Şatoya geleli üç haftayı geçmişti.
Mutluydum. Eğleniyorum ama bazı değişikliklerin de farkındaydım.
Duyma yetim fazlasıyla gelişmişti, kaslarım güçlenmiş, vücudumdaki yağ oranı düşmüştü. Cildim beyazlamış, porselen bir bebeğe dönmüştüm resmen.
"Janos? Burda mısın kuzum?"
"Banyodayım Tobias!"
Gözlerimi açmadan odamdan bana seslenen sevgilime cevap verip düşüncelerime ara vermiştim. Minik adım seslerinin ardından alnıma bırakılan yumuşak öpücükle kafamı koyduğum kırletten kaldırıp gözlerimi araladım. Yüzündeki parlak gülümsemeyle izliyordu beni, gözleri yüzüm dışında hiçbir bölgemde gezinmiyordu. Tüm küveti saran köpükler göğsüme kadar battığım suda mahrem bölgelerimi örtüyordu, o yüzden fazlasıyla rahat hareket ediyordum. Ki, Tobias ile aramızdaki ilişki farklıydı, utanmıyorduk çıplaklığımızdan. Yaklaşıp dudaklarına minik bir öpücük bırakıp ıslak ellerimi pançosunun düğmelerine sardım, teker teker yuvalarından çıkardığımda omuzlarından kayıp yere düşmüştü.
"Yanıma gel, birlikte temizlenelim. Hem, neredeydin sen, seni bulamayınca sıkıntıdan aşağıda ne yapacağımı şaşırdım."
"Halletmem gereken küçük bir işim vardı güzelim, hallettim ve koşarak yanına geldim."
Yanımdan ayrılıp lavabonun üzerine takılarını çıkarıp koymuş, ayna karşısında soyunmaya başlamıştı. Kafamı tekrar kırlente yaslayıp kösnül duygularla süzdüm muntazam bedenini. Tamamen soyunup ılık suya girdiğinde ondan tarafa dönüp dirseğimi küvetin yanına, kafamı da elime yasladım. Avuçlarına doldurduğu suları omuzlarından döküp kendini ıslatıyordu ve yemin edebilirdim ki o su artık kutsaldı. Kavruk esmer teninde anlam bulmuştu o bir su damlası. Kokulu cildi arşınlamış, kendine bir yol çizip vazifesini tamamlayarak ayrılmıştı güzel tenden.
"Seni özledim."
Köpüklerle oynarken söylediklerime kıkırdayıp yanıma yanaştı.
"Sadece birkaç saattir yoktum."
"Bu seni özlememe engel değil."
Kafasını boynuma yaslayıp bana iyice sokulduğunda kollarımı beline sardım. Yanağımı saçlarına yaslayıp köpüklü bedenini okşadım.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
"Mutlu."
Yine minik bir kıkırtı sundu bana.
"Şu anki halini değil, genel olarak soruyorum."
"Ben de genel olarak söylüyorum Tobias, burada mutluyum."
"Bunda benim etkim var mı?"
"Fazlasıyla."
Dudaklarımı saçlarına bastırıp bastırıp tekrar yanağımı yasladım. Parmakları bedenimde gezinirken soğuk cildinde dinleniyordum. Farklıydı, alışık olmadığım bir durumdu ama ziyadesiyle hızlı bir şekilde adapte olmuştum ona.
Tobias Kim sanki beni büyülemişti. Bir anda bu kadar şiddetli bir sevgi hissetmemin başka bir açıklaması olamazdı.
"Sen büyücü müsün yoksa? Büyüledin mi beni?"
Dişleri görünecek kadar şiddetli bir gülümseme sundu bana.
"Öyle mi hissettin yoksa?"
"Eh, her şey bir anda gerçekleşiyor. Aşkın ne olduğunu bilmiyorum Tobias, bu hissettiğim aşk mı? İçim içime sığmıyor seni gördüğümde, kucağından bir saniye olsun ayrılmak istemiyordum. Yanımdan gittiğinde üzülüp özlüyorum hemen, dizlerimin dibinde dur istiyorum. Seni öpmeyi seviyorum, gözlerine bakmayı, cildine dokunmayı seviyorum. Zira beni büyülüyorsun, istemsizce yapıyorum sanki. Ben, bir sanat gördüğümde bakmak isterim ve farkındayım ki, sen sanatın vücut bulmuş halisin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Castle×Taekook ✓
Fanfiction"Yüzüm güçlü -çok güçlü- kartal gibiydi, ince burnumda yüksek bir kemer, tuhaf bir şekilde kemerli burun deliklerim vardı, alnım azametle kubbeleniyordu ve şakaklarımdaki saçlar seyrekti ama başka yerlerde boldu. Kaşlarım gürdü, burnumun üzerinde ne...