"Bu bir sanat değil işkenceydi onun için, ne daha azı ne daha fazlası..."
Çocuğun küçük bedeni kaldırabileceğinden fazla şiddete maruz kalıyorken, yanlarında oturan öğretmenin bile gıkı çıkmaz olmuştu. Öğretmen korku dolu gözlerle yanında oturan çocuğu izlerken hiçbir şey yapamamanın üzüntüsü ile kahroluyordu, buna rağmen annesi hala durmuyor küçük çocuğa elindeki ince ama bir o kadar can yakan sopayla ardı ardına vurmaya devam ediyordu. Ellerinden başlayarak beline, kollarına, bacaklarına... Ama o küçük çocuk bu yaşından alışıktı tüm bunlara; bu baskıya, onu güya mükemmel yapmak için olan işkence seanslarına, bir noktayı yanlış bastığında yada bir harfi yanlış okuduğunda sesi çıkmayıncaya kadar dövülmeye. Hepsine alışmıştı artık.Ama bazen de insan hiçbir şeye alışmamak isterdi.
Birisinin sana verdiği ilgiye alışırsan o kişi gidince acı çekersin, birisi varken onun rahatlığına alışırsan o gidince hiçbir şey yapamaz olursun. Bir kişiye yada bir nesneye bağlı kalırsan en sonunda yaralanan sen olursun. Bu çocuk çok küçük yaşlarından öğrenmişti bunu, öğrenmek zorunda kalmıştı, şuan ise sadece annesinin durmasını ve bu piyanonun önünden olduğunca çabucak kalkmak istiyordu. Ona bağlı olan bir zincir olsa da o bir zincirin ağırlığını azaltmak istiyordu.
"Seni eğitimsiz köpek! Sana verilen bir görevi bile yapamıyorsam ilerde ne halt yemeyi düşünüyorsun bu halinle?! Ben seni böyle hatalar yap diye yetiştirmedim sen bu evin tek erkek çocuğusun kendine gel bu yaşında bu kadar kolay bir parçayı bile çalmıyorsan nasıl ilerde insanlara kendini Narcisa soy adıyla tanıtmayı düşünüyorsun! Cevap ver!" ve bir tane daha tokat indi çocuğun yüzüne.
O tokat ile Xiao'nun aniden uyanması bir olmuştu, kan ter içinde nefes nefeseydi. Bari insan uykumuzda rahat verir cadaloz karı, diye içinden geçirip banyoya doğru ilerledi. Kendine gelmek için yüzünü yıkadıktan sonra okula gitmek için üstünü hızlıca değişip çantasını almak için salona doğru ilerledi, çantasının yanında duran beyaz piyanoya gözünün kenarıyla iğrenmiş bir ifadeyle bakıp çantasını alıp evden çıktı. Evinden çok uzak değildi üniversitenin kampüsü, bir şekilde ailesi olacak kişilerden izin aldıktan sonra tek başına okula yakın bir yerde ev tutabilmişti. Ne kadar hala boynunda her an onu öldürebilecek bir bıçak var gibi hissetse de o canavarlarla aynı evde bir süre daha yaşamaktan daha iyiydi. Kampüse girdiğinde her tarafta afişlerin olduğunu görünce bir okumak için afişe yaklaştı ve okumasıyla yüzünün buruşması bir olmuştu.
"KARMA MÜZİK YARIŞMASINA TÜM ÖĞRENCİLERİMİZ DAVETLİDİR. BÜTÜN GENÇ MÜZİSYENLERİMİZİ YARIŞMAYA BEKLİYORUZ."
O annesi olacak kadının müdür olduğu bir okulda böyle bir yarışmadan kaytarması imkansızdı, şimdiden akşam arayıp mükemmel çalması ve birinci olması gerektiği zırvalığını dinleyeceğini düşünmek bile midesini bulandırıyordu. Birinci olmaz ise ne olacağı zaten çok açıktı.
Yarışmanın yapılacağı alanı önceden görmek için afişte yazan konuma doğru ilerlemeye başladı ama akşam geleceğini düşündüğü arama sesi daha erken duyulmuştu...
Gelen Arama: Alesia Narcisa
Xiao derin bir iç çekip konuşmaya başladı. "Alo?"
"Canım oğlum, nasılsın bugün?" Bu yapmacık sevgi sözcüklerine de alışmıştı Xiao, birisi yanlarındaysa sevgi pıtırcığı anne oğulu oynamaları gerekiyordu her zaman olduğu gibi.
İyiyim annecim, siz? Böyle konuşurken kendinden iğreniyordu Xiao, o kadına anne derken bile ağzına zehir sürülüyormuş gibi hissediyordu.
"Bende iyiyim, okulunuzdaki yeni müzik yarışmasına duydun mu? Belki duymamışsındır diye haber vermek istedim."
"İnceliğiniz için teşekkür ederim, evet duydum duyulmaması mümkün değil." Birden sesin tonu inanılmaz bir hızla değişti, bu kadar iyi sevecen anne rolünü oynamasına Xiao bile şaşırıyordu bazen. Sanırım küçüklüğünde tiyatroya gitmiş olmalı diye düşündü Xiao.
" O zaman ne yapman gerektiğini biliyor olduğunu düşünüyorum Xiao." dedi Alesia tehditkar bir ses tonuyla.
"Tabi ki de biliyorum, çok güzel öğrettiniz seneler boyunca." dedi Xiao iğneleyici bir ses tonuyla ve telefonu kapattı. Her zaman böyleydi konuşmaları o haber verirdi sadece gereksiz konuşmaya lüzum yoktu. Eh tabi onunla konuşmak isteyende yoktu bu yüzden Xiao'nun işine geliyordu bu.
Bunları düşünürken Xiao konser salonunun önüne geldiğini fark etti. Düşündüğü gibi yarışma bir hafta sonra olduğu için daha çalışmalara başlamamışlardı son üç dört gün kala başlardı hep hazırlıklar. Xiao yavaşça sahneye yaklaştı sonra sahneye oturup bir süre seyirci koltuklarına bakındı ve sahne arkasına bakmaya karar verdi. Sahne arkasından sahneye bakarken birden gözünün önünden rüzgar gibi bir anı geçti...
Yine sahne arkasındaydı Xiao sahneye çıkma sırasının gelmesini bekliyordu ama ondan önce sırada kemanist bir çocuk vardı, koyu lacivert saçları uçlara gittikçe rengi açılıp açık mavi bir renk alıyordu, saçlarının açık mavi kısımlarını örmüş kafasına kenarında beyaz çiçek olan bir şapka takmıştı. Giysileri 1900'lerden fırlamış ingiliz prensleri gibiydi, beyaz fırfırları olan uzun kollu bir gömlek ve yakasından bağladığı yeşil bir kurdele altında ise üstüne nazaran bir o kadar sade siyah bir pantalon. Eline kemanını alıp sahneye çıktı çocuk kendinden emin bir tavırla. O gün Xiao ilk kez biraz daha duymak istedi o nefret ettiği notaları biraz daha orda gözünü kapatıp durmak istedi, şarkı durduğunda Xiao yavaşça gözlerini açtı gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı o farketmeden ve göz göze geldi o su yeşili gözlerle Xiao'nun altın rengi gözleri nazik bir şekilde gülümsedikten sonra çocuk kalabalığın ardında kayboldu müziğinide beraberinde götürerek...
Xiao birden hatırladığı anının bitişi ile kendine geldi ve aklında bir soru belirdi. Acaba o çocuk o gün hangi parçayı çalıyordu?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『𝙎𝙤𝙣𝙖𝙩𝙖』𝘟𝘪𝘢𝘰𝘷𝘦𝘯
Fanfiction"Artık elleri yerine notalara bakıyordu, onun yüzünü biraz daha görebilmek için..."