Aşk

1.1K 39 9
                                    

Dicle, taksiden inmişti. Kafasını kaldırıp balkona baktı. Evin ışıkları kapalıydı. Böyle olmamasını umsa da Barış'a hak veriyordu. Bu ihtimale karşı kendisini bekleyen taksiye bindi.

Parayı taksiciye uzatmış arabadan inmişti. Merdivenlerden inip kapıyı çalmadan bahçeye yöneldi. Yanan ateşi görünce adımları yavaşladı. Derin bir nefes aldı, duraksadı. Barış yine ateşin başında oturmuştu. Yanına gitti. Barış, elindeki bardağı sehpaya bırakıp ufak bir şaşkınlıkla ona döndü. "Dicle... Neden geldin?" Dicle sehpaya konan bardağa baktı. "İçtin mi çok?" İçmemiştir umarım diye düşünüyordu Dicle. Ciddi şeyler konuşmak istiyordu çünkü. Barış bir anlam veremeyerek baktı ona. "Bu ilk bardak." Dedi ve yutkundu. "Sen neden geldin? Bir seçim yapmamış mıydın?" dedi kırgın bir ses tonuyla. Gözleri dolu dolu olmuştu.

Dicle boğazındaki düğümü gidermek istercesine yutkundu. Elindeki çantayı bıraktı. Çanta yere düştüğünde ses çıkmıştı. Barış'ın gözü çantaya ilişti. "Bir şeyleri kırdın herhalde." Aklına çantadaki parfüm şişesi geldi Dicle'nin. Hiç umrunda olmadı. Barış'ın dizine oturdu. "Senin kalbini kırdığım kadar kırılmamışlardır bence." Barış 'öyle mi' dercesine baktı. Dicle elini Barış'ın yanağına yerleştirdi ve kafasını salladı. Dicle konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı. Barış uzun bir konuşma gelecek diye düşündü.

"Evden bir seçim yaptığım için gitmedim. Sinirliydim ve daha fazla pişman olacağım şeyler söylemek istemedim." Barış soğuk bir yüz ifadesi ile onu dinliyordu. "Bir seçim yapalım demem, seçenek olarak işi sunmam hataydı."

Barış beyninden vurulmuşa döndü, kafasını çevirip kalkmaya çalışacakken Dicle onu durdurdu. İki eliyle genç adamın yüzünü kavradı. "Bizim aşkımızın olduğu yerde başka bir seçenek olamaz, canım." Barış gözleri dolu dolu ona bakarken Dicle'nin gözyaşları süzülmeye başlamıştı. "Hiçbir zaman kariyer, iş, ego senden daha önemli olmadı Barış. Ben seni gerçekten çok seviyorum." Yutkundu Dicle. "Sevgimin büyüklüğünden şüphe ettiğin için sana kızamam. Demek ki ben gösteremedim." Barış olumsuz anlamda kafasını sallayıp Dicle'nin belini kavradı. " Özür dilerim Barış. Seni gerçekten çok sevdiğimi hissettiremediğim için..."

Bir elini Barış'ın yanağından çekip ensesine getirdi Dicle. Biraz düşündü. Barış ise ona bu zamanı veriyor sabırla bekliyordu. Burnunu çekip dudaklarını yaladı Dicle. Bu arada Barış'ın gözleri dudaklarında takılı kalmıştı. " Şimdi, düşününce sette seni idare etmememin daha doğrusu edemememin sebebi bana yalan söylemen değildi. Sanırım o adam "Sen sevgilisi değil misin, nasıl haberin yok?" dediğinde gücüme gitti. Küçük düşmüş hissettim." Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu Dicle'nin. "Gururum incindi." Barış'ın ensesindeki saçları okşarken mırıldandı hüzünle. "Özür dilerim." Biraz sessiz kaldı Barış. Tişörtünün düğmesiyle oynayan Dicle'yi izledi bir süre. Sonrasında ise "Affettim." dedi ufak bir tebessümle. Eğdiği başını kaldıran Dicle'nin yanağındaki gözyaşlarını sildi.

Az önce dudaklarında takılı kalan gözler dikkatinden kaçmamıştı Dicle'nin, gözlerini kapatıp dudaklarını birleştirdi. Naif başlayan öpücük sertleşirken kapı sesiyle irkilip dudaklarını ayırdılar.

"Abim gitti sanırım." dedi Barış nefes nefese. Tekrar Dicle'nin dudaklarına yönelecekken Dicle geri çekildi. "Konuşmamız gereken bir konu daha var."

"Sizin de hatalarınız vardı Barış Bey." Barış kaşlarını çattı. "Bey?" Aynı zamanda da hafiften gerilmişti.

"Evet, bey. Telefonlarımı açmayınca çok merak ettim. Bir de söylediğin yalanları misliyle devam ettirmen... Ama sanırım en çok sıkıştığın an olayı bana çevirdiğinde işime laf ettiğinde kızıyorum. O kızın mevzusunda da aynı şekilde oldu Barış. Bana işini bitirmek için yapıyorsun dedin. Şimdi aşk ile işi karıştırıyorsun dedin. En çok buna kızıyorum, kırılıyorum. "

Kısa Kısa - DicBarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin