Dokuzuncu Bölüm

30 4 11
                                    


Yeni günümü de bitiriyordum ama üzerimde olanların heyecanı o anki gibi duruyordu. Taehyung ile fazlaca yakınlaşmıştık. İkimiz de o  anı bekliyormuş gibi heyecanlıydık. Ondan gitgide daha fazla hoşlanıyordum sanırım, bilmiyorum..

Revirde kendi kendime gülümseyip duruyordum. Pek işimiz yoktu bu yüzden küçük şeylerle oyalanarak vakit öldürüyordum ama elimde şansım olsaydı Tae'nin yanına gitmeyi çok fazla isterdim.

Ve Hoseok.. Onunla en son sahile indiğimiz gün konuşmuştum. Açıkcası artık görüşmüyorduk bile. Sürekli benden kaçıyor bana cevap bile vermiyordu. Eve geç geliyor ve her gece ağlıyordu. Onun hakkında çok endişeliydim ama onunla artık konuşmaya çekiniyordum çünkü geçen gece yine ağlayarak odaya girdiği gün dayanamadım ve yanına oturup ellerini sıkıca tuttum. "Hoseok, benimle konusmak istemedeğini biliyorum ama lütfen, son kez de olsa bunu yap Hoseok. Lütfen bana ne olduğunu anlat" Hoseok ellerini ellerimden çekmişti. Tamamen benden uzak duruyordu "Jimin, herkes buraya gelenlerin değişeceğini söylüyordu. Buna inanmazdım ama evet, çok şey değişti. En önemlisi de sana olan tavrım. Kendime geldim ben. Jimin, ben senin kadar şanslı değilim. Beni geride bekleyen bir nişanlım ya da sevgilim yok. Senin gibi benimle ilgilenen ailem yok. İnan bana Jimin, bana tüm hislerin ile inan ki artık seninle arkadaş olmak istemiyorum. En azından eskisi gibi , çok samimi" 

Evet o gün tam olarak bunlar olmuştu. O günden sonra kendime gelememiş sürekli ağlamıştım ve Taehyung2a da bir şey dememiştim. Her şeyi bilen sadece Kai'ydi. 

"Jimin, şunlara da baksana" elimdeki gazlı bezleri bırakıp arkama döndüğüm zaman Tae ve Kai'yi gördüm. Neden sürekli kötü tipimdeyken Tae ile görüşüyordum bilmiyordum. 

Karşımda koskocaman gülümseyen Kai ve elinde sardunya buketi olan Taehyung vardı. "İşin bitince mutlaka beni bul Jimin" benden önce asıl kendisi beni bulacaktı ama sadece Kai'ye gülümsedim ve Tae ile kaldım. 

"Görüşmeyeli seni özledim Jim" Taeehyung artık bana daha çok Jim demeye başlamıştı ve bu beni rahatsız etmiyordu. "Ben de seni çok özlemiştim Tae" ellerindeki sardunyaları bana uzattı ve gülümsedi "Bunları buralarda görmemiştim, çok güzeller" Taehyung elini yanağıma koydu "Evet zor bulunuyorlar ama değerdi." Ellerini tuttum ve bir süre bakıştık. "Üzgünüm Jim. Şuan gitmem lazım. Akşam görüşelim, mutlaka" akşam plan hazırlamamıştık. Neyi kastettiğini anlamadığım için sormak zorunda kalmıştım. "Akşam ne var ki?" ellerini belime koydu. Etraftakilerin bize baktığını hissediyordum. Hatta bazılar 'bir de nişanlı, terbiyesiz şuna bak' vs dediğini de duyabiliyordum ama umursamadım, en azından şu anlık. "Unuttun mu? Bu akşam herkesin bir araya toplanıp kutlama yapacağı gece. Adanın gelenekleşmiş adeti diyelim" evet tamamen unutmuştum "Hatırlatman çok iyi oldu" utanarak yerimde biraz kıpırdandım. "O zaman akşam görüşürüz" küçük bir vedanın ardından hemen bir köşeye sıvışıp heyecanımı atmaya başladım. Ne zaman Tae ile görüşsem saçma hareketler yapıyordum. 

"Vaov, bu sardunyaları hiç görmemiştim. En güzel çiçekler en güzel insana" tabi ki Kai beni hemen bulmuştu. Ben utanarak gülüşürken gözüme Hoseok takılmıştı. "Kızlar şuna bakınn" ellerinde Taenin bana verdiği turuncu sardunyaların aynısı onda da vardı ve neler olduğunu anlayamamıştım. Kalbim oldukça kırık ve çok değişik hissediyordum. "Ağlama" Kai parmakları ile benden habersiz düşen gözyaşlarımı sildi. Şu an ne yapacağımı ve nasıl hareket edeceğimi bilmiyordum. Kai beni kolumdan tuttu ve dışarı götürdü. Sardunyaları hala sıkı sıkı tutuyordum. Kai bana sıkıca sarıldı "Sen gerçekten çok iyi birisin Jimin. Mükemmel arakadaşsın. Lütfen ağlama. Eminim başka bir şeyler vardır." Kai'nin beni teselli ettiği kadar ağlıyordum. En yakın arkadaşım ve aşık olduğum ya da öyle sandığım insan bana ihanet etmişlerdi. 

Kendimden utandım. Yaptıklarımdan. Jungkook da bilse böyle hissedecekti ama elimde değildi. Jungkook'un bana olan ilgisizliğini Tae bana vermişti, mutluydum, şu ana kadar. 

Kai beni bırakıp içeriye tekrar girip birkaç dakika sonra çıktı. kaskatı kesilmiştim. Hala kendimde değildim. "Evet, izin aldım. Gidelim. Sana gidelim ve akşama seni o kadar çok fazla güzel hazırlayalım ki bütün erkekler sana her zamankinden daha fazla baksın. Üzülme Jimin, ben varım. Ne kadar onlar gibi olamasam da senin yanındayım. Benim tek dostumsun Jimin" Kaiye bakıp sıkıca sarıldım. O fazla iyi birisiydi. Neden onunla daha önce karşılaşmadığımı sorguladım. Adanın bana armağan ettiği tek hediye, Kai..

Birkaç dakika sonra revirden dönmüş ve yatağımda oturuyorduk. Sardunyalar baş ucu küçük masamda ve ben hala ağlıyordum, tabii biraz yavaşlamıştım. 

"Evet, şimdi bu küçük dolaba bakmamın bir sakıncası var mı?" Başımı evet anlamında salladım ve ona gülümsedim. Bana fazlası ile destek oluyordu. Dolabımdan birkaç parça çıkardıktan sonra bana baktı ve arsızca sırıttı "Bir adet ateşi Park Jimin"..


Akşam Kai yanımda ve ikimizde oldukça fazla şekilde sexydik, gerçek anlamda öyleydik. Bütün herkesin gözleri bizdeydi. 

Aslında gelmeyecektim buraya fakat Kai beni o kadar zorlamıştı ki onu kıramamıştım. Bavulumda ne olur ne olmaz diye getirdiğim bedenime tam oturan siyah takım elbisem ve siyah kıravatımı üzerime geçirmiştim. Saçlarımı hemen hemen yarım saatte Kai yapmıştı. Kai ise siyah kot dar pantolon ve üzerine de siyah gömlek giymişti ve ikimiz de günün yıldızlarıydık.

"Hazır mısınız hot Park Jimin?" kapıdan ilk hafta da girdiğimiz büyük binaya girerken son kez Kai'ye baktım ve içeri girdik. 

Salon oldukça ışıklandırılmış ve şimdiden herkes erkek arkadaşlarının yanına yanaşmıştı. Gözüme Hoseok takıldı. Bir gurup erkekle gülüp eğleniyordu, her zamanki gibi yakışıklıydı. Kai ne olduğunu hemen anlamış ve sırtımı patpatlamıştı "Asla öyle düşünme, sen herkesten daha göz alıcısın jimin. Bana güven" ona inanıyordum. 

Pek meydanda olmayan iki kişilik masaya geçip birkaç kadeh şimdiden içmiştim ama Kai beni durdurmuştu. "Bu kadar yeter Jimin, seni durduramayabilirim." haklıydı. "O zaman bir gün mutlaka içelim Kai" beraber gülüştük ve etrafıma bir baktım. Kapıdan bütün asaleti ile Taehyung girdi ve göz göze geldik. Ne yapacağımı bilmiyordum. Vücüdüm baştan sona  ateşler içerisinde yanıyordu ve gözyaşlarım akmamak için zor duruyordu. 

Bana gülümsedi ve el salladı. Kai imdadıma yetişmiş gibi bana seslendi "Jimin, bakma. Lütfen olanları unutma . Açıklaması olacaktır." Haklıydı ama ona bakmamak benim için çok zordu. Sonunda birkaç bardak kadeh daha aldım ve kendimce kendimi rahatlattım. 

...

Tae yanıma gelmemiş köşeye geçmişti. Sanırım neden onunla konuşmadığımı ve her şeyi anlamıştı. Her şeyi anladığımı anlamıştı. 

Ne ben konusuyordum ne de Kai konuşuyordu. Ortam benim için gürültünün ortasında kocaman sessizlikti. 

"Kai gidebilir miyiz artık?" Kai kadehinden bir yudum daha aldı ve beni onayladı. "Ben de sıkıldım" kendimi gitmeye hazırlarken kapıdan bir anda bir çığlık gedli 

Adele??

Sahilde çıplak gezen kız şuan gözü dönmüş şekilde içeri bakıyordu 

"O nerede?"

...


Oha bölüm attım hsdjkas

heyecanlı bölümün devamı sonraki bölüm hehehe 

Sizce Adele kimi sordu? 

Beğendiyseniz lüyfen bolca yorum ve oy atın, sizi seviyorum..

Sahildeki Kulübe × VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin