"Gülçin! Hadi, ağaç oldum burada." diye öküz gibi böğüren abimin sesiyle ayakkabılarımı giyip dışarıya fırladım. Arabaya doğru yürürken bileğimdeki tokayla saçımı gelişigüzel topladım.
Hava 50 derece falan olmalıydı çünkü şimdiden ter basmıştı beni. Aslında bunun sebebi abimin bana araba kullanmayı öğretecek olması da olabilirdi. Ben istememiştim öğretmesini ama abim askere gideceği için arabasına benim göz kulak olmamı istiyordu.
Arabaya binip kemeri bağladım. Gideceğimiz yer epey uzakta, ıssız bir yerdi. Düz yolda yürüyemeyen biri olduğum için abim başkalarının hayatını riske atmak istememişti.
Hava gittikçe daha çok ısınırken popom koltuğa yapışmıştı artık. Yola çıkalı neredeyse yarım saat olmuştu.
"Abicik bir benzinlikte dur da suyla dondurma alalım." dedim dudaklarımı bükerek. Ağzıma vurmak istediğine emindim.
Bir şey demedi. Bu bakarız demekti. Ne evet ne de hayır, canım isterse falan işte...
Birkaç dakika sonra benzinlikte durduğumuzda arabadan indik. O markee girerken ben de birkaç adım attım ayaklarımı açmak için.
Birkaç dakika sonra marketin kapısı açıldığında derin bir nefes vererek arabaya binecektim ki çıkanın abim olmadığını fark ettim. Uzun mu uzun, kaslı mı kaslı kumral bir çocuk -ya da adam işte her neyse- büyük adımlarla bu tarafa geliyordu.
Bir an için göz göze geldik. Hemen kafamı eğdim. O kadar yakışıklıydı ki rüyama girebilirdi. Bunu istemezdim.
Sonunda bizim arabann biraz ilerisindeki siyah arabaya bindiğinde tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim. Gerçekten çok tuhaf hissetmiştim. Sadece birkaç saniyeliğine göz göze gelmiştik ama sanki bana büyü yapmıştı.
Bir anlık deli cesaretiyle arabanın şoför koltuğuna oturdum. Anahtar üzerindeydi. Anahtarı çevirip arabayı çalıştırdım. Öndeki araba da hareket etmeye başlamıştı. O kadar da deli olmadığım için hafifçe gaza basıp öndeki arabaya arkadan çarptım.
Bizim araba da öndeki araba da sarsılmıştı. Çocuk kapıyı hırsla açıp arabadan çıktığında kafamı sakladım. Mantıklı bir açıklamam kesinlikle yoktu. Zaman zaman böyle saçmalıklar yapardım. En son lise üçe giderken sevgilim olmuştu onun da üstüne 2. kattan çanta atarak dikkatini çekmiştim.
Camı tıklattığında oturdupum yere daha da sindim. Yaklaşan çokça adım sesini duyabiliyordum.
"Hayırdır birader?" Abimin sesini duyduğumda içimdeki o deli cesareti buhar olmuştu. Keşke arabayla çarpmak yerine direkt çocuğa kafa atsaydım.
"Sizin arabanız mı?" diye sordu çocuk. Abimin ne dediğini duyamadım, aşırı adrenalin yüklenmiştim.
Kapı açıldığında abimle göz göze geldim. Eliyle dışarıyı işaret etti. Kafamı salladım iki yana. O da kafasını yukarı aşağı salladı. Oflayıp arabadan çıktım.
"Niye çarptın kızım, adamın arabasına?" dediğinde omuz silktim. Annesinin en sevdiği vazoyu kırmış üç yaşındaki bir çocuk gibi görünüyordum muhtemelen.
"Bilerek çarpmadım. Arabayı çalıştırabilecek miyim diye denemek istedim." dedim ama duyulduğundan da pek emin değildim. Korkudan sesim içime kaçmıştı çünkü.
"Yanlışlıkla gaza mı bastın?" dedi çocuk. Gözlerini belertmiş bana bakıyordu. Sanki herkes araba kullanmayı biliyormuş gibi...
"Frenle karıştırmışım."
Abim " Tamam. Sen arabaya geç." dediğinde kafamı sallayıp hemen arabaya bindim. Gördüğüm kadarıyla arabalarda fazla hasar yoktu ama eve gidince bende nasıl bir hasar oluşacağını tahmin edebiliyordum.
Kafamı torpido gözüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Umarım abim yalanımı yutmuştur.
Kapı açılıp da abim bindiğinde kafamı kaldırmadım ama gözleriyle beni dövdüğünü anlayabiliyordum.
"Şimdi neden arabaya çarpığını söyle bakalım." dedi sakince. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi bu.
"Dedim ya. Frenle gazın yerini karıştırdım."
"Arabayı neden çalıştırdın? Gideceğimiz yere kadar bekleyemedin mi? Ya daha büyük bir kaza yapsaydın?" diye sorularını sıraladığında sesindeki kızgınlık oranı da giderek artıyordu.
Keşke abim gelmeseydi de kendim halletseydim. Çocuğu bir daha göremezdim de.
"Evet." Diyecek bir şey bulamamıştım.
"Ne evet? Neye evet?"
"Bekleyemedim. Sen zaten gidince azarlaya azarlaya öğretecektin. Gitmeden denemek istedim." dedim tek nefeste. Ne söylediğimi bile bilmiyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
"Neyse. Eve gidince detaylıca konuşuruz. Neyse ki çocuk anlayışlı çıktı. Polis gelseydi başımıza bir ton dert açılacaktı." dediğinde yaptığım şeyin de kadar büyük olduğunu fark ettim. Ehliyetim yoktu. Para cezası yiyebilirdik.
"Nasıl hallettin?" diye sordum. Umarım çocuğun numarasını falan almıştır.
Elindeki kağıdı kucağıma bıraktı ve arabayı çalıştırdı. Önümüzdeki araba çoktan gitmişti bile. Kağıda baktım. Telefon numarası görmeyi beklerken Iban numarası görünce şaşırdım.
"Sen çarptığına göre parayı da sen ödeyeceksin. Sadece birkaç çizik var. Sigortaya bildiremeyeceği için kendisi tamir ettirmek zorunda kalacak. 500 lira falan göndersen yeter." dedi. Araba bayağı lüks görünüyordu, 500 liranın yeteceğinden şüpheliydim.
Kağıdı elimde döndürüp dururken aklıma gelen fikirle sırıttım. Hadi bakalım Gülçin. Battı balık yan gidermiş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yollarda Bulurum Seni | Yarı Texting
General FictionAşk bazen en beklenmedik anlarda, en beklenmedik yerlerde gelir. Kaçmak ise ne mümkün...