiş davranışlarını, annemin vahim olan durumunu normal olarak görmeye devam ederdim.

let's roll ‡ jaejaemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin