Son kelimelerimi tükürür gibi söyleyip geri çekildim. Merdivenleri tırmanacağım sırada arkamdan yine sesini duydum.
" İyice vahşileşip gelmişsin, nerede benim sakin çoçuğum? "
" Giderken yüzünü bile göstermeyen annem mi söylüyor bunu bana? Yeni eserinizi beğendiniz mi Kontes Jeon? Beni siz yarattınız, bunun bir karşılığı olmalı."
"Ben seni böyle yetiştirmedim Janos! Bu sen değilsin! İçindeki iblis bunlara sebep oluyor!"
Gür bir kahkaha atıp fırıl fırıl dönen gözlerimi karşımdaki kadına diktim.
Deli gibi hissediyordum.
"İblis öyle mi? Gözümü açmam ne zamandan beri iblislik oldu? "
" Janos, sen, sen ne terbiyesiz oldun bana karşı! Annenim ben senin! "
" Siz de unutmayın o zaman Kontes Jeon. Sizin karşınızda beş yaşında kilere kitlediğiniz o çocuk yok. Ben Jeonlar'ın tek varisi Kont Jeon'um. Herkes haddini bilmeli. Karşınızda çocuk yok sizin. "
Bir daha yüzüne bakmadan Tobias'ın elini tutmuş, yukarı çekiştirmiştim.
" Janos, sakin ol lütfen."
"Beni kendi sarayıma almıyor, hah! Benim, her şey benim."
"Bir tanem, bana bak."
Merdivenleri aştıktan sonra beni beyaz duvara yaslamış, gözlerimin önünü kapatan saçlarımı kulağımın arkasına itmişti.
"Sakin ol, böyle hiddetli olursan haksız konuma düşersin. Ne olursa olsun, o senin annen. Seni rahminde saklayıp büyüttü, şimdiki haline o getirdi. Bir Kont olduğunun bilinciyle hareket et, sakinleş güzelim, işte böyle."
"Kanım kaynıyor Tobias, yakıp yıkmak istiyorum."
"Biliyorum, ama bu sana hiçbir şey kazandırmayacak."
Elmacık yanağıma ıslak bir öpücük bırakıp bana iyice yaklaştığında parmaklarımı beline sardım. Anında sakinleşmiştim, burnumu boynuna bastırıp derin bir nefes aldım.
"Hadi, şimdi babacığının yanına git. Ben de seni odanda bekleyeyim."
"Gelmek istemez misin?"
"Siz özlem giderin. Belki daha sonra."
Kafamı sallayıp ona odamı gösterdim, dudaklarımın kenarına ıslak bir öpücük bırakıp sessiz adımlarıyla odama geçti.
Derin bir nefes alıp saçlarımı ve kıyafetlerimi düzelttim. Boğazımı da temizleyip babamın odasına yürümeye başladığımda annem çıktı karşıma.
"Rezil, rezilsin sen! Bana bir yabancının önünde nasıl öyle davranabildin, ha?!"
Yanağımda hissettiğim okkalı tokatla kafam sola savruldu. Bir şey demedim, içindeki tüm irini kusmasını bekledim.
"Seni oraya ailemize yakışan bir Kont olman için gönderim! Ama sen! Ama sen iblisleşip geri döndün! Janos, ne bu halin?!"
Cevap vermeden kaşınan burnumu çektim sertçe. Konuşmamakta kararlıydım.
"Bu saygısızlığı başka bir yerde de bana yaparsan, ölümlerden ölüm beğen Janos. Duydun mu beni?! Hemen evleneceksin ve Romanya'ya döneceksin."
"Evlenmeyeceğim."
"Anlamadım?"
"Soyu devam ettirmeyeceğim. Benimle son bulacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Castle×Taekook ✓
Fanfiction"Yüzüm güçlü -çok güçlü- kartal gibiydi, ince burnumda yüksek bir kemer, tuhaf bir şekilde kemerli burun deliklerim vardı, alnım azametle kubbeleniyordu ve şakaklarımdaki saçlar seyrekti ama başka yerlerde boldu. Kaşlarım gürdü, burnumun üzerinde ne...