08

562 62 50
                                    

Elinde telefonuyla uyuyakaldığı yerden sabahın ilerleyen saatlerinde uyandığında en iyi uyandığı sabahlardan biriydi gözünde. Sakince esneyip yerinden yeni kalkmıştı ki annesi odadan içeriye bodoslama daldı. Kapıyı tıklatmadan girmesi kolay kolay yapacağı bir şey değildi. 

Yüzündeki heyecan ile elinde kendi telefonunu gördüğünde şaşkınlığı yerini korkulu bir meraka bıraktı. Dün gece açık mesaj kutusuyla uyuyakaldığını hesaba katarsak korkusunun büyük olması normal miydi? Kesinlikle normaldi. 

“Günaydın!”

Sesindeki heyecan ben bir halt yedim der gibiydi. Telefonunu uzatıp verdi. 

“Sabah bir arkadaşın aradı. Kapıda kaldığını ve yedek anahtarın nerede olduğunu sorunca ev arkadaşın olduğunu anladım ve kahvaltıya davet ettim!”

Neden tün bu saçmalıklara maaruz kalıyordu? Bir şey çıkacağını tahmin ediyordu ancak bu kadar kötüsünü tahmin etmeye aklı yetmezdi. Lanet olsun! Umarım kabul etmemişti. Umarım derse gideceğini söyleyip geçirmiş olurdu annesini. 

“Sonunda ev arkadaşınla yüz yüze tanışacağım!”

Annesi kesinlikle bir deliydi. Oğlunun farketmeden kuyusunu kazan bir deli hem de. Tanrım! Nasıl olurda gelmeyi kabul ederdi? Annesinin ısrar etmiş olabilme ihtimali yüksekti çünkü oğlunun arkadaşlarına karşı zaafı olan biriydi. 

“Çok oyalanma da yardım et bana güzel bir kahvaltı hazırlayalım.”

Heyecanla giden annesinin arkasından ağlayarak bakmak istedi. Telefonuna baktığında çoktan konumun gönderildiğini görünce iyice delirdi. Sadece kafa dinlemek istiyordu ancak annesine teşekkür etmeliydi ki bu imkansızdı. Sakinleşip olayı bir süre idrak etmek için kendisine fırsat tanıyıp annesine yardım etmek için alt kata indi. 

Heyecanlı kadının peşine koştururken yaklaşık bir buçuk saat sonra kapı çaldı. Lanet olsun! Öğrendiği andan itibaren kendini hazırlamaya çalışmasına rağmen kapının çaldığı an neredeyse zaman durmuştu. Son kez masayı kontrol etmeye giden annesine ithafen kapıyı açmaya gitti. 

Derin bir nefes alıp kapıyı açtığında sadece bir gün görmediği Soonyoung karşısındaydı. Elinde kocaman bir çiçek buketi ve tüm o ihtişamlı duruşuyla ona bakıyordu. Lanet ve lanet olsun! Böyle bir şeyi ekemeyecek olmasına üzüldü. Artık çok geçti. 

“Geleceğimden habersiz miydin?”

Şaşkınca baktığının kendisi de farkındaydı ancak onu böyle kendi kapısında görmek kesinlikle şaşılası şeydi. Yine de şaşkın olmaktansa sinirli olmayı tercih etti. 

“Bok vardı da kaybettin anahtarını!”

İçeri geçerken olabildiğince sinirini yansıtmak isterdi ancak annesinin göz hizasına girmesiyle gülümsedi. Annesi kocaman bir gülümseme ile adeta cıvıldadı. 

“Hoş geldin Soonyoung. Ah bunlar bana mı? Çok düşüncelisin, teşekkür ederim!”

Evet yeni plan aklında belirmişti. Kahvaltı edip sonra eve dönmesi gerektiğini söyleyerek Soonyoung’u da alıp hemen geri dönüyorlardı. Seungkwan karakterli bir şey bekleyen annesine yalan söylediği ortaya çıkmadan sıvışmak istiyordu. Soonyoung herhangi gereksiz bir şey öğrenmeden kesinlikle sıvışmalıydı. 

Birlikte kahvaltı masasına oturduklarında Soonyoung şimdiye kadar hiç görmediği bir karakterde tam bir düşünceli oğlan oluvermişti. Annesinin neredeyse dibi düşmüşçesine bu halden mutluydu. Karşısında oturan bu düşünceli oğlana ara ara bakmaktan kendini alıkoyamadı. 

Not Alone | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin