O her zaman önüne baktı, hep ileriye, bir saniye bile durup gökyüzüne bakmadı. Çünkü o da çok iyi biliyordu, bir kez bakarsa oraya bağlanacağını...
O an içinde ne tür hisler var anlayamamıştı renkli saçlı çocuk, korkuyor muydu, heycanlı mıydı? Anlayamıyordu.
O an tek bildiği şey içinde uzun zamandan sonra kederden başka bir şey hissettiğiydi. Hatta o kadar anın etkisine kapılmıştı ki mavi örgülü çocuğun yanına vardığını bile fark etmemişti.
Mavi örgülü çocuk yavaşça Xiao'nun yaşlarını silerken bir yandan konuşuyordu.
"Benim gibi biri için göz yaşlarını boşuna sarf etmemelisin..." dedi ve arka kapıya doğru yoluna devam etti. Xiao'nun daha o bilinmeyen çocuğa sorucak çok fazla şeyi vardı şuan bu fırsatı kaçırmadı, bu düşüncelerle birlikte çevik bir hamleyle çocuğun kolunu tuttu.
" Onca yıldan sonra şuan nereye gidiyorsun?" diyebildi sadece. Korkuyordu, çok korkuyordu bir kez daha her şey elinden kayıp gidiyor gibi hissediyordu...
Ama çocuğun cevabı onu çok şaşırmıştı.
"Ben bir yere gitmiyorum ki, sadece notaları takip ediyorum. Bu yüzden lütfen bir yere gideceğimi düşünme istesem de gidemem..." dedi altın gözlü çocuğun daha önce hiç görmediğin bir gülümseme ile. Bu sırada bir anons duyuldu.
"Sırada mükemmeliyetçi çalışı ile ünlenen, Xiao Narcisa, karşımızda!"
Anonsun sesiyle Xiao şoktan çıkıp kendine gelebilmişti ve o an ilk kez sahneye çıkarken ne yapması gerektiğini bilmiyordu... Ne kadar istemese de hızlıca notaları alıp piyanonun başına geçti. Ne kadar soracak soruları olsa da için de anlamsız bir güven vardı, mavi örgülü çocuğun o sözleri edilebilecek tüm yeminlerden daha gerçekçiydi...
Xiao bu düşüncelerle çalmaya başladı. Ama bu sefer her zaman ki gibi değildi, nedenini kendisi de bilmiyordu uzun saçlı çocuk ama için de farklı bir his vardı şuan kaçmak için değil, bağlanmak için çalıyor gibi bir his. Xiao parçanın sonuna gelirken bunu farkeden tek kişi o değildi... Mavi örgülü çocuk kapıyı kapatamamıştı, gidememişti notaları takip ediyorum derken bu şaheseri nasıl bırakırdı? Parça sona ulaştığında aynı anda iki genç de gülümsemeleriyle bulundukları yerden ayrıldılar...
Bu sırada onları seyircilerin arkasından izleyen iki çift gözden habersizdiler...-Birkaç gün ardından kampüs de sabahın erken saatleri-
Kesinlikle bir süre daha böyle giderse
Xiao çıldıracaktı. O günden beri her yeri didik didik aramıştı, AMA HALA KIMSE ORTALIK DA YOKTU. Bir kez bile mavi örgülü çocuğun onu kandırdığını düşünmediği gibi aramaktan da vazgeçmiyordu. Üçüncü ders çıkışı boş sınıflarda Venti'yi ararken önüne bild doğru düzgün bakmadığı için birisiyle çarpışmıştı, tabi bu kişinin Zhongli-sensei olduğunu anlamak biraz zamanını almıştı...
"Affedersiniz Zhongli-sensei biraz acelem vardı da farkedememişim sizin geldiğinizi." Zhongli her zaman ki nazik gülümsemesi ile konuştu.
"Sorun değil Xiao. Ana sen niye bu kadar acelecisin her zaman ki sakin halinden eser yok." Xiao nasıl açıklayacağından emin değildi ama Zhongli'nin genelde okul sonrasıda buralar da bulunduğunu göz önüne getirince söylemekten bir zarar gelmeyeceğine karar verdi.
" Ben aslında bir kişiyi arıyordum belki siz onu bu civarda görmüş olabilirsiniz." Zhongli'nin ne kadar şaşırmış durmaya çalışsa da o gün onları gören az kişilerden biriydi bu yüzden böyle bir olayın gerçekleşmesini bekliyordu.
"Benim gördüğüm yada tanıdığım biri ise elimden geldiğince sana yardım etmeye çalışırım Xiao. Şimdi şöyle bakalım bu kişi kim?" Uzun saçlı çocuk normalden daha çekingen bir tavırla konuşmaya başladı ;
"İsmi Venti Vasilios diye biliyorum, koyu lacivert saçları var ve saçlarının ucunda açık mavi tutamlar var genelde saçının uçları örgü biraz kısa boylu. Tüm bildiklerim bunlar... "
" Epey şey biliyormuşsun ya! Ama bence daha fazla arayıp kendini yormamalısın eminim yakında tekrar görüşeceksiniz. " Xiao anlamamış bir ifadeyle Zhongli'ye baktı ama Zhongli sadece el sallayıp koridor da ilerlemekle yetindi...Birkaç saat sonra öğle arasının sonuna geliyorken Xiao her zaman yaptığı gibi çatı katından çıkıp alt kata sınıfının bulduğu tarafa doğru yol aldı. 2.kata geldiğinde birden rüzgar esintisiyle beraber kulağına bir keman melodisi duyuldu, Xiao gözlerini rüzgarla açılan kapıya çevirdi. Ve o tanıdık gelen müzik sesinin ona yol göstermesine izin verdi. Müzik odasının kapısını yavaşça araladığın da umut ettiği manzarayı gördü, mavi örgülü çocuk kendinden geçercesine keman çalıyordu. Gözleri kapanmış yüzüne ufak bir gülümseme gelmişti, hatta o kadar kendini kaptırmıştı ki Xiao'nun içeri girdiğini bile fark etmemişti. Xiao bu parçanın ne olduğunu çok iyi biliyordu çok kısa bir süre önce ikisinin de çaldığı "Moonlight Sonata" dan başka bir parça değildi. Hızlı adımlarla uzun saçlı çocuk piyanonun başına oturdu ve Venti'nin kaldığı kısımdan çalmaya başladı. Venti piyano sesini ilk duyduğun da şaşırmıştı ama parçayı çalışından bile anlayabiliyordu kimin çaldığını, bu yüzden hiç durmadan devam etti mavi örgülü çocuk. İkisi de parçayı devam ederken hayran kalıyorlardı birbirlerine yeri geldiğinde Xiao Venti'ye yetişiyor, yeri geldiğinde Venti Xiao'ya sanki yapboz parçaları gibi birbirlerini tamamlarken zilin sesi duyulmuştu. Parça bittiğinde ikisi de nefes nefese kalmıştı, anın heycanından dolayı hala tek bir kelime edememişlerdi. O sırada Venti sessizliğini bozarak konuştu;
"Düşündüğümden bile güzel çalıyorsun." dedi, piyanonun karşı tarafına oturup Xiao'nun yüzüne doğru eğilirken. Xiao da piyanoya yaslandığın sırada Venti'nin bu haraketi üzerine Xiao geri çekilmeye çalıştı ama Venti ona izin vermeden Xiao'nun çenesinden tutup kendisine çekti.
" Şimdi kaçmak yerine bana o güzel parçalarından çalmaya ne dersin." dedi bir o kadar nazik ama bir o kadar tehditkar bir gülümseme ile. Xiao ne yaptığını farketmeden Venti'ye doğru daha çok eğildi;
" Benim Zhongli-sensei bekletmemem lazım ama sonra istediğin kadar çalabilirim eğer sende bana eşlik ediceksen. " dedi Xiao son kısmı sessizce Venti'nin kulağına fısıldayarak. Mavi örgülü çocuğu kıpkırmızı bırakdıkdan sonra yavaşça piyanodan kalkıp kapıya doğru ilerledi o sırada Venti seslendi.
" Yakında görüşmek üzere o zaman. " dedi ve Xiao'nun arkasından kemanıyla beraber müzik odasından ayrıldı...Xiao, Zhongli'nin de dedikleri üzerine Venti'yi okulda görmeyi bekliyordu ama neden ve niçin hiçbir fikri yoktu. Venti hakkında düşünürken, biraz önce ki haraketi neye dayanarak yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken, sınıfa vardığını gördü ve arka sıradaki yerini alıp Zhongli-sensei'yi beklemeye başladı. Bu sırada kafasını sıranın üstüne koymuş en azından ders anlatımına geçene kadar alamadığı uykusunu almak istiyordu ama bu sınıfa giren ikinci bir kişinin adım sesleriyle değişti.
"Arkadaşlar dikkatinizi bana verir misiniz! Bugün okulumuza yeni katılan bir öğrenci ile tanıştırmak istiyorum sizi." dedi ve eliyle yanında ki kişiye konuşmak için söz verdi.
"Merhaba! Ben Venti Vasilios." bu duyduklarıyla aniden Xiao'nun kafasını kaldırması bir olmuştu, hatta o kadar hızlı kalkmıştı ki yere düşüyordu. Bunu farkeden Venti sessizce güldü ve kendini tanıtmaya devam etti.
"Benim hakkımda önemli olan bir şey yok diyebilirim, sadece keman çalmayı çok severim bu beni açıklamaya yeter sanırım. Hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum umarım iyi geçiniriz." dedi ve sözünü bitirirken Xiao'ya dönüp gülümsemeyi eksik etmedi.
"O zaman Venti istediğin sıraya geçebilirsin ve ardından dersimize başlayabiliriz." dedi Zhongli, eli ile sıraların olduğu kısmı gösterirken. Venti hafifçe başını sallayıp zaten oturmayı düşündüğü yere ilerledi.Venti Xiao'nun yanına geldiğinde uzun saçlı çocuğun şaşkınlık seviyesi kat be kat artıyordu, gözleri açılmış bir şekilde Venti'ye bakarken Venti yüzünden gülümsemesini eksik etmeden konuştu;
"Sanırım yanın boş, yanına oturabilir miyim?"
Uzun saçlı çocuk her şeyin başlangıcının bu masum soru olacağını nerden bilebilirdi ki...Bölümü geç paylaştığım için çok affedersinizz! İyi okumalarr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『𝙎𝙤𝙣𝙖𝙩𝙖』𝘟𝘪𝘢𝘰𝘷𝘦𝘯
Fanfiction"Artık elleri yerine notalara bakıyordu, onun yüzünü biraz daha görebilmek için..."