Eski Düzen, Yeni Solia

35 4 3
                                    


Kabustan farksız beş gün geçirdim.

Uykusuzdum, canım yemek yemek istemiyordu. Leana'nın buraya geldiğinde yaptığı pizzayı yemeye çalışırken lokmalar boğazıma öyle dizilmişti ki boğulacak gibi olmuştum. Düşüncelerim susmak bilmiyor ve Leana'dan başka yerlere gitmiyordu. Nereye bakarsam bakayım ondan parçalar görüyor, kafamda nerede ne yapıyor olabileceğine dair senaryolar üretip duruyor ve suçluluk duygusunun beni çıldırmanın eşiğine getirmesine izin veriyordum. Eğer kalması için biraz daha ısrar etseydim ya da dışarıda ona eşlik etseydim her şeyin bambaşka olabileceği düşüncesi içimi kemiriyor, yerimde bir saniye bile duramama sebep oluyordu.

Kanepemde ben yatabilirdim mesela. Ya da benim gelmemi istemese de onu gizlice takip edip güvenle eve gittiğinden emin olabilirdim.

Peki tüm bunların yerine ben yapmıştım?

Uyumuştum.

Evimde. Rahat yatağımda. Güvende. Leana Elemental Güçler bilir ne kadar korkarken.

Aniden olduğum yerde durup seslice nefesimi verdim ve dirseklerimi tezgaha dayayıp başımı ellerimin arasına alırken bar sandalyesine çöktüm. Günlerdir, geceleri evde volta atmaktan gündüzleri ise mahalledeki her yeri tek tek dolaşmaktan bacaklarıma kramp girer olmuştu.

Ve buna rağmen sonuç kocaman bir sıfırdı.

Çaldığım kapıların bir kısmı hiçbir şey görmediklerini ve duymadıklarını söylerken bir kısmı ise hiç de nazik olmayan bir tavırla yüzüme kapanmıştı. Hatta bir apartmandan eğer onları rahatsız etmeye devam edecek olursam polis çağrılacağı söylenerek soyuma edilen birkaç lanet eşliğinde adeta kovulmuştum. Hiçbiri, kapılarına kadar gelip birilerini, daha da spesifik olarak bir su elementalini soruşturan "şüpheli", "uğursuz", "hiçbir işi hayırlı olmayan" bir hava elementalini hayatlarının en ufak anına karıştırmak istememişti.

Yeni Solia'da hava elementali olmak kadar zor bir şey varsa o da su elementali olmaktı ve arkadaşım ve ben bu konuda hiç de şanslı değildik. Hükümetin bize karşı bir tavrı yoktu, hiçbir zaman olmamıştı; işverenlerin çoğu bunun için bizi reddetmezdi belki ama toplumun önemli bir kısmı tarafından da hoş karşılanmazdık. Geçmişten gelen güçlü ön yargılar buna her zaman engel olmuştu.

Hava elementallerinin geçmişi malumdu. Su elementalleri ise Hydria Haini yüzünden sevilmezdi. Bir kişinin suçlarını tüm elementallere yıkmak saçma sapan bir düşünce olsa da su elementallerinin Aeria Savaşı'nda en az etkinlik gösteren grup olması buna hiç yardımcı olmamıştı ve maalesef Yeni Solia'daki insanları birbirinden ayıran çatlak burada sonlanmıyordu. Alinda Flardryn ve soyunu yücelten Flardrianların yanında bir de Lapianlar vardı ve işler bu cephede biraz daha karışıktı.

Çoğunluğunu ateş elementallerinin oluşturduğu Lapianlar, Elemental Taşları ve Varisleri kutsal sayıyorlardı fakat Son Sahip ve onun soyundan gelen Varisler çoğu zaman bunun dışındaydı. Son Sahip üç grup Taş'ı yok etmişti, Lapianların kutsalına el sürmüştü ve bu yüzden onlar tarafından pek sevilmezdi. Diğer Varisler ise onların gözünde Flardrianların gözünde Son Sahip'in olduğu gibi tanrısallaşmıştı. Flardrianlar - diğer elementalleri de içermekle birlikte büyük bir kısmı toprak elementaliydi- ise kendi tanrılarını sevmeyen Lapianlardan hoşlanmaz, bu iki grubun fanatikleri arasında ister sokakta ister sanal ortamda sık sık tartışma çıkardı.

