K -7

284 18 7
                                    

Keyifli okumalar :))
Mutimedia - Mila & Adam & Ericia

Koltuğuma oturmuş, gözüm masamın yanındaki akvaryumumdaydı. Balık saatlerce aynı yerde dönüyor, küçük ağacının yanında sallana sallana yüzüyordu. Mila'nın söyledikleri kafamı karıştırırken dünkü yaşadıklarımı gözümün önüne getirdim.

Ericia haklıydı. Ben sevgilisine vururken o bana hiç bakmamış , kollarıyla sevgilisini sıkıca sarmıştı. Onun için hoşlanmak bile bu kadar güçlü bir duyguyken ben hayatında sadece onun psikolojik yardım aldığı bir doktordum. Kısacası onun için bir hiçtim. Herkes de olduğum gibi...

Peki Mila ? O başkaydı.

Yaralıydı.

En yakını, sevgilisi onu terk etmişti. Ona rağmen şimdi ki hayatına çabuk alışmış hatta benimle dans bile etmişti. Kendi de kabullenmişti. Zaten kişiliği ona bunun o kadar da zor olmadığını gösteriyordu. Dediği gibi herkes onu sevebilirdi. Yaşına göre olgundu. Güzeldi. Yanından geçen her erkek dönüp ona bir kez daha bakardı. Ben bile bakmıştım. Ne yani bende erkeğim.

" Bay Hawkeer iyi misiniz ? Iki saattir size sesleniyorum. "

Kurtarıcım Holly yine beni lanet olası düşüncelerimden kurtarmıştı. Kendide dağılmıştı. Mavi gözlerinin üzerini adeta bir örtü gibi kaplayan gözlükleri sol tarafa doğru eğilmişti. Saçları her zamankinden daha özensizce toplanmış ve büyük beden gömleği deprosyana girdiğinin en önemli kanıtıydı.

"Adam bey ilacınızı içtiniz değil mi? "

"Hay aksi ! Ben onu tamamen unutmuşum. Saol Holly."

Çekmecemdeki ilacımı çıkarttım. İçinden zor da olsa bir tane çıkarttım. Bu ilaçtan nefret ettiğimi söylemiş miydim ?

" Unutmadan söyleyim bay Hawkeer bugün ki programınızda bay Ducer ve bayan Browrt olacaklar. Bay Kann daha gelmemiş okul gezisinden. Bir şey ister misiniz getireyim mi? "

"İkimize de kahve getir sen Holly sonra gel konuşalım çok dağılmışa benziyorsun. " başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Kapıyı kapatarak çıktı odamdan. Derin bir nefes aldım ve karşımda duran üçlü koltuğa baktım.

Herhalde en çok o benim kahrımı çekiyordu. Gün boyu benim hastalarımı dinliyor, ve benim bu saçma düşüncelerime yakından şait oluyordu. Sonuçta bunca yıldır birlikte karşı karşıyaydık. Telefonum çaldı.

"Alo."

"Mila ?"

Beni araması hoşuma gitmişti.

"Ne oldu da aradın ?"

"Gözüm iyi merak etme. Morlukları yavaş yavaş geçiyor. "

" Tamam sürerim kremi. "

"Sende dikkat et."

"Görüşürüz. "

Dün bana krem almış giderken vermeyi unutmamıştı.

"Buyrun bay Hawkeer kahveniz. " Gülümsedim.

"Teşekkür ederim. Eee anlat bakalım. Baya yorgun görünüyorsun. "

Karşımdaki koltuğa oturdu. Hızlıca birşeyler anlatmaya başladı. Ellerini kollarını hızlıca sallıyor. Arada bir gözlüğünü yukarı kaldırıyordu. Açıkcası hiç birşey anlamadım.

"Yavaş biraz Holly. Dediklerinden hiç birşey anlamıyorum."

Tam anlatacağı sırada kapı çaldı. "Off" dedi.

"Ben sonra anlatırım size. Çıkıyım en iyisi. "

"Peki Holly ama mutlaka anlat. Ben her zaman senin yanındayım. " tamam dedi ve dışarı çıktı. O sırada bayan Browrt içeri girdi.

"Merhaba, bay Hawkeer. " her zamanki ihtişamını koruyordu. Fönlü saçları da buna dahildi.

"Merhaba bayan. Nasılsınız ?"

Karşımdaki üçlü koltuğa oturdu ve çantasını bacaklarının üstüne koydu. Saçlarını geriye atarak devam etti.

"Iyiyim. Biliyorsunuz bay Hawkeer. Ben iyi biri değilim. Hastayım. " gözlerim dalmış , bayan Browrt'un ayakkabılarına takılmıştı. Ben onunla göz teması kurmazken o devam etti.

"Bazen , bazen ona layık olamadığımı düşünüyorum. Hayata hiç toz pembe gözlüklerle bakmadım. Çok değişik bir duygu, aşık olmak. Ben eski kocam tarafından hep aşağılanmış, hor görülmüştüm. En ufak yanlışım gözüne batmıştı. Ama bu ilişkim çok farklı aşk bu demek herhalde. Seni kırılacak cam gibi görmesi. Sanki dokununca kırılacak gibi. O kadar çok seviyorki beni bunu her halinden anlayabiliyorum. Fakat korkuyorum. Ona layık olmamaktan korkuyorum. Onu incitmekten korkuyorum. "

Gözlerimi ayaklarından kaldırıp yavaşca gözlerine baktım.

Bende sevebilir miydim?

Ya da sevdiğim kadın beni incitmekten korkar mıydı?

Bu işler bana göre değildi. Bir süre gözlerimi kapattım. Bayan Browrt hala anlatmaya devam ediyor , ben ise yaşadıklarımdan yorulmuş bir süre huzura ihtiyacım varmış gibi gözlerimi kapatmaya devam ediyorum. Beynim yine o sözlerle yankılanıyor.

~•~•~•
17 Ekim 2008

~"Senden iğreniyorum Hawkeer. "

Ellerim yine arkamdan bağlı olduğu için yumruklarımı sıkmış, kaşlarımı çatmış bir şekilde karşımdaki pisliğe bakıyordum.

"İğrenç olan sensin. Hatta pisliksin ! "

Sarı dişlerini göstere göstere güldü.

" Şakacı seni... Ben olmasam sen bir hiçdin Adam. Hala da hiçsin ! "

"Piç kurusu ! " dedim bıkkın sesimle. Dişlerimi sıkmış bu adamdan kurtulma günümü bekliyordum. ~

~ "Benim oğlum olduğun için kendimden utanıyorum. Hangi pislikten geldiysen oraya geri dön. Lanet çocuk !!" ~

~•~•~

"Adam bey ! Siz beni dinliyor musunuz? " dalmış gözlerim sonunda doğru yerlerine gelmiş , asıl amacını bulmuştu.

"Kusura bakmayın bayan Browrt dalmıştım. " gülümsedi.
" Merak etmeyin. Ben yine size bakarak cevabımı buldum. Teşekkür ederim. Iyi günler."
bacağına koyduğu çantasını aldı ve ayağı kalktı.

"Iyi günler bayan. Bir dahaki randevumuzda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın. "

"Sizde. " dedi beni eliyle göstererek. Gülümseyerek kapıdan çıktı. Yine ne yaptım ben ?

Ahh ben bir psikoloğum ama kendi sorunlarımla başa çıkamıyorum.

Sonunda yeni bölüm :))
Umarım beğenmişsinizdir. Hatalarım varsa kusura bakmayın.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin