Giriş

70 8 4
                                    

Hikayenin devamı birinci kişi ağzından olacak. Üçüncü kişi sadece bu bölüme özel.

İyi Okumalar ! xo

---

"Hadi ama Skye! Korkaklık etme!"

Yetimhanenin karanlık, rutubet kokulu bodrumunda tahtaları çürümeye başlamış zarif bir dolabın önünde bir grup çocuk toplanmış, dehşet dolu gözlerle bir kaçış yolu arayan hava elementali kızın etrafını çevrelemişti.

Neredeyse onunla aynı yaşta su elementali başka bir kız, mavi gözlerinde parıltılarla elindeki 'sihirli değneği' heyecanla dolaba doğru salladı.

Bu kadar kişinin arasından kaçamayacağını fark eden diğer kız, yutkunarak göz ucuyla arkasındaki dolaba baktı ve bunu yapmasıyla şiddetle inip kalkan göğsüne bir ağrı saplandı.

" Ben... bunu yapmak istemiyorum, Esta. Numaranı başka yerde deneyemez miyiz?"

"Eğer sen o dolabın içine girmezsen biz seni sokarız!" dedi gruptan toprak elementali bir çocuk. Yan taraflarında yerden çıkmaya başlayan sarmaşıkların tehditkar bir yavaşlıkla ona doğru büyümekte olduğunu görünce kız birkaç adım geriledi ve sırtı dolaba çarptı. Bunu hissettiğinde aniden tekrar öne kaçınmak istedi ama su elementali kız onu omuzlarından tutup sertçe dolaba doğru çevirdi. Aynı kız; saçlarının, teninin ve gözlerinin renginin değişmesinden kısa bir süre sonra elindeki çevresini aydınlatan küçük bir ateş topunu, tuttuğu hava elementali kızın yüzüne yaklaştırdı.

Ancak başka bir küçük su topu kalabalığın içinden fırlayarak kızın elindeki ateşi söndürdü. Ateş elementali olan kız tekrar su formuna dönerken kaşlarını çatarak su topunun geldiği yöne baktı.

"İstemediğini söyledi, Esta. Bırak onu." dedi oldukça öfkeli duran başka bir su elementali kız. "Yoksa müdireye haber veririm!"

"Kimse senin fikrini sormadı, ispiyoncu."

Kız kaçmayı aklından geçiremeden uçarak arkasındaki duvara yapışınca birkaç çocuktan kıkırtılar yükseldi. Bunu yapan hava elementali başka bir çocuk, yanındaki toprak elementaline beşlik çaktı.

Esta, yanında gözlerini dolaba dikmiş korkuyla titremeye devam eden kızı kenara itip dolabın kapaklarını açtı ve elindeki değneğiyle kızı ileriye doğru dürttü.

Acımasız çocuk grubunun ortasında berrak gri gözlerinde yaşlarla dikilen çaresiz kızın korktuğu şey o dolabın içine girince arkadaşlarının yapacağı sihirbazlık numarası değildi, bu izbe, korkunç bodrumda durmak bile değildi. Korktuğu şey; o dolap ve her gün gördüğü, odasında başka bir çocukla paylaştığı kendi giysi dolabıydı, içinde saklanılabilecek büyüklükteki her dolaptı.

Ve o dolapların geri çağırdığı anıydı.

Serin ama huzurlu bir gecede evde tek başına kalmak için fazla küçük olan mini mini bir kız çocuğu, hiçbir ışığın yanmadığı karanlık apartman dairesinde pencerenin altında, dışarıdan gelen ışıkla önündeki kitaba bakıyordu. Henüz okumayı bilmiyordu ama zaten içindeki resimler daha çok dikkatini çekiyordu.

Sayfaları çevirirken bulutların arasından çıkan zikzak biçiminde, parlak bir şekil gördüğünde durdu. Bir süre onu inceledi, sonra iki elinin parmak uçlarını birleştirdi. Küçük ellerini birbirlerinden zıt yöne doğru çekerken önce bir elektriklenme, bir gıdıklanma hissetti. Korkmadan hareketine devam etti. Gıdıklanma yerini artık parmak uçlarından ve avucundan çıkan ince, parlak, dallanmış çizgilere bırakınca küçük kız heyecanla avuçlarını kapattı.

ELEMENTAL : Yeni SoliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin