"Kont Jeon, iyi değilseniz gidelim? Kalmanızı gerektiren bir durum yok."
Hector endişeyle kulağıma fısıldayıp koluma hafifçe elini bıraktığında ona döndüm ve gülümsedim. Boğazım düğüm düğüm olmuştu, Taehyung'un bana baktığını hissedebiliyordum ama dönüp ona bakacak kadar cesaretim yoktu.
Çok kırgındım. Çok fazla kırgındım ve ne yaparsam yapayım, ne kadar özlersem özleyeyim o kırgınlık asla geçmiyordu.
Beni bırakmıştı. Başka biriyle zorla evlenmeme göz yummuş, çocuğumun olmayacağını bile bile beni istemediğim biriyle, istemediğim şeylere zorlamıştı. Ben onunla olsun istemiştim, ilk onun bedenine aşkla dokunmak, bedenime aşkla dokunsun istemiştim. Gecelerimiz gündüz olmasın, gün döndüğünce yatağımızdan çıkmayalım istemiştim. Ona olan açlığım asla bitmezdi çünkü, gözlerim bedenine her değdiğinde içimdeki ateş kabarırdı ve biz her şeye yeniden başlar, şato duvarları isimlerimizi ezberleyene değin de durmak bilmezdik.
Taehyung sadece aşkımı değil, hayallerimi de almıştı elimden. Mutluluğumu, sevincimi, neşemi ve daha nicesini.
"İyiyim Hector, sorun yok. Opera başlıyor, yerlerimize geçelim."
Bedenimi delip geçen gözlere aldırmadan dikkatsizce yürüdüğümde bir hanımefendiyle çarpıştım. O da bana bakmadan arkadaşıyla konuşarak yürüyordu, elindeki çantası yere düştüğünde hemen eğilip aldım ve gözlerimin içine içine bakan orta sınıf olduğunu düşündüğüm leydiye baktım.
"Kusurumu mazur görün, dikkatsizce hareketlendim. Size zarar gelmedi ya?"
"Lütfen, siz beni mazur görün. Önüme bakmıyordum, zarar görmedim."
Hafifçe gülümseyip çantasını uzattığımda parmak uçlarını elime sürterek almıştı çantayı, içim sıkıntıyla doldu. Kur yapıyordu bana.
"Siz, Kont Janos Jeon'sunuz, değil mi?"
"Evet, mahsuru yoksa bu güzel hanımefendinin adını ben de öğrenebilir miyim? Uzun yıllardır yoktum."
"Evet, evet biliyorum. Ben Kate Schumacher. Opera binasının sahibinin kızıyım."
" Oh, ben evlenip gittiğim vakit siz henüz doğmamıştınız."
"Öyle olmuş, ne fena, biraz daha büyük olsaydım evlenmenize göz yummazdım."
Çok cüretkâr ve kendini beğenmiş bir kadındı. Adap kuralları gereği konuşmasını bilmiyordu. Özellikle de bir erkekle böyle açık bir şekilde konuşması çok edepsizceydi.
Bir şey demeden gülümsememi sildim ve önünde centilmenlikle hafifçe eğilip opera salonuna adımladım. Arkamdan elimi tutup ona bakmamı sağladığında avucumun içerisinde hislediğim ipek mendille dişlerimi sıktım ve kaşlarımı çatarak baktım ona.
"Leydim, eşim öleli bir hafta dahi olmadı. Rica ederim böyle şeyler yapmayın. Yaşınızın uyuştuğu bir insanla olun, ben sizin için fazlasıyla büyüğüm. Ayrıca, bana yaptığınız düşüncesiz ve saygısızca olan hareketi bu seferlik babanıza bildirmeyeceğim, tekrarını görmek istemem. "
İpek mendili almadan opera salonuna geçtiğimde kızın arkamdan şokla baktığını hissediyordum, içeri girip yerime oturdum ve derin bir nefes verdim. Tüm gösteri boyunca, gözlerimi tek bir noktaya odakladım, dinlediğimden de hiçbir şey anlamamıştım.
" Kont Jeon!!"
Opera sahibi tüm herkesin olduğu yere adımı bağırarak girdiğinde anlamazlıkla kaşlarımı çattım ve terbiyesizce olan hareketi yapan adama döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Castle×Taekook ✓
Fanfiction"Yüzüm güçlü -çok güçlü- kartal gibiydi, ince burnumda yüksek bir kemer, tuhaf bir şekilde kemerli burun deliklerim vardı, alnım azametle kubbeleniyordu ve şakaklarımdaki saçlar seyrekti ama başka yerlerde boldu. Kaşlarım gürdü, burnumun üzerinde ne...