Burası, tarafsız olan veya daha başka şeyleri  savunan azınlıklarıyla yüz yıllık bir çabaya, verilen devasa savaşa rağmen bir şehir değildi. Çeşitli elementallerin beraber yaşadığı bir insan topluluğuydu sadece. Huzursuz bir yer değildi ama sevgi dolu olmanın yanına da hiç yaklaşmamıştı.

Kendi çabalarım bir yana, polislerden hiçbir haber gelmemesi beni daha da huzursuz ve umutsuz yapmıştı. En azından onu son görenler olarak bizim sorguya çekilmemiz gerekmez miydi? Kendi kaderimize terk edilmiş gibiydik.

Sağ tarafımda tezgahta duran kayıp ilanlarına baktım. Son çareyi bunları bastırıp çevreye asmakta ve dijital halini de internette paylaşmakta bulmuştuk. Elimden başka hiçbir şeyin gelmediği düşüncesi suçluluğun yanına katılıp içimi kemirmeye başladığında gözlerimin yanmasına ve ağzımdan çıkan küçük bir hıçkırığa engel olamadım.

Neredesin Lea? 

İlanlardan birini usulca önüme çektim. Leana, iki fotoğrafın arkasında her daim neşeli olan yüzüyle bana bakıyordu. O, benim tam aksimdi. 

Cesurdu, yetimhanede ne zaman zorbalığa uğrasam beni savunmuş, elinden geldiğince korumuştu. Sevdiği her insanı kolladığı gibi. Sevimli biriydi, benim ciddiliğime, somurtkanlığıma ve soğukluğuma karşın o herkese sıcacık, hayat dolu bir enerji yayardı. Sakin hatta bazen sıkıcı olan bu arkadaşına rağmen enerjisi hiç bitmezdi. Biz birbirimizi dengelerdik. Hayatın hiç görmediğimiz, yaşamadığımız taraflarını birbirimiz sayesinde görür, yaşardık.

Şimdiyse hayatımızın bütün dengesi alt üst olmuştu ve hayat eskiden olduğundan çok daha gri görünüyordu.

İki fotoğraf koymamızın sebebi Leana'nın Çift Doğan olmasıydı, iki grup elemental güce sahipti. Biri Su, diğeri Toprak'tı ama o Su formunu tercih ediyordu.

"Kahverengi benim rengim değil bence," demişti yüzünde sersem bir gülümsemeyle. "Mavi, gözlerimi daha güzel gösteriyor."

Tıpkı Lea gibi annem de bir Çift Doğan'dı ve o da neredeyse her zaman Su formunu kullanırdı ancak onun ikinci gücü Hava'ydı. Bu da benim saf hava elementali genetiğimi bir nebz-

Dur bir dakika. Ne dedim ben?

Ani bir farkına varışla yerimden fırlarken bakışlarımı Lea'nın iki formundaki fotoğraflardan kaldırıp şok olmuş bir ifadeyle boşluğa diktim. Nefes alışlarım kesilirken kalbim son süratle çarpmaya başlamıştı.

Annem bir Çift Doğan'dı. Leana gibi.

Daha önce hep hırsız olduklarını düşündüğüm kişiler tarafından evimizdeki bir boğuşma sonunda öldürülmüştü. 

Şimdi de Leana ortada yoktu.

Beynimin yorgunluktan uyuşmamış kısmı bunun bir tesadüf olmadığını bağırıyordu. Göğsüm havaya ihtiyacım olduğunu haber verecek şekilde kasıldığında odadaki tüm oksijeni yutmak istercesine ağzımı açarak derin bir nefes aldım ve bir elimle göğsümü tutarken daha önce oturduğum sandalyeye tekrar çöktüm.

O sırada beynimin diğer kısımları da uyandı ve titreyen parmaklarıma saatime ulaşma emri verdiler. Ekranı dövercesine bir şeyler yazıp aratırken odaklanamayan gözlerimi henüz yüklenmemiş ekrana diktim.

Sayfa tamamen açıldı ve hologramı yüzümün biraz ötesinde büyütürken sayfadaki kayıp ilanlarına baktım. Ekranı her yukarı kaydırışımda yüzüm biraz daha şaşkınlıkla kasıldı, kalp atışlarım biraz daha durmaya yaklaştı, midem biraz daha ağırlaştı. 

Birkaç haftadan yıllar öncesine kadar giden yüzlerce kayıp ilanı vardı.



Ve neredeyse hepsi Çift Doğanlara aitti.

ELEMENTAL : Yeni SoliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin