"Tuhaf mı? Tuhaf olan nedir?"
Kızıl saçlı adam sessizce onu izlemeye devam ederken yutkundu Yoongi. Rahatsız hissediyordu.
"Hiç, hiçbir şey" Yoongi gözlerini kaçırdıktan sonra yan tarafta duran telefonuna uzandı.
"Sanırım, geldiğinizde hastaymışsınız. Keşke bunu bildirseydiniz." Tam telefonunu eline aldığında duraksadı Yoongi. Gerçekten, hasta olduğunu söyleyebilirdi.
"Beni hastaneye getirdiğiniz için teşekkür ederim..." Dedi Yoongi, ardından Bay Hoseok'dan sıcacık bir gülümseme kazandı. İçi ısınmıştı.
Bu adam kesinlikle güneş olmalıydı.
"Rica ederim, çalışanlarımızın sağlığına oldukça önem veririm." Yoongi başını salladıktan sonra duraksadı, çalışanlarımızın? "
"Çalışanlarınızın, derken?" Hoseok tebessüm etti ve başıyla onayladı yataktaki bedeni.
"Evet çalışanlarımızın. İşe alındınız, ancak tek bir şart var." Dedikten sonra devam etti. "Kendinize dikkat etmelisiniz." Yoongi, hasta olmanın da verdiği o kötü hisse rağmen karnındaki kelebekleri hissedebiliyordu.
"Teşekkür ederim, kesinlikle edeceğim." Hoseok son kez etrafa göz gezdirdikten sonra oturduğu sandalyeden kalktı ve kapıya yöneldi.
"Daha iyi görünüyorsunuz, serum bitene kadar kalmanız gerekiyormuş. Bir yakınınız var mı?" Yoongi elindeki telefona döndü ve Namjoon hyungun numarasını tuşladı. "Evet var, abim gelecektir. Tekrardan teşekkür ederim, herşey için." Gülümseyip hafifçe başını eğdi oturduğu yerde.
"Çabuk iyileşin, sizi aramızda görmek için sabırsızlanıyorum." Ve Hoseok odadan çktığında Yoongi bu atmosferde çok tuhaf hissetmişti. Farklı bir şeyler vardı, kesinlikle.
Namjoon hyungu aradıktan sonra çalan telefon bir süre sonra açıldı.
"Alo, hyung."
"Hayır hastanedeyim... Bayılmışım ve beni hastaneye getirmişler. Şuan serumu bekliyorum."
"Evet lütfen, bekliyorum hyung."Yarım saat kadar bir süre sonrasında Namjoon hastaneye varmış, danışmadan Yoongi'nin oda numarasını öğrenip yanına gelmişti. İçten içe endişeli olsa da, içeri girip Yoongi'yi gördükten sonra derin bir nefes bırakmıştı odaya.
Hızlıca yanın gelip yatağın kenarına oturduktan sonra konuşmaya başladı.
"Neden bayılacak raddeye gelmeden önce önlem almadın Yoon? Keşke erteleseydin. Hasta olduğunda ne kadar güçsüz olduğunu biliyorsun..." Elini Yoongi'nin alnına koydup ateşine baktıktan sonra konuşmaya devam etti daha durgun bir ses tonuyla.
"Uzun bir süre ardından iş bulduğun için heyecanlandın, değil mi?" Namjoon ona şevkatle bakarken Yoongi sadece başını hafifçe saklamakla yetindi. Açıkcası iptal etmek aklına dâhi gelmemişti. Çünkü o işini gerçekten çok seviyordu, onu ayakta tutan tek şey uğruna çalıştığı işiydi.
"Biliyorum, anlıyorum seni ancak kendini yormamaya çalış lütfen." Namjoon serumun bittiğini gördükten sonra bir hemşire çağırmak için ayağa kalkıp odadan ayrıldığında . Serumun da etkisiyle biraz terlemişti, ancak daha iyiydi. Eve gidip duş almak ve rahat pijamalarıyla uzanmak istiyordu.
"Evet hemşire serumu çıkarsın da gidelim." Namjoon yanında minyon tipli bir kızla girdikten sonra kenara geçip Yoongi'nin eşyalarını almış ve serumun çıkarılmasını beklemeye başlamıştı.
Serumu çıkardıktan sonra hemşire geçmiş olsun diyip odayı terk ettiğinde Yoongi yataktan kalktı ve Namjoon'un uzattığı elini tuttu. Hastaneden çıkıp eve vardıkları yol boyunca ikisi de sessizdi.
Eh konu değisti artık, 400 kelime ama salmak istedim yazıcak bisey bulamayınca
saat 1 ve ben yb atıyorum hep olduğu gibi iyi geceler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Up Me ⊱ Sope┊
Fanfiction! YARIM BIRAKILDI ! "Bana, birisi el uzattığı zaman tutmam gerektiği öğretildi Yoongi-ah." +Jikook +Namjin Hafif feminen karakter içerir. Slow update. Bu kitapta smut (M) bulunmamaktadır.