Tarih→
Aklı bir karış havada olan genç, yerdeki küçük çakıl taşlarına vurarak, kafası eğik bir şekilde yürüyordu ılık havayı daha da ısıtan güneşin altında.
Sakin bir nefes verdi, burada yürümeyi seviyordu. Ona eşlik eden kurumuş yaprakların sesi kulaklarına doluyor, ve ona ayrı bir zevk veriyordu.
" Belki ben, gerçekten hastayımdır?.." kurumuş dudaklarından çıkan bir cümle, sanki hiç yanmamışçasına daha da yakıyordu canını. O hasta değildi, o sadece içinden geleni yapıyordu. Ancak o bunu anlamamıştı.
Belki de o anlatamamıştı.
Hayatının belli bir rengi yoktu hiçbir zaman, o hayatını unutulmuş bir bahçe de açan rengarenk çiçeklerinki gibi, güzel ve çekici, bir o kadar da sade ve zarif renklerle geçiriyordu.
Eh, o bahçenin terk edilmesinin de bir nedeni vardır ya hep...
Aklında farklı sesler vardı ancak, sonuç aynıydı. Çiçekler solmuş, yerini kasvetli karanlık almıştı.
Uzun süredir yürüdüğü için ağrıyan ayakları ona dinlemesini söylüyordu. Denize dönük olan bankalardan birini seçip oturdu ve arkasını pek de rahat olmayan yere yasladı.
"Ben, " dedi ufak bir mırıltıyla, "ben..." düşündükçe engelleyemediği bir ağlama hissi geliyordu içinden. Şuan evinde, onun yanında olmak isterdi elbet, ancak olamıyordu.
Ne kötü ki, tekrar yalnız kalmıştı. 21 yıldır, her gün olduğu gibi, o yine yalnızdı.
Kendi doğasına hakaret ettiğini söylüyorlardı Yoongi'ye, ancak ona göre farklı olandan korkuyorlardı. Ne olmuş bir erkek farklı giyinmek isterse?..
Zaten her insan farklı olandan korkmaz mı?
Korktuğu için hakaretler eder, döverlerdi zaten. Korkusunu yenmek için korkuturdular. Korkulacak bir şey olmaması ayrı bir komikti. 'Bir erkeğin kız gibi giyinmesi.' bu olacak bir şey değil miydi?..
Tekrar aklından geçenleri susturdu, sonuç hiç değişmeyecek olması rağmen kendi kendini ruhsal ve bedensel olarak yoruyordu. Ruhu çöküş altındaydı, ve bu bedenini de sürüklüyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı, yumuşak yüzüne dokunan rüğzar, sanki onun bütün sorunlarını yok etmek istercesine esmeye devam ediyordu.
"Hey! Hyung? Sen misin? "
Huzurunu bozan sesle kapalı gözlerini araladı, aynı anda, sanki biliyormuşçasına, yüzüne değen rüzğar da durmuştu.
Başını sesin geldiği yöne çevirince gülümsedi, ellerini kendine büyük gelen sweatshirt'ün ceplerinin içine koyup oturuşunu düzeltti.
"Evet, benim Jiminie."
Gülümseyen beden yanına gelince oturması için hafif kenara kaydı. Jimin yanına oturduktan sonra ikisi de birbirine döndü.
"Burda ne yapıyorsun hyung? "
Etrafta göz gezdirdikten sonra cümlesine devam etti Jimin."Hava da soğuyor, işin yoksa benle dön eve? "
Derin bir nefes alıp taze oksijenin ciğerlerine dolmasını sağladı Yoongi, zorla da olsa yanındaki enerjik ve mutlu bedene gülümsedi.
" Ben gelmeyeceğim, sen git üşütme. Biliyorsun çabuk hasta oluyorsun. "
Bu söylediği üzerine kıkırdamıştı Jimin. Onunla beraber gülen Yoongi sözüne devam etti.
"Sonra Kook başımın etini yiyor."
Yoongi ruhsal haline rağmen kahkaha attı.
" Yaa hyung... " hafiften kızaran küçüğü görünce gülümsedi, saçlarını karıştırdı.
" Hadi sen git, ben buradan başka bir yere gideceğim. " dediğinde başıyla onayladı ve elini montunun cebine koyup ayağa kalktı Jimin. Ona gözleri kısılana kadar içtenlikle gülümseyip evinin olduğu yöne yürümeye başladı. Bir süre yürüyen bedenin arkasından baktıktan sonra kendisi de ayağa kalktı. Kulaklarına kulaklıklarını takıp mırıldanarak yürümeye başladı.
Everything is blue
(Herşey mavi)
His pills, his hands, his jeans
(Hapları, elleri, kotu)
And now I'm covered in the colors
(Şimdi renklerle kaplıyım)
Pulled apart at the seams
(Dikişlerde ayrıldı)
And it's blue
(Ve mavi)
And it's blue(Ve mavi)
Yerdeki kaldırım taşlarının arasından çıkan çimenleri izleyerek yürüyordu, mırıldandığı şarkının devamına eşlik edecekken bir ses işitti.
Everything is grey
(Herşey gri)His hair, his smoke, his dream
(Saçları, dumanı, hayalleri)
And now he's so devoid of color(Ve şimdi o çok renksiz)
He don't know what it means
(Ne anlama geldiğini bilmiyor)Aynı tempoyu bozmadan yürürken devam ettirdi şarkıyı Yoongi.
And he's blue
(Ve o mavi)
And he's blue
(Ve o mavi)Yanında ona eşlik eden kişiye göz ucuyla baktı, bere olmasına rağmen kenarlardan çıkmış kırmızı saçları, hafif ancak daha
soğuk esen rüzğarda sakince hareket ediyordu. Kendisine oranla yapılı olan vücudu, ayrı bir ürperti veriyordu Yoongi'ye. Yüzünün görülmesini kısmen engelleyen siyah maskesi, daha da gizemli yapıyordu onu.Sesi, onun için yoruma bile gerek yoktu. Çok güzeldi.
Kısa bir sessizlikten sonra yere bakarak yürüyen Yoongi kafasını kaldırdı ve onunla yürümeye devam ettiğini düşündüğü bedene döndü.
Orada olmayan bedene.
Şaşkınca arkasına döndü ancak, yoktu. Ne zaman gitti bilmiyordu. Omuz silkti, çok da önemli değildi zaten, tanımadığı ve birden yanında belirip mırıldandığı şarkıya eşlik eden birini gereğinden fazla merak etmişti.
Tekrar önüne döndü, aynı hızla ve ona her daim eşlik eden kuru yapraklarla evine yol aldı.
22 Ocak 2021
711
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Up Me ⊱ Sope┊
Fanfiction! YARIM BIRAKILDI ! "Bana, birisi el uzattığı zaman tutmam gerektiği öğretildi Yoongi-ah." +Jikook +Namjin Hafif feminen karakter içerir. Slow update. Bu kitapta smut (M) bulunmamaktadır.