too

81 16 9
                                    

epey uzun süre ağladım.

adını bile bilmediğim sen için, diğer günün sabahına kadar gözyaşlarıma hakim olamadım.

sen ise kapımın önünde uyuyakalmıştın.

sabaha kadar kapımı çalıp, adını bile bilmediğin ben için dudakların soğuktan kuruyana kadar özür diledin.

kapıyı açmadım.

çünkü sana kızgındım.

ama balkondan senin, elindeki siyah poşete sarılıp yerde öylece uyuduğunu görünce,

dayanamadım.

hızla aşağı indim, kapıyı açtım.

yavaşça gözlerini araladın sen de aynı anda, bir anlığına neler olduğunu algılayamadın.

hava soğuktu, kolundan tutup seni içeri çekiştirdim.

buz gibisin, dedim endişeyle.

sorun değil, dedin. titreyen vücudunun aksine kocaman gülümsedin.

seni odama götürdüm ve battaniyeme sardım.
sıcak bir kahve yaptım, içmeni bekledim.

dakikalarca seni seyrettim.

özür diledin birden.

nedenini sorduğumda, güllerden bahsettin.

tamamen aklımdan çıkmıştı oysaki.

yanına oturdum ve üzerindeki battaniyeyi kendi üzerime de örttükten sonra başımı omzuna yasladım.

sorun değil, dedim.

yüzünü başıma gömdün.

dudakların saçlarımı öpüyordu şimdi.

gözlerimi kapattım.

ama bir daha kimseye güllerinden vermeyeceksin, dedim, göremesen de istemsizce dudaklarımı büzmüştüm.

belki hadsizlik olurdu fakat asla gülmeyecektin de benden başkasına.

ve sen söz verdin.

bir daha kimseye gül vermeyeceğine, benden başkasına gülümsemeyeceğine söz verdin.

saçlarımı okşadın ve kokumu içine çektin.

sarhoş oldum.

tam şu anda adını bile bilmediğim bir adamla yatağımda dip dipe oturuyoruz; başım onun omzunda, o da benim saçlarıma dokunuyor.

ve tam şu anda adını bile bilmediğim bir adama ona kalbimi açabilecek kadar güvenmem doğru mu bilmiyordum ama,

doğru olduğunu hissettim.

bu yüzden sonsuza dek benimle kalmasını diledim.

「 rosaceous 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